İmam Cevad’ın Kur’ân’ı tefsir ve te’vil etmesi
Haber Merkezi
"Biz, bir âyeti nesheder veya onu unutturursak (ertelersek), mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir? (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir veli, ne de bir yardımcı vardır."
İmam, bu ayetleri şu şekilde tefsir etmiştir:
"Biz, bir âyeti neshedersek, yani hükmünü kaldırırsak 'veya onu unutturursak' yani şeklini kaldırır, kalplerden ve Senin kalbinden ey Muhammed silersek...
Nitekim yüce Allah şöyle buyurmuştur: 'Sana (Kur'ân'ı) okutacağız; artık Allah'ın dilediği hariç' yani Allah'ın Sana unutturmayı dilediği hariç, 'Sen hiç unutmayacaksın.' Böylece o kısmı Senin kalbinden kaldırır, artık hatırlamazsın, 'mutlaka daha iyisini' yani sizin için daha iyi olanını getiririz.
Çünkü bu ikincisi, sizin daha büyük sevap kazanmanızı sağlar ve neshedilen ilk âyete göre sizin maslahatınıza daha uygundur 'veya benzerini getiririz' yani ya da maslahat bakımından öncekine benzeyen bir âyet getiririz.
Yani, Biz bir âyeti neshediyor veya unutturuyorsak, Bizim bundaki amacımız sizin maslahatınızdır.
Sonra yüce Allah şöyle buyuruyor: 'Ey Muhammed! Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.' Yani O'nun her şeye gücü yeter; neshetmeye de, başka bir şeye de güç yetirir.
Yine 'Bilmez misin, ey Muhammed, göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır?' O, göklerin ve yerin maslahatını da, onları idare etmeyi de bilir. O, ilmiyle sizi idare etmektedir: 'Sizin için Allah'tan başka ne bir veli' yani sizin maslahatlarınızı gözetmeyi ve gerçekleştirmeyi üstlenecek başka bir veliniz, yöneticiniz yoktur.
Çünkü maslahatları ancak Allah bilir. O'ndan başkası bunları bilemez, 'ne de bir yardımcı vardır' yani eğer Allah size bir kötülük indirmeyi dilerse ve başınıza bir azap indirmeyi dilerse, ona karşı O'ndan başka size yardım edecek kimse yoktur."
Kur'ân'ı te'vil (bâtınî yorum) etmesine gelince; "Nerede olursanız olun, sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir" âyetiyle ilgili olarak Abdulazim b. Abdullah el-Hasanî şöyle rivâyet etmiştir:
"Muhammed b. Ali b. Mûsâ'ya (a.s.) dedim ki: 'Senin, zulüm ve zorbalıkla dolan yeryüzünü adaletle dolduracak olan Muhammed'in (s.a.a.) Ehl-i Beyt'inden çıkacak Kâim olmanı isterim.'
Buyurdu ki: 'Ey Ebû'l-Kâsım! Bizim her birimiz Allah'ın emriyle Kâim'dir, Allah'ın dinine ileten Hâdi'dir.
Ama bizden olup da yüce Allah'ın onun aracılığıyla yeryüzünü küfür ve inkâr ehlinden temizleyerek adaletle dolduracağı Kâim, doğumu insanlardan gizlenen, şahsı onlara gösterilmeyip gâib kılınan, isminin söylenmesi yasaklanan ve Resûlullah'ın (s.a.a.) adıyla adlanan, onun künyesi ile anılan zâttır.
Yer onun için durulur. Her zorluk ona boyun eğer. Bedir ashabına denk sayıdaki üç yüz on üç ashabı dünyanın uzak noktalarından onun etrafında toplanırlar.
'Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir' âyetinde kastedilen budur. Bu sayıda ihlâslı kişi etrafında toplanınca, yüce Allah onun işini ortaya çıkarır.
Artık akit onun için tamamlanınca, yani on bin adam emrine hazır olunca, Allah'ın izniyle ortaya çıkar. Allah râzı oluncaya kadar Allah düşmanlarını öldürür.'
Dedim ki: 'Efendim! Allah'ın râzı olduğunu nasıl bilir?'
'Kalbine rahmet duygusunu atar. Medine'ye girdiğinde Lat ve Uzza'yı çıkarıp yakar' buyurdu."
HADİS NAKLETMESİ
İmam Cevad (a.s.), kendi rivâyet zinciriyle dedesi Resûlullah'tan (s.a.a.) ve yine dedesi Emîrü'l-Mü'minîn'den (a.s.) ve atalarından birçok hadis rivâyet etmiştir.
İmam Cevad (a.s.) kendi rivâyet zinciriyle Resûlullah'tan (s.a.a.) şöyle rivâyet etmiştir:
"Fâtıma, iffetini muhafaza etti. Bu yüzden yüce Allah, onu ve zürriyetini ateşe haram kıldı."
Resûlullah'ın (s.a.a.) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "İnsan kendi dilinin altında gizlidir."
Şöyle buyurmuştur: "Basra'da bir adam Emîrül-Mü'minîn Ali'nin huzuruna çıktı ve dedi ki: 'Bize kardeşleri anlat.'
Buyurdu ki: 'Kardeşler iki kısma ayrılırlar: Güvenilen kardeşler, yüze gülen kardeşler. Güvenilen kardeşler, avuç, kanat, aile ve mal gibidirler.
Kardeşine güveniyorsan, malım ve gücünü ona harca, onun dostuna dost, düşmanına da düşman ol. Sırrını sakla, ona yardım et; güzelliklerini, iyiliklerini izhar et.
Ey soruyu soran adam! Bil ki, onlar Kibrit-i Ahmer (az bulunan değerli bir taş) gibi nâdir bulunurlar. Yüze gülen kardeşlerden ise lezzetini alırsın, onların da senden lezzet almalarına engel olma. Sakın bunun ötesinde içlerinde olanı talep etme. Onların sana karşı gösterdikleri güler yüzlülük ve tatlı dilliliği onlardan esirgeme.'"
İmam Ca'fer Sadık'a (a.s.), "Dünyada zâhid/zühdü esas alan kimdir?" diye sorulduğunu, onun da şöyle buyurduğunu rivâyet eder: "Hesaba çekilme korkusuyla helâl olanı, azaba uğrama korkusuyla haram olanı terk eden kimsedir."
Yine İmam Ca'fer Sâdık'a (a.s.), "Bize ölümü tarif et" denildiğinde İmam'ın şöyle buyurduğunu nakleder: "Ölüm, mü'min için koklayıp hoş kokusundan hapşırdığı tatlı bir rüzgâr gibidir. Bütün yorgunluğu ve acıları son bulur. Kâfir içinse, yılan ve akrep sokması gibidir veya daha şiddetlidir."
Yine şöyle rivâyet eder:
"İmam Rızâ'nın (a.s.) ashabından bir adam hastalandı. İmam (a.s.) onu ziyaret etti ve, 'Kendini nasıl hissediyorsun?' dedi. Adam hastalığının şiddetlendiğini kastederek, 'Senden sonra ölümü hissettim' dedi.
İmam, 'Nasıl hissettin?' diye sordu. Adam, 'Çok şiddetli ve elem verici' dedi. Buyurdu ki: 'Sen ölümü hissetmedin. Hissettiğin şey, sana görünen ve ölümün bazı hâllerini sana tanıtan bir şeydir. İnsanlar iki kısma ayrılırlar:
Kimisi ölümle rahata kavuşur, kimisi de ölmekle rahat eder. Sen Allah'a ve velâyete (Ehl-i Beyt'in imametine) yeniden iman et, o zaman rahata kavuşursun.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)