Ah ulan Akın!

İktidarın adeta gülistana çevirdik, iddiasında bulunduğu ülkemizde son iki haftada yaşadığım bir, iki olayı sizlerle paylaşayım. Eminim sizler daha fazla soranlarla karşılaşıyor ve daha ibret verici olaylara tanık oluyorsunuzdur. Ev, iş yol güzergâhımda birçok banka ve hastane var. Ve istisnasız her gün bu banka ve hastaneler insan kaynıyor. Kuyruklar sokaklara taşmış. Basitçe, insanımız hem parasız hem de sağlıksız?Sağlık ocağındayım. İlaç kullanıyorum, raporumda var. Doktor yok, hemşire ile muhatabım. Doktor neden yok? Uzman olduğu için bugün başka yerde görevli. Başka doktor bakamaz mı? Maalesef. İlaç yazdıracaktım. 182'den randevu almanız lazım. Nasıl yani? Artık sağlık ocakları da randevu sistemine geçti. Ama ben çalışıyorum. Randevuya göre izin alamam ki! Randevu alacaksınız. Peki, çocuğumun aniden ateşi çıksa, getirsem, bakmayacak mısınız? Randevu alacaksınız. Peki, bu randevu almaya para ödeyecek miyiz? Bilmem!Adliyeye gittim. Kapıda polis hanım. Çantamı bırakıp, geçtim. Makine öttü. Bir daha cepleri kontrol edip geçtim. Yine öttü. Memure hanım, sertçe, bir daha geç, demez mi? Memur hanım! Ben, gazeteciyim ve prosedürü biliyorum. Lütfen el detektörü ile ara mısınız?(Aynı sertlikle) Kuralları bende biliyorum! Bu da detektör, bir daha geç. Arka cepte anahtar kalmış, ötmedi. Ha bayan! Kurala göre kapı kontrolü tek kişiyle yapılmaz. Biliyorsun dimi! Ne yapalım! Kadro sıkıntımız var. Hayırdır! Arkadaşlar, vatandaşı gazlamaya mı gitti! Beni tahrik etmeye çalışıyorsunuz ama tahrik olmam. Tahrike ilk siz başladınız. Vatandaşa en azından kural gereği değer verseydiniz tahrikleşmezdik... Bir başka adliyedeyim. Yıllarca belediyenin taşeron firmasında çalışan, işte atılan ve tazminat verilmediği gibi bu firmada çalışmadın sen, denilen bir arkadaşım, şahitlik etmemi istemişti. Haliyle kabul ettim. Aylar öncesinden verilen duruşma gün ve saati geldi. (Ha! Adliyelerdeki kalabalıklarda hastane ve bankaları aratmayacak cinsten) Duruşmaya birkaç dakika kala avukat aradı; dava temmuz ayına ertelendi. Neden Hâkim izne çıkmış? Başka hakim yok mu? Soruma, Avukat Bey! Akın Bey! Türk adalet sistemine hoş geldin, diye cevap verdi. Taksideyim. Radyo Putin, Erdoğan görüşmesini anlatıyor, bu görüşmeyi Erdoğan'ın ne kadar etkin bir lider olduğu şeklinde yorumluyor. Taksici zevkten dört köşe? Hayırdır! Dedim. Abi baksana adam dünyaya yön veriyor. Çok etkin bir lider çok? Erdoğan mı? Her halde yani, haberi dinlemedin mi? Ne bu milletin hali! Ne var ki halimizde? Hakaret, aşağılama, suçlama, ötekileştirme lider etkinliğinden midir? Ama abi! Onlarda rahat durmuyor ki! Nasıl yani! Herkes, Erdoğan gibi düşünmek, her icraatını alkışlamak zorunda mı? Yokta şeyyy? (İş zinaya geldi) Bu CHP var ya bu CHP? Eeee! AKP zina yasak olsun diye kanun getirdi CHP karşı çıktığı için yasalaşmadı. Ne zaman? 2008 yılında. Kardeşim! 2004 yılında zinaya yasallık, serbestlik sağlayan kimdi? Kim? AKP. Olur, mu öyle şey? Kanun numarasını da vereyim mi?Bir reklam izliyorum? Kızın biri diyor ki; "Ben, Konya'da oturuyor, Ankara'da okuyorum. (yüksek öğrenim) Hızlı trenle iki saatte Konya'dan, Ankara'ya geliyorum. Ben, lafa değil, icraata bakarım" Reklam sonunda Erdoğan ve ampul resmi. Anladım ki, AKP'nin seçim reklamı. Bende hem lafa, hem de icraata baktım. Bu reklamda oynatılan vatandaşımızın hem kafası, hem de kutusu sağlam, diye düşünüyorum. Bir öğrenci günde iki saat gidiş, iki saat geliş artı duraklardan ev ve okul arası toplam 1 saat desek günde en az 5 saatini yollarda geçiriyor. Demek ki, kafası sağlam? Bunların maliyetini nasıl karşılar diyorsanız, derim ki, ya kutusu sağlam, ya da kutu sahipleriyle arası sağlam.Geçen Cuma günü? Yaşlı amca otobüse bindi. Şöför uyarana kadar akbilini bastı. Amca bugünden sonra basmayın, bedava. Amca, neden? Cevabı vatandaş Akın verdi; Tayyip beyden Tayyip Beyden? Otuzuna kadar verecekler sonra dört yıl boyunca alacakalar. Ona göre? Otobüste bazıları gülüyor, bazıları "evet, evet" diyor. Bazılarının bakışları ise doberman cinsinden? Bu sefer dolmuştayım? Herkesin elinde telefon... Üç, dört tanesi konuşuyor. Yani desibel rahatsızlığı yaşamaya başladım. "Alo Abdi! Telefonum dinleniyor. Sonra görüşürüz." Tık yok. Bu dinlemeler işe yarıyormuş meğer?Anlatacak çok şey var ama sayfa editörümü oldukça kızdırdığımı hissediyorum! Bende gündeme uyayım! Yusuf Hayaloğlu'nun "ah ulan rıza" şiirini kesip, montajlayıp "ah ulan Akın" diye size sunayım? "Neden hala gelmedi?  Saati mi şaşırdı bu hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama? Aslında iyi çocuktur Akın, efendi huyludur. Herkesin suyuna gider! Yoksa kalıba vursan hani, tek başına on tane adam eder.  Bir keresinde hiç unutmam, üç beş zibidi haraca dadandı. Rıza sandalyeyi kaptığı gibi herifleri hastaneye kadar kovaladı!Anlaşıldı bu herif gelmeyecek? Ufaktan yol alayım? Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini... Ne bilirdim yolda kamyon çarpıp, hastaneye kavuşmadan can verdiğini?...Yani bir daha olmayacak mısın? Yani bir daha borç vermeyecek, ayran ısmarlamayacak mısın?  Peki, beni kim kızdıracak? Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? Peki, beni bu köhne dünyada senin anladığın kadar kim anlayacak? Ulan Akın!Ah ulan Akın...  Bu mahallenin nesini beğenmedin de, öte yana taşındın? Ara sıra gıcıklaşırdın ama inan... Benim en kral arkadaşımdın.  Ulan Akın! Ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma... Birkaç güne kalmaz ben de gelirim.