Aile, insan ilişkilerinin sergilendiği bir sahne gibi düşünülebilir. Çocuk bu sahnede insan ilişkilerini bütün karmaşık yönleri ile gözlemler ve yaşar. İnsan ilişkilerini belirleyen anlaşma, uzlaşma, bağlılık, işbirliği gibi olumlu nitelikleri evde kazanır. Anlaşmazlık, çekişme ve çatışma gibi olumsuz tutumları da evden öğrenir. Aile içindeki ilişkilerin temelini ana ve babanın birbirine karşı tutumu oluşturur.Uyumlu ve sıcak ilişkiler ana-babadan çocuklara doğru yayılır. Her ailenin yazılı olmayan bir yasası, herkesin uyması beklenilen kurallar bütünü vardır; denilebilir. Bu özel yasalar aileye bir başka kişilik, bir kimlik verir. Ortaya her ailede ayrı görünüm kanan bir işbirliği ve dayanışma çıkar. Rol dağılımı yerinde ise her üye kendine düşeni yapıyorsa aile dayanışması sürer. Rol dağılımı; yani üyelerin birbirlerinden bekledikleri gerçekçi değilse dayanışma sarsılır. Her toplum kurumunda ve her kümede olduğu gibi aile içinde de arada bir çatışma çıkması, denge ve dayanılmanın zayıflaması olağandır. Her ailede sorunlar ayrı olduğu gibi bu sorunların çözümleniş yolları da başkalık gösterir. En sağlam, en dengeli aileler bile yaşam boyunca dengelerini sarsıcı durumlarla karşılaşırlar.Başarılı bir aile, her yaştaki aile bireylerinin temel ihtiyaçlarını tümüyle karşılayandır. Yaşamın her döneminin kendine göre zevkleri ve zorlukları olduğu şüphesizdir. Aile içinde herkes çeşitli dönemlerde bulunan kişilerin güçlüklerine, üzüntülerine saygı göstermeli, onları küçümsememelidir. Herkesten önce aile içindeki çocuklar mutlu olmalıdırlar. Çünkü mutlu bir çocukluk ilerde topluma mutlu kişiler kazandırır.Bazen çocuklar özveriyi hep ana-babadan beklerler. Dünyadaki karşılıklı ilişkilerin hiçbirinin tek yanlı fedakarlığa dayanamayacağından bahsedilir; bu kurala uymayan tek ilişki ana-baba-çocuk arasındaki ilişkidir; demek doğru olur. Ama mutlu ve başarılı bir ailede tıpkı işlerin paylaşılması gibi fedakarlık bakımından da ailenin her ferdi zamanına ve yerine göre kendine düşeni yapmalıdır.Anne-babanın güvenli bir çocuğa sahip olabilmeleri için, önce kendilerine, sonra birbirlerine, ardından da çocuklarına güvenmeleri gerekir. Ana-baba çocuğundan yaşa ve yeteneklerine uygun isteklerde bulunmalı, çocuğu hayal kırıklığına uğratacak yaşının üstündeki beklentiler içine girmemelidirler. Anne ve baba öyle bir ortam hazırlamalıdır ki, çocuk sanki her zaman anne ve babasının yanındaymış gibi kendini güvenli ve hiç yanında değilmiş gibi özgür hissetsin (aşırı koruyucu yaklaşımdan kaçınarak çocuğun kendi kendini yöneten bir birey olmasına fırsat vermelidirler).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.