BTP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Kepekçi, Türkiye'nin karanlık bir sürece girdiğini belirterek, çarpıcı tespitlerde bulundu
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, AB ile müzakerelerin başlamanın Türkiye için diplomatik başarı olmadığını belirtti. "Ortada milli bir kazanım yoktur. Kendi değerleri, kendi dinamikleri elinden alınan; daha doğrusu temelleri, kimliği, devlet geleneği devredilen bir anlayış söz konusudur. Avrupa Birliği istemekte, Türkiye hep vermektedir. Zaten Avrupa Birliği Türkiye'yi değil, topraklarımızı istemektedir. İsteyen taraf Avrupa, veren taraf hep Türkiye olmuştur. Müzakere süreci boyunca da böyle olacaktır" diyen Kepekçi yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları kaydetti:
Müzakerelerin ucu açık"Müzakere çerçeve belgesinde açıkça ifade edildiği gibi bu sürecin ucu açıktır ve sonunda üyelik garantisi yoktur. Üstelik yoruma tamamen açık olan, AB devletlerinin Türkiye'yi hazmetme kapasitesi adı verilen sonu şimdiden belli olan bir karanlık sürece girilmiştir. Şimdiden sonraki gelişmeler, toprak bütünlüğümüzün ve millet birliğimizin çözülmesi yolunda verilecek tavizlerin de arttığı günler olacaktır. Zaten bu güne kadar AB'nin istekleri doğrultusunda yapılan bütün icraatlar hep Avrupa'nın menfaatleri doğrultusunda olmuştur. Milletimizin hiçbir menfaati söz konusu olmamıştır. AB'ye üyelik konusu "iş ve aş" olarak millete lanse edilmeye çalışılmıştır. Zaman içerisinde kazın ayağının hiç de öyle olmadığı milletimiz tarafından görülmüştür.
Medyada yalan rüzgarları esiyorMalum medya da yalan rüzgârları estirilmektedir. Gelişmeler güllük gülistanlık gösterilmektedir. Evet, bu tarihi bir dönemeçtir ve bu dönemeç ülkemizin fiili tasfiyesi için de yeni bir milattır. AB, her geçen gün yeni taleplerle karşımıza gelmeye devam edecektir.
AB'nin bizden götürecekleriNetice olarak müzakere süreci AB'nin hazmetme, milletimize ise hazmettirilme sürecidir. Önümüzdeki günler, Türkiye önüne konan 35 dosya çerçevesinde değişime ve dönüşümü tabi tutulacak; AB üyesi 25 ülkenin onayı alınacaktır. Bu dosyalar incelendiğinde, Türkiye'nin parçalanması demek olan ucu açık müzakere süreci daha iyi anlaşılacaktır. Müzakere süreci;* Türk tarımı ve çiftçisinin tamamen bitirilmesidir. * Su kaynakları ve enerji merkezi Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ülkemizden koparılmasıdır.* Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el konulmasıdır. * Türkiye'den 72 millet çıkarılması için her türlü yola başvurulmasıdır.* Sözde Ermeni soykırımının tanınmasıdır, ardından tazminat ve toprak talepleri gelecektir.* Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adadaki Rum kesiminin tanınması, Türklerin azınlık durumuna düşürülmesi, askerimizin işgalci olarak kabul edilmesidir.* Ege'deki haklarımızın Yunan'a devredilmesidir.* Alevi kardeşlerimizin kışkırtılması ve ayrı bir kimliği benimsemeye zorlanmasıdır.* 30 bin vatan evladının katili PKK'nın elebaşısının serbest bırakılmasıdır.* İstanbul'da Rum Ekümenik Patrik Devleti'nin kurdurulmasıdır.* Azınlık mensuplarının çoğunluğa hükümran olmasıdır. * Misyonerlik merkezi olacak binlerce ilave kilisenin açılması, Türk milletinin Hıristiyanlaştırılması için 'mümbit bir ortamın' hazırlanmasıdır.AB'nin taleplerinin bazılarını altını çizdiğimizde yaşanacakları BTP olarak yıllardan beri kamuoyu ile paylaşmaktayız. AB'nin Türkiye'ye yaptığı uygulama bizim ülkemize hastır. Bu tutum açık ve nettir. Buna rağmen bunu görmezden gelmek ve daha önemlisi milletimizden saklamak tarihi bir yanılgıdır. Başını kuma gömmektir. Şimdi soruyoruz hangi üye adayı devlete, kalıcı kısıtlamalar getirilmiştir. Bu sürecin sonucu müspet de olsa, Türk vatandaşlarının serbest dolaşımı ile tarım ve yapısal politikalarda kalıcı kısıtlamalar getirildiği niçin saklanmaktadır. Sayın hükümet bunu halkımızdan daha ne zamana kadar saklayacaktır. İşte tam bu noktada devletimizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü konusunda hassasiyet taşıyan bütün sivil toplum kuruluşlarına, akademik çevrelere kısacası Kuva-yı Milliye ruhunu kuşanan herkese bugünden itibaren daha büyük bir görev düşmektedir."
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkan Yardımcısı Dr. Ahmet Hamdi Kepekçi, AB ile müzakerelerin başlamanın Türkiye için diplomatik başarı olmadığını belirtti. "Ortada milli bir kazanım yoktur. Kendi değerleri, kendi dinamikleri elinden alınan; daha doğrusu temelleri, kimliği, devlet geleneği devredilen bir anlayış söz konusudur. Avrupa Birliği istemekte, Türkiye hep vermektedir. Zaten Avrupa Birliği Türkiye'yi değil, topraklarımızı istemektedir. İsteyen taraf Avrupa, veren taraf hep Türkiye olmuştur. Müzakere süreci boyunca da böyle olacaktır" diyen Kepekçi yaptığı yazılı basın açıklamasında şunları kaydetti:
Müzakerelerin ucu açık"Müzakere çerçeve belgesinde açıkça ifade edildiği gibi bu sürecin ucu açıktır ve sonunda üyelik garantisi yoktur. Üstelik yoruma tamamen açık olan, AB devletlerinin Türkiye'yi hazmetme kapasitesi adı verilen sonu şimdiden belli olan bir karanlık sürece girilmiştir. Şimdiden sonraki gelişmeler, toprak bütünlüğümüzün ve millet birliğimizin çözülmesi yolunda verilecek tavizlerin de arttığı günler olacaktır. Zaten bu güne kadar AB'nin istekleri doğrultusunda yapılan bütün icraatlar hep Avrupa'nın menfaatleri doğrultusunda olmuştur. Milletimizin hiçbir menfaati söz konusu olmamıştır. AB'ye üyelik konusu "iş ve aş" olarak millete lanse edilmeye çalışılmıştır. Zaman içerisinde kazın ayağının hiç de öyle olmadığı milletimiz tarafından görülmüştür.
Medyada yalan rüzgarları esiyorMalum medya da yalan rüzgârları estirilmektedir. Gelişmeler güllük gülistanlık gösterilmektedir. Evet, bu tarihi bir dönemeçtir ve bu dönemeç ülkemizin fiili tasfiyesi için de yeni bir milattır. AB, her geçen gün yeni taleplerle karşımıza gelmeye devam edecektir.
AB'nin bizden götürecekleriNetice olarak müzakere süreci AB'nin hazmetme, milletimize ise hazmettirilme sürecidir. Önümüzdeki günler, Türkiye önüne konan 35 dosya çerçevesinde değişime ve dönüşümü tabi tutulacak; AB üyesi 25 ülkenin onayı alınacaktır. Bu dosyalar incelendiğinde, Türkiye'nin parçalanması demek olan ucu açık müzakere süreci daha iyi anlaşılacaktır. Müzakere süreci;* Türk tarımı ve çiftçisinin tamamen bitirilmesidir. * Su kaynakları ve enerji merkezi Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ülkemizden koparılmasıdır.* Türkiye'nin yeraltı ve yerüstü zenginliklerine el konulmasıdır. * Türkiye'den 72 millet çıkarılması için her türlü yola başvurulmasıdır.* Sözde Ermeni soykırımının tanınmasıdır, ardından tazminat ve toprak talepleri gelecektir.* Kıbrıs Cumhuriyeti olarak adadaki Rum kesiminin tanınması, Türklerin azınlık durumuna düşürülmesi, askerimizin işgalci olarak kabul edilmesidir.* Ege'deki haklarımızın Yunan'a devredilmesidir.* Alevi kardeşlerimizin kışkırtılması ve ayrı bir kimliği benimsemeye zorlanmasıdır.* 30 bin vatan evladının katili PKK'nın elebaşısının serbest bırakılmasıdır.* İstanbul'da Rum Ekümenik Patrik Devleti'nin kurdurulmasıdır.* Azınlık mensuplarının çoğunluğa hükümran olmasıdır. * Misyonerlik merkezi olacak binlerce ilave kilisenin açılması, Türk milletinin Hıristiyanlaştırılması için 'mümbit bir ortamın' hazırlanmasıdır.AB'nin taleplerinin bazılarını altını çizdiğimizde yaşanacakları BTP olarak yıllardan beri kamuoyu ile paylaşmaktayız. AB'nin Türkiye'ye yaptığı uygulama bizim ülkemize hastır. Bu tutum açık ve nettir. Buna rağmen bunu görmezden gelmek ve daha önemlisi milletimizden saklamak tarihi bir yanılgıdır. Başını kuma gömmektir. Şimdi soruyoruz hangi üye adayı devlete, kalıcı kısıtlamalar getirilmiştir. Bu sürecin sonucu müspet de olsa, Türk vatandaşlarının serbest dolaşımı ile tarım ve yapısal politikalarda kalıcı kısıtlamalar getirildiği niçin saklanmaktadır. Sayın hükümet bunu halkımızdan daha ne zamana kadar saklayacaktır. İşte tam bu noktada devletimizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü konusunda hassasiyet taşıyan bütün sivil toplum kuruluşlarına, akademik çevrelere kısacası Kuva-yı Milliye ruhunu kuşanan herkese bugünden itibaren daha büyük bir görev düşmektedir."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.