AB aşıklarına kötü haber

DEŞİFRE / Cesur ÇAÇA

Son dönemde sesleri biraz daha yüksek çıkan Avrupa hayranları, "AB Türkiye için alternatifi olmayan bir çık yoludur" naralarını atadursun AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Gunther Verheugen, Türkiye'nin aday olarak kapıda bekletilmeye devam edileceğini ima ederek, Kopenhag zirvesinde takvim verilmesi konusunda, "Bunun için zaman henüz erken. Çizgimize bağlı kalmalıyız. Önce siyasi kriterler yerine getirilsin, daha sonra takvim konusunda karar veririz" dedi. Türkiye kesin olarak tarih beklerken, Verheugen'in, "takvim verilmeyecek" açıklaması Avrupa'ya kara sevdayla bağlananların aşkını kursağında bıraktı.

"AB'ye giremezsek işsiz, aşsız kalırız" politikasını savunanların bu karardan sonra nasıl bir strateji izleyeceğini çok merak ediyorum. AB'nin şaşkın aşıkları sakın "onlar bizi istemiyorlar ama, biz yine de bu yola baş koyduk AB'nin kapısında paspas olarak ölmeye razıyız" demesinler ? Öyle ya; bunun adı karasevda insana neyi, ne zaman yaptıracağı belli mi olur ?

AB'yi yakından tanıyanlar için Verheugen'in bu açıklaması sürpriz olmasa da, AB'ye kayıtsız şartsız bağlanarak, "aptal aşık" rolünü oynayanlar için şok edici olan bu kararın nasıl yankı bulacağını hep birlikte göreceğiz.

AB Türk ordusundan rahatsız

Kıbrıs ve Kuzey Irak'ta Kürt devleti gibi birçok hassas konuda siyasilerin yansıtamadığı tavrı net olarak ortaya koyan ordu, milli menfaatleri koruma yolundaki kararlılığıyla AB'nin iştahını kaçırıyor.

AB ülkeleri parlamentolarında Türkiye'nin AB üyeliğinin şimdiki dönemde çoğunluk bulmayacağı görüşünü de dile getiren Verheugen, Türkiye'de ordunun eli güçlü oldukça AB üyeliğinin hayal olacağını düşündüğünü ifade ederek, ordu ile ilgili rahatsızlıklarını bir kez daha dile getirdi. Kendi ordusunu dünyanın en güçlü ve modern statüsüne sokan AB yetkililerinin, Türk ordusunun elini zayıflatmak istemesi, milli konulardaki hassasiyetten kaynaklanmakta.

Bir başka ifadeyle AB, ordunun Türkiye'nin ali menfaatlerini gözetmesine tahammül edemiyor. Edemiyor çünkü; Türkiye'nin çıkarları ön plana çıktığında AB, istediği gibi at koşturamıyor. Planladığı tezgahları hayata geçirmekte zorlanıyor.

Bu cennet vatana yazık değil mi ?

Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan köprü olmasının getirdiği stratejik önemin yanısıra yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle dünyanın eşsiz ülkesi olan Türkiye'nin bu kadar aciz duruma itilmesi gerçekten de çok acı. Hazine üzerinde oturarak AB'ye ne zamana kadar el avuç açılacak, bu yolu nereye kadar yürümeye devam edeceğiz. Geçmişte çağ açıp çağ kapatan bu millet AB handikapından nasıl kurtulacak ?

Unutulmamalıdır ki, bütün bunlara cevap bulmak yerine bu soruları soranları otomatikman AB düşmanı ilan etmek hiçbir sorunu halletmeyecektir. Türkiye, 40 yılı aşkın bir zamandır süregelen ve yılan hikayesine dönen AB konusunu aşarak artık kendine dönmeli.

Petrol doğalgaz ve diğer zenginlikleriyle Türk cumhuriyetler, İslam ülkeleri ve Uzakdoğu Türkiye'nin bu dönüşüyle tarihi bir fırsata dönüşebilir. Rafa kaldırılan ekonomik ilişkilerin en üst düzeye çıkarılmasıyla ihracatta meydana gelecek artışa bağlı olarak üretim harekete geçecektir. Artan üretime bağlı olarak çığ gibi büyüyen işsizlik de azalacak. İş ve aşa kavuşan vatandaş nefes alınca ekonomi de düzlüğe çıkacaktır.

Hiç kimse bu projeleri uçuk olarak nitelendiremez çünkü; hiçbir proje AB konusu kadar uçuk ve hayali olamaz. Düşünebiliyor musunuz; Türkiye, yıllardır ağacından tatlı bir tek meyve bile yiyemediği AB bahçesine girmek için debelenip duruyor. Sonuç sıfır var elde sıfır.

Şimdi soruyorum ; AB'ye girmekten daha uçuk bir proje var mı ?

Not.....................................................................

AB aşıklarının sonu Mesut Yılmaz örneğinde görüldüğü gibi hüzünle bitiyor. Eee... Tek taraflı aşkların sonu gözyaşı limanıdır. Ne dersiniz bu karşılıksız aş nereye kadar devam eder ......