Vuslat gecesi

Hz. Mevlana ilim derecesine göre her insan için farklı güzellikler ifade eder. Biz Hz. Mevlana'yı Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kaleminden okuduk ve öyle yakın, öyle cana yakın hissettik ki… Satırları okudukça gönlümüzde bir taht kuruldu ve yüzünü görmesek de elini öpmesek de Hz. Mevlana o tahta yerleşti.
Sonra Hz. Şems "meczup" denen büyük veli, yüce insan, madem O'nun dostuydu bizlerin de sevdiğimiz saydığımız bir sultan oldu.
17 Aralık 2012 Cevahir Kongre Salonunda İcmal dergisi tarafından hazırlanan programda 739. vuslat yıldönümünde Mevlana Hz.lerini bir kez daha sevgi, coşku, feyz ve muhabbetle andık. Füzelerin, füze kalkanlarının konuşulduğu, İzmir'in NATO'nun karargahı olduğu ve savaşın mevzu bahis edildiği bir ortamda güzel insanlar bir araya gelip Hz. Mevlana ve öğretilerini konuşma, paylaşma fırsatı buldular. Sadece konuşmadılar aynı zamanda yaşadılar. Benim de şahit olduğum televizyon başında bazı izleyiciler gözyaşlarını tutamadılar, ah o ne tatlı bir ağlayıştı muhabbetten ağlamak ne kadar lezzetlidir, bu hissi tattılar. Tattıranlardan Allah razı olsun.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in kapanış konuşması bir başka güzeldi, o konuşmada kimler yoktu ki: Bir Leyla, bir Mecnun, M. Kemal Atatürk… Milli duruşumuzun korunmasının öneminden bahsetti sayın Baş, birliğimizden, beraberliğimizden tek yürek tek bilek olmanın gereğinden…
Sayın Baş'ın son sözleri bizi hem korkuttu, hem ağlattı. Öte yandan oturum başkanı sayın Ünal Emiroğlu'nun esprileri salondaki muhabbetle dolu havayı daha da muhabbetlendirdi.
Oturumun konuşmacıları sayın Baş'ın seçkin kadrosu samimiyetle, şecaatle, muhabbetle sunumlarını gerçekleştirdiler, her birine ayrı ayrı teşekkür ederiz.
Hz. Mevlana'nın konuşulduğu atmosferden salonu dolduran insanlar kadar ekranlarımızın başında bizler de pür dikkat istifade ettik. Sağlıkla ilgili sorunlarımız nedeniyle henüz kongrelere katılma olanağımız olmadı, Allah cümle hastalara acilen şifalar versin, bizlere de kongrelere, sempozyumlara katılma olanağı versin.