Yargı hizaya mı geçti?

Ordu yıpratıldı. Medya itibarsızlaştırıldı. Spora, siyaset hakimiyet getirildi. Emniyet, benimki ve onunki, diye ayrıştırıldı. MİT, devlet hakimiyetinin ötesinde parti hakimiyetine girdi algısı oluşturdu. Devlet kurumlarına seçmene göre hizmet mantığı yerleştirildi. Belediyecilik partizanlığa dönüştürüldü. Hazine ve kanunlar yandaş patronlara sel olup akarken, karşıtlara damla çok görüldü? Kısaca devlet, milletin devleti olmaktan uzaklaştırılmaya ve parti devleti olmaya doğru götürülmeye gayret edildi. Ama nereye kadar! Çünkü her şeye rağmen bir yargı sistemimiz var. Gerçi yargının da suyu çıkarıldı. Dün Ergenekon, Balyoz, gazetecilerin tutuklanması vs. gibi konularda mahkemeleri ayakta alkışlayanlar, savcılığa soyunanlar, yüksek yargının (AYM, Yargıtay) kararlarıyla şoka girdiler. Hele 1725 Aralık yolsuzluk ve rüşvet süreçleri iktidar sahiplerini, şok ötesinde kine yönlendirdi. Ve her zamanki taktiğe yöneldiler; İtham et, milletin önüne at. Gerçi bu sonucun ortaya çıkacağını bilen AKP iktidarları yargı üzerinde bayağı bir değişiklikler yapmış, yüksek yargı organlarının yapısını değiştirmişti. Ama hesap edemediği bir "vicdan" ve "hukuk" gerçeği vardı. İşte AYM, Yargıtay bunu gösterdi. Danıştay ve Sayıştay'ın görüş ve raporları var ama kimde, ne yazıyor, neden açıklanmıyor, bilen (var da) yok! Ve son bir yıldır hedefte HSYK var. Nihayet seçim yapıldı ve hükümet rahatlamışa benziyor. Bu sanal rahatlamadır? Çünkü AYM Başkanı Sayın Haşim Kılıç, AYM'nin 52. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada yargı, siyaset portresini çizmiş ve yargının duruşunu, durması gereken yeri göstermişti?"Yargı, siyasi ve ideolojik yapılanmaların hedefinde her zaman 'ele geçirilmesi gereken bir kale' olarak görülmüş, ele geçirenler kendi vesayet sistemini dayatmanın çabasına düşmüştür. Kaleyi işgal edenler yargıyı, siyasi düşüncelerine ve ideolojilerine lojistik destek sağlamak için ya da rakiplerinden intikam alma aracı olarak kullanmışlardır. Altını çizerek ifade ediyorum; Bu anlayış ve işgalden kurtulmadıkça, bağımsız ve tarafsız bir yargının oluşması hayaldir?? Bizler, adil olmayı kutsal bir görev kabul eden bir medeniyetin mensupları olarak, gücün ve şartların etkisiyle gömlek değiştiren bir karakterin sahibi olamayız?"Yargı gömlek değiştiremez, doğru ama zaman ve zenime göre gömlek değiştirenler bu ölçüyü kabul etmedi. O zaman hedefe konulan AYM ve Haşim Kılıç hakkında neler söylendiğini hatırlıyorsunuz. Aynı söylemler şimdi HSYK için yapıldı. HSYK seçimleri öncesinde Numan Kurtulmuş'un şu sözlerini hangi vicdan ve hukuk açıklayabilir: "Yargının bağımsız olması demek millet iradesinin dışına çıkacağı anlamına gelmez."Atanmış Başbakan Davutoğlu ise "HSYK yargı üzerinde baskı kurumu olamaz. HSYK konusunda, AB'deki tüm uygulamaları tek tek masaya koyarız" diye farklı bir taktiği öne çıkartırken Adalet Bakanı Bozdağ, HSYK'nın medyaya yaptığı açıklamalara kızmış ve "Kurul başkanı olarak sadece ben açıklama yapabilirim" mantığıyla koltuğunu öne sürmüştü.Dün, "yetkim olsa HSYK'yı anında yargılarım" diyen eski başbakan Erdoğan, cumhurbaşkanı olduktan sonra ve geçen haftaki HSYK seçimlerinden önce de şöyle diyordu: "Şu 12 Ekim'i görelim, sonra herhalde hükümetin de, devletin başı olarak şahsımın da bu tabloya göre bir B, C planı olacaktır."Seçimler yapıldı. Dedim ya! Erdoğan ve hükümet sanal bir rahatlama yaşıyor. Atanmış Başbakan Davutoğlu seçim sonuçlarından memnun; "HSYK'da demokratik bir seçim gerçekleştirdiler."Erdoğan'da memnun; (HSYK) "?Biz bir cemaatin değil, milletin yargısıyız, diye karar vermişlerdir. Ben bu kararın milletimiz ve demokrasimiz için hayırlı olmasını diliyorum." Diledikleri oldu. Yolsuzluk ve rüşvet dosyaları bir süreliğine rafa kalktı. Bende ise yargının, hukukun, adaletin yargısı olmasını diliyorum. Onun için yargının bir an önce 1725 Aralık rüşvet ve yolsuzluk sürecini tarafsız olarak aydınlatmasını, ortaya çıkan soru işaretlerini cevaplamasını, bilgi ve belgelerin lehte veya aleyhte bir hükme bağlanmasını bekliyorum. Tezkere, terörist örgütlerin eğitilip, donatılması, Öcalan, ağırlaştırılmış müebbetlikle kim, nasıl mesajlaşıyor, kimden izin alıyor vs. konularının acilen hukuk boyutunda karşılık bulması gerektiğini düşünüyor ve istiyorum?