Yutma! Yatma! Yitme!

Yutarsan yatarsan yitersin. Küresel yalanları, çok uluslu şirketlerin ürettikleri yılanları, timsahların sofralarından arta kalanları yutarsan? Küresel aşçıların, insanları asıl kimliğinden, kişiliğinden uzaklaştırmak için, kökünden, kökeninden koparıp bilinmez vadilere doğru savurmak için pişirdikleri dolmalardan yutarsan? Aynı çevrelerin; "takma kafana, vatan emin ellerdedir, dert etme, rahatına bak" türünden yatma tavsiyelerine uyup yatarsan? Tek kelime ile  yitersin. Sekiz asır devam etmiş koca Endülüs'ün yeller esiyor şimdi yerinde. Selçuklular yitmiş.  Altı buçuk asır hayat süren koca Osmanlı yok ortalarda. Doksan yaşına merdiven dayamış genç Türkiye Cumhuriyeti orasından-burasından çekiştiriliyor. Genç Türkiye Cumhuriyeti  Devleti'nin üzerinde kurulduğu Anadolu coğrafyası dönüm dönüm, parsel parsel satıldı, satılıyor. Bu devlet çatısı altında ve bu coğrafyada hayatını sürdüren milletimizin hiç de azımsanmayacak büyük bir kısmı oynanan oyunlardan habersiz. Küresel güçlerin ürettikleri yalanları ve dolmaları yutarak yatma vaziyetinde günlerini geçiriyorlar. Yutarsan yatarsan yitersin. Yalanları,dolanları ve dolmaları yutarak yatmaya ayarlanmış bir toplum olduğumuz için, yiten, yitirilen kaynaklarımızdan haberimiz yok. BTP lideri sayın Haydar Baş'ın söylemlerini gündem ettiğimizde, Bir baştan bir başa memleketimizin yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile dolu olduğundan bahsettiğimizde kaf dağından söz ediyormuşuz gibi yüzümüze bakılıyor. Sesimizin çıktığı kadar, soluğumuzun yettiği kadar, nefesimizin el verdiği kadar dört bir yana haykırıyoruz: Yutma, yatma, yitme. Yutarsan, yatarsan yitersin, tüm değerlerini yitirirsin.