Türkiye'ye "papaz" baskısı

ABD, fırsatını buldukça yaptırım sopasını Türkiye'nin önüne koyuyor.
Türkiye ise ekonomik bağımlılık sebebiyle ABD'nin Türkiye aleyhine yürüttüğü politikalara karşı bırakın yaptırımları, sorgulama bile yapamazken, ABD, en ufak bir taviz isteği yerine gelmediği zaman bile hemen yaptırım sopasını gösteriyor.
ABD, Türkiye'nin terör örgütü kabul ettiği, hatta Batılı ülkelerin resmi raporlarında bile terörist olarak ifade edilen PKK'nın Suriye koluna her türlü silah ve finans desteğini sağlıyor, onları ordu yapılanmasına dönüştürüyor ve bütün bunları "Türkiye ile müttefikiz" diye diye gözümüzün içine baka baka yapıyor, hesap soramıyoruz. Ama bize vermedikleri füze savunma sistemlerini Rusya'dan almaya kalkınca, hemen F-35 yaptırımını önümüze koyuyorlar.
Son günlerde ise ABD'li pastör Andrew Craig Brunson ile ilgili haberleri ve bu noktada ABD'den gelen tehditkar açıklamaları, yaptırım tehditlerini mutlaka okumuşsunuzdur.
Brunson'ın, tutuklu olarak yargılanma süreci devam ediyordu, sağlık sorunları gerekçe gösterilerek tutukluluğu ev hapsine çevrildi. ABD'nin beklentisi ise Brunson'ın tamamen serbest bırakılarak ABD'ye gönderilmesiydi.
Bu beklenti gerçekleşmeyince, en üst düzeyde tehditlerin dozajı artmaya başladı.
ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Brunson'ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye'ye yaptırım uygulanacağını açıkladı. Mike Pence, "Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hükümetine Amerika Birleşik Devletleri Başkanı adına bir mesajım var. Pastör Andrew Brunson'ı şimdi serbest bırakın ya da sonuçlarına katlanmaya hazırlanın" dedi.
ABD Başkanı Trump ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "ABD, Brunson'ın uzun süreli tutukluluğu için büyük yaptırımlar uygulayacak" ifadelerini kullandı. Dikkat ederseniz, Trump'ın mesajında "serbest bırakılmazsa" şartı da yok, şu ana kadar yapılanlar için de yaptırım tehdidinde bulunuyor.
Mike Pence'in ve Trump'ın açıklamalarından kısa bir süre sonra da ABD Senato Dış ilişkiler Komisyonu, "Türkiye Uluslararası Finans Kuruluşları Yasası" adıyla, Türkiye'nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan tasarıyı kabul etti.
Tasarıda, Türkiye'de terör örgütleri FETÖ ve PKK'dan yargılanan ABD'li ve Türk asıllı ABD vatandaşlarının tutukluluk halleri gerekçe gösterildi. Tasarı, ABD Hazine Bakanlığı, Dünya Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile diğer uluslararası finans kuruluşlarındaki ABD'li yöneticilere, Türkiye'ye yardım yapılmasını engellemesi talimatı verilmesini ön görüyor.
Papaz Brunson, Ekim 2016'da terör örgütleri FETÖ ile PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla, 35 yıl hapis istemiyle, tutuklu olarak yargılanıyordu. Geçtiğimiz Çarşamba cezası ev hapsine çevrilmişti.
Brunson hakkında hazırlanan iddianamede, "din adamı görüntüsü altında söz konusu terör örgütleri adına suç işlediği ve genel stratejileri kapsamında eylem birlikteliği içinde olduğu, örgütlerin amaçlarını bilerek ve isteyerek iş birliği yaptığı" belirtiliyor.
Brunson'ın ABD'li bir askere gönderdiği 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğuna ilişkin mesaj içeriklerine yer verilen iddianamede, cep telefonundaki "Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk. İsa'ya dönmek için gerekli koşullar oluştu? " mesajı da dosyaya eklenmişti.
Bütün bunları davanın seyrinin ne olacağını anlatmak için yazmadım, hala müttefik olarak gördüğümüz ABD'nin yaptırım silahını en ufak bir meselede bile nasıl kullandığını izah etmek için örnek verdim.
Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş Bey, 20 yıldır FETÖ tehlikesine karşı siyasilerimizi ve milletimizi uyarmaktadır ve bu konuda büyük bedeller ödemiştir. FETÖ'cülerin bu zaman zarfında Sayın Baş'a açtıkları dava dosyalarının sayfa sayısı 30 bini aşmaktadır ve hepsinde de Sayın Baş kazanmıştır. Çünkü Sayın Baş hukukun zerre kadar dışına çıkmamıştır.
Eğer Sayın Baş'ın FETÖ ve bir işgal projesi olan Dinlerararası Diyalog uyarıları yıllar öncesinden dikkate alınsaydı, bugün 15 Temmuzlar hiç yaşanmayacak, yüzlerce vatandaşımız hayatını bu sebeple kaybetmeyecek ve binlercesi de yaralanmayacaktı.
Prof. Dr. Baş, yine yıllardır dış politika anlayışı olarak "Üzerimizde hesabı olmayan ülkelerle ilişkilerimizi geliştirmeliyiz", ayrıca ekonomimizi "milli" yapmalıyız, paramızı "milli" yapmalıyız, tarımımızı, hayvancılığımızı "milli" yapmalıyız demektedir ve bunun nasıl olacağının, Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet-Milli Devlet olarak formülüne varıncaya kadar kitabını yazmıştır. 
Bu değerli projelerden 4 milyar nüfusa hitap eden, dünyanın yükselen gücü olarak tanımlanan şimdi kapısına koştuğumuz BRICS ülkeleri gibi faydalanacağımıza, Prof. Dr. Baş'ın önünü kesmek için elimizden geleni yapıyoruz.
Bir yandan FETÖ ile mücadele ettiğimizi söylüyoruz, Afrikalarda, değişik ülkelerde FETÖ uyarıları yapıyoruz, ama 20 yılı FETÖ ile mücadele ile geçmiş, FETÖ tehlikesini bundan 20 yıl öncesinden bizlere haber vermiş olan Sayın Baş'ı gizlemeye çalışıyoruz.
Dahası, 20 yılı FETÖ ile mücadele ile geçmiş bu değerli insanı, hala yargıda çöreklenmiş olan kripto FETÖ'cülerin insafına terk ediyoruz.
Nerede kaldı mücadele, nerede kaldı samimiyet?
FETÖ ile mücadelede samimiyetin ölçüsü, 20 yıldır FETÖ ile mücadele eden Prof. Dr. Baş'a olan tavrınızla ölçülür.