Adı; Sedat. Soyadı; Laçiner. Ünvanı; Prof. Dr. Şu anki görevi; Çanakkale On sekiz Mart Üniversitesi rektörü. Halk tarafından tanınan biri değil ama akademisyenler arasında en genç rektör olma açısından bir üne sahip. Sedat Laçiner’e en genç rektörlük şöhreti yetmemiş olacak ki, çıktı haddi olmayan, haddini aşan, gerçekle alakası olmayan cümleler kurdu. Baktı ki, böyle sivri çıkışlara medya sahipleniyor, yer veriyor bu sefer komple Türk milletine verdi veriştirdi.
TRT Haber’de yayımlanan “Açı” programına katılan bu genç rektör Suriye ve Irak’taki sözde mezhep çatışmalarına değiniyor ve bakın neler damlıyor ağzından; “Sadece Irak’ta değil Körfez’de de Şiiler var, Kuveyt’te de. Şimdi bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü, çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesindendir. Allah onu selamete de erdirebilir, belki cennete de koyabilir. Şii ise sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var.”
Şimdi, uluslararası ilişkiler okumuş, hukuk okumuş birisine kalkıp Erdoğan’ında eş başkanı olduğu “Büyük Ortadoğu Projesini” anlatmaya kalksan anlamaz. Anlasa zaten böyle konuşmaz. Ben Müslümanım, diye biri zaten böyle bir düşünce içine giremez.
Artı Ülkemizde olsun, İslam coğrafyasında olsun birilerinin (haçlı AB ve ABD’nin) ha bire fitne fesat peşinde, halkımızı birbirine düşürmek için bin bir oyunlar oynadığını anlamak için illa siyaset bilimi okumak gerekmiyor.
Aynı genç rektör çıktı bu seferde; “Türk halkı pek çok şeyi deneme, yanılma yöntemiyle öğreniyor. Ciddi kayıplar vermeden, ciddi maliyetleri ödemeden bazı şeyleri öğrenemiyor. Bunların başında da deprem geliyor. Başımıza gelmeden önlem almayan bir topluluğuz ne yazık ki. Disiplin ve önlem alma konusunda bazı sorunlarımız var. Deprem konusunda İzmit ve Van’da gördük. Ne yazık ki Van’dan sonraki düzelmelere baktığımız zaman bile ideal bir tabloyu göremiyoruz. Demek ki bir İzmit, bir Van depremine daha ihtiyaç var gibi geliyor. Yani her felaketle ıslah olan bir toplum. O zaman da ne diyorsunuz ? Keşke her yıl deprem olsa da biz öğrene öğrene bu işin idealini almış olsak. Yani Japonya gibi bir ülke olsaymış Türkiye, demek ki çok daha hızlı öğrenecekmişiz.”
Benim aklıma takılan soru ise; bu yaşta Prof. Olan bir rektörün bu sivri çıkışları niçin yaptığıdır? Sahi neden bu tip hem dine hem de millete rağmen çıkışlar yapma ihtiyacı hisseder bir öğretim kurumunun başındaki insan? Hadi çıkış yaptın, birazcık ta şu ne olduğu, nere gittiği belirsiz deprem vergilerinden bahsetsene!
Ben direk olarak iki şık yazayım; 1-Yalakalık 2-Şöhret.
Birin cevabı; Hükümetin Suriye ve İran konusunda tavrı belli. Esad Şia, İran Şia. Hükümet Esad’a karşı, İran’la ters. O zaman Şia’ya da karşı olmak lazım ki, hükümetin ve batının gözüne girebilesin, kariyerini ilerletebilesin. Benim aklıma bunlar geliyor. Yoksa gerçekten Aleviliği, Şia’nın ne olduğunu dahası “la ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyenlerin, hiçbir şekilde bu şahadeti getirmeyenlerle kıyaslanamayacağını bilmeleri gerekir. Kıyaslarlarsa, kıyasladıkları gibi olurlar.
İkinci olarak da şöhrete ulaşma hissi. Bakın kaç gündür Türkiye bu genç rektörü konuşuyor. Bende birkaç cümle yazarak şansımı deneyeyim. Bakalım gündem olacak mıyım;
“Erdoğan ve hükümetinin gözleri var ama görmüyor. Kulakları var ama işitmiyor. Elleri var ama tutmuyor. Ayakları var ama yürümüyor…”
TRT Haber’de yayımlanan “Açı” programına katılan bu genç rektör Suriye ve Irak’taki sözde mezhep çatışmalarına değiniyor ve bakın neler damlıyor ağzından; “Sadece Irak’ta değil Körfez’de de Şiiler var, Kuveyt’te de. Şimdi bir insanın Şii olması Hıristiyan olmasından kötü, çünkü Hıristiyan nihayetinde ehli kitaptır; üç dinden bir tanesindendir. Allah onu selamete de erdirebilir, belki cennete de koyabilir. Şii ise sapkınlık var orada dini bozmaya çalışmak var.”
Şimdi, uluslararası ilişkiler okumuş, hukuk okumuş birisine kalkıp Erdoğan’ında eş başkanı olduğu “Büyük Ortadoğu Projesini” anlatmaya kalksan anlamaz. Anlasa zaten böyle konuşmaz. Ben Müslümanım, diye biri zaten böyle bir düşünce içine giremez.
Artı Ülkemizde olsun, İslam coğrafyasında olsun birilerinin (haçlı AB ve ABD’nin) ha bire fitne fesat peşinde, halkımızı birbirine düşürmek için bin bir oyunlar oynadığını anlamak için illa siyaset bilimi okumak gerekmiyor.
Aynı genç rektör çıktı bu seferde; “Türk halkı pek çok şeyi deneme, yanılma yöntemiyle öğreniyor. Ciddi kayıplar vermeden, ciddi maliyetleri ödemeden bazı şeyleri öğrenemiyor. Bunların başında da deprem geliyor. Başımıza gelmeden önlem almayan bir topluluğuz ne yazık ki. Disiplin ve önlem alma konusunda bazı sorunlarımız var. Deprem konusunda İzmit ve Van’da gördük. Ne yazık ki Van’dan sonraki düzelmelere baktığımız zaman bile ideal bir tabloyu göremiyoruz. Demek ki bir İzmit, bir Van depremine daha ihtiyaç var gibi geliyor. Yani her felaketle ıslah olan bir toplum. O zaman da ne diyorsunuz ? Keşke her yıl deprem olsa da biz öğrene öğrene bu işin idealini almış olsak. Yani Japonya gibi bir ülke olsaymış Türkiye, demek ki çok daha hızlı öğrenecekmişiz.”
Benim aklıma takılan soru ise; bu yaşta Prof. Olan bir rektörün bu sivri çıkışları niçin yaptığıdır? Sahi neden bu tip hem dine hem de millete rağmen çıkışlar yapma ihtiyacı hisseder bir öğretim kurumunun başındaki insan? Hadi çıkış yaptın, birazcık ta şu ne olduğu, nere gittiği belirsiz deprem vergilerinden bahsetsene!
Ben direk olarak iki şık yazayım; 1-Yalakalık 2-Şöhret.
Birin cevabı; Hükümetin Suriye ve İran konusunda tavrı belli. Esad Şia, İran Şia. Hükümet Esad’a karşı, İran’la ters. O zaman Şia’ya da karşı olmak lazım ki, hükümetin ve batının gözüne girebilesin, kariyerini ilerletebilesin. Benim aklıma bunlar geliyor. Yoksa gerçekten Aleviliği, Şia’nın ne olduğunu dahası “la ilahe illallah Muhammed Resulullah” diyenlerin, hiçbir şekilde bu şahadeti getirmeyenlerle kıyaslanamayacağını bilmeleri gerekir. Kıyaslarlarsa, kıyasladıkları gibi olurlar.
İkinci olarak da şöhrete ulaşma hissi. Bakın kaç gündür Türkiye bu genç rektörü konuşuyor. Bende birkaç cümle yazarak şansımı deneyeyim. Bakalım gündem olacak mıyım;
“Erdoğan ve hükümetinin gözleri var ama görmüyor. Kulakları var ama işitmiyor. Elleri var ama tutmuyor. Ayakları var ama yürümüyor…”
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bilal Erdoğan-Oktay Saral / 29.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025




































































































