Kevser DOYURUM
Ahiret inancı, insanın ufkunu genişleten, bu dünyanın dar sınırlarından kurtaran ve bir bakıma insana ferahlık veren bir inançtır. Yaşadığımız dünyada çok sıkıntı yaşayan, diğer insanların bir çoğundan daha çok acı çeken insanlar vardır ki eğer ahiretteki mükafat inancı olmasaydı çoktan dünya sahnesinden silinmişlerdi. Belki de bu inançla çok büyük bir günahtan, intihar etmekten kurtulmuşlardır.
Ahiret inancındaki hesap ve mizan bizce bu dünyadaki hayatın anlamıdır. Zerre kadar hayrın ve zerre kadar şerrin hesabını vereceğini bilen insan elbette anlamlı bir hayat yaşamaya çalışır. Hele bu hesap kainatın sahibinin huzurunda olacaksa... Dünya imtihanlarında bile ne kadar ter döküyoruz.
Rabbimizin huzurunda yaptığımız herşeyin hesabını vermek pek kolay olmasa gerek. Çünkü o bizim içimizi, en derin fesatlıklarımızı, ikiyüzlülüğümüzü, hamlıklarımızı, kaygılarımızı, korkularımızı ve güzel duygularımızı biliyor. Rabbimiz aslında bizi bizden daha iyi biliyor da biz farkında değiliz. Çünkü çoğumuz henüz Allah'ı (cc) bilme ilmine erişemedik. Marifetullah dediğimiz bu ilme erişmek büyüklerimizin bildirdiğine göre ancak ibadet etmekle ve zikir ile mümkün. İbadetimiz bizi düşünmeye, tefekküre sevk etmeli ki ondan azami derecede faydalanalım.
Acaba ibadet ile Allah'ı bilme ilmine nasıl erişilir?
İnsan neyi çok zikrederse, fikrederse onunla ünsiyet, yakınlık kurar. İnsan, Allah'ı, isimleri ile andıkça, namaz kıldıkça kalbinde Allah için ayırdığı mekan artar. Dahası biz O'nu andıkça O da bizi anar.
Yaşadığımız olaylar ve hayat tecrübeleri de bizim Allah'ı bilmemize yardım eder, alın yazımızı yazan O değil mi?
İbadetler ahirete bakan yönümüzün gelişmesini sağlar, olaylardaki hikmetler daha iyi anlaşılır. Artık insan Allah'ın emrindedir ve kalbinden Allah'a giden yolu ışıklandırmaya başlar. Dünyaya mümin gözüyle bakar, onun çirkin olan yönüyle ilgilenmez. İnsan böyle bir hali ancak yaşarsa ve lezzet alırsa daha iyi anlayabilir ve anlatabilir.
İnsanın kendisi için yapabileceği en iyi şey, ahiret hayatını unutmadan bu dünyada yaşamasıdır. Çünkü ömür dediğimiz şey ezelden ebede giden yolda sadece bir noktadan ibarettir.
Ben ne yaptım dememek için, ebedi huzuru bulmak için dünya tarlamıza iyi şeyler ekelim, yarın nasıl olsa ektiğimizi biçeriz.
Ahiret inancı, insanın ufkunu genişleten, bu dünyanın dar sınırlarından kurtaran ve bir bakıma insana ferahlık veren bir inançtır. Yaşadığımız dünyada çok sıkıntı yaşayan, diğer insanların bir çoğundan daha çok acı çeken insanlar vardır ki eğer ahiretteki mükafat inancı olmasaydı çoktan dünya sahnesinden silinmişlerdi. Belki de bu inançla çok büyük bir günahtan, intihar etmekten kurtulmuşlardır.
Ahiret inancındaki hesap ve mizan bizce bu dünyadaki hayatın anlamıdır. Zerre kadar hayrın ve zerre kadar şerrin hesabını vereceğini bilen insan elbette anlamlı bir hayat yaşamaya çalışır. Hele bu hesap kainatın sahibinin huzurunda olacaksa... Dünya imtihanlarında bile ne kadar ter döküyoruz.
Rabbimizin huzurunda yaptığımız herşeyin hesabını vermek pek kolay olmasa gerek. Çünkü o bizim içimizi, en derin fesatlıklarımızı, ikiyüzlülüğümüzü, hamlıklarımızı, kaygılarımızı, korkularımızı ve güzel duygularımızı biliyor. Rabbimiz aslında bizi bizden daha iyi biliyor da biz farkında değiliz. Çünkü çoğumuz henüz Allah'ı (cc) bilme ilmine erişemedik. Marifetullah dediğimiz bu ilme erişmek büyüklerimizin bildirdiğine göre ancak ibadet etmekle ve zikir ile mümkün. İbadetimiz bizi düşünmeye, tefekküre sevk etmeli ki ondan azami derecede faydalanalım.
Acaba ibadet ile Allah'ı bilme ilmine nasıl erişilir?
İnsan neyi çok zikrederse, fikrederse onunla ünsiyet, yakınlık kurar. İnsan, Allah'ı, isimleri ile andıkça, namaz kıldıkça kalbinde Allah için ayırdığı mekan artar. Dahası biz O'nu andıkça O da bizi anar.
Yaşadığımız olaylar ve hayat tecrübeleri de bizim Allah'ı bilmemize yardım eder, alın yazımızı yazan O değil mi?
İbadetler ahirete bakan yönümüzün gelişmesini sağlar, olaylardaki hikmetler daha iyi anlaşılır. Artık insan Allah'ın emrindedir ve kalbinden Allah'a giden yolu ışıklandırmaya başlar. Dünyaya mümin gözüyle bakar, onun çirkin olan yönüyle ilgilenmez. İnsan böyle bir hali ancak yaşarsa ve lezzet alırsa daha iyi anlayabilir ve anlatabilir.
İnsanın kendisi için yapabileceği en iyi şey, ahiret hayatını unutmadan bu dünyada yaşamasıdır. Çünkü ömür dediğimiz şey ezelden ebede giden yolda sadece bir noktadan ibarettir.
Ben ne yaptım dememek için, ebedi huzuru bulmak için dünya tarlamıza iyi şeyler ekelim, yarın nasıl olsa ektiğimizi biçeriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.