İlim, irfan, ahlak abidesi, gönül adamı, rahmetli Celal Mısır hocamızın gözetiminde; bundan 25-30 sene evvel lise gençliği ile alakalı tebliğ vazifelerimiz vardı. Elimizden geldiğince gençlere ağabeylik yapıyor, bilgimiz nispetinde de milli, dini ve ahlaki konularda kendilerine yardımcı olmaya çalışıyorduk.
Rahmetli Celal Mısır hocamızın organize ettiği, İcmal Gençliği kapsamında gençlikle alakalı aylık bölge toplantılarımız olurdu. Bir bölge toplantısında bana, "Evladım bundan sonra sen üniversite geçliği ile ilgileneceksin. Lise gençleriyle başka arkadaşlar ilgilensin" dedi.
Ben de kendilerine, "Hocam ben kendimi üniversite gençleriyle ilgilenecek olgunlukta ve seviyede görmüyorum. Keşke daha bilgili birilerini görevlendirseniz" diye talepte bulundum. Gerçekten de verilen görevi kendime fazla görüyor ve beceremeyeceğimden korkuyordum.
Rahmetli Celal hocamız bana belki de hayatımda yeni bir milat olabilecek bir görev verdiğini daha sonra anlayacağım bu göreve beni ikna etmek için bakınız nasıl bir söz söyledi: "Evladım, ben seni bu konuda liyakatli görüyor ve bu görevi sana veriyorum. Hem neden çekiniyorsun? Sen sadece sana öğrettiklerimizi samimi olarak yaşamaya, bildiklerini anlatmaya bak. Eğer teslimiyet ve samimiyetle bir gayret ortaya koyarsan, Allah sana lütufta bulunacaktır. Ve bilmediklerini sana öğretecektir. Sen samimi olarak sussan ya da otursan; Allah senin susuşunu, oturuşunu konuşturur, karşıdaki insanlara da tesirini nasip eder. Böylece maksat da hâsıl olur."
Bu söz bende öyle bir tesir etti ki heyecanla görevi devraldım. Gerçekten de tesirini çok da yaşadım. Nice zamanlar şahit oldum ki; konuşmaktan mangalda kül bırakmayanlardan çok, susmasıyla gönüllerde gonca güller yeşerten bahçıvanların daha başarılı olduklarını gördüm. Elbette bu mantıkla söz söyleyenlerin hali bir başkadır. Onlara da selam olsun. Demek ki asıl olan teslimiyet, samimiyet ve gayrettir.
Din denince, ahlak denince, doğruluk denince, adalet denince, ne kadar da konuşan; ne kadar da iddia sahibi (ehliyetli, ehliyetsiz) insan var piyasada değil mi değerli dostlar? Ama iş tesire gelince dağlar fare doğruyor adeta. Meydanda başarı yok. İyiliğin yansıması ve yayılması gayet zayıf gerçekleşiyor. Burada bir sorun olduğu meydana çıkıyor. Sözde tebliğ ve irşat vazifesi olanların teslimiyet, samimiyet ve gayretinde bir sorun olduğu meydana çıkıyor.
Rabbim bizlere teslimiyet, samimiyet ve bu yolda gayret nasip eylesin. Âmin.
Rahmetli Celal Mısır hocamızın organize ettiği, İcmal Gençliği kapsamında gençlikle alakalı aylık bölge toplantılarımız olurdu. Bir bölge toplantısında bana, "Evladım bundan sonra sen üniversite geçliği ile ilgileneceksin. Lise gençleriyle başka arkadaşlar ilgilensin" dedi.
Ben de kendilerine, "Hocam ben kendimi üniversite gençleriyle ilgilenecek olgunlukta ve seviyede görmüyorum. Keşke daha bilgili birilerini görevlendirseniz" diye talepte bulundum. Gerçekten de verilen görevi kendime fazla görüyor ve beceremeyeceğimden korkuyordum.
Rahmetli Celal hocamız bana belki de hayatımda yeni bir milat olabilecek bir görev verdiğini daha sonra anlayacağım bu göreve beni ikna etmek için bakınız nasıl bir söz söyledi: "Evladım, ben seni bu konuda liyakatli görüyor ve bu görevi sana veriyorum. Hem neden çekiniyorsun? Sen sadece sana öğrettiklerimizi samimi olarak yaşamaya, bildiklerini anlatmaya bak. Eğer teslimiyet ve samimiyetle bir gayret ortaya koyarsan, Allah sana lütufta bulunacaktır. Ve bilmediklerini sana öğretecektir. Sen samimi olarak sussan ya da otursan; Allah senin susuşunu, oturuşunu konuşturur, karşıdaki insanlara da tesirini nasip eder. Böylece maksat da hâsıl olur."
Bu söz bende öyle bir tesir etti ki heyecanla görevi devraldım. Gerçekten de tesirini çok da yaşadım. Nice zamanlar şahit oldum ki; konuşmaktan mangalda kül bırakmayanlardan çok, susmasıyla gönüllerde gonca güller yeşerten bahçıvanların daha başarılı olduklarını gördüm. Elbette bu mantıkla söz söyleyenlerin hali bir başkadır. Onlara da selam olsun. Demek ki asıl olan teslimiyet, samimiyet ve gayrettir.
Din denince, ahlak denince, doğruluk denince, adalet denince, ne kadar da konuşan; ne kadar da iddia sahibi (ehliyetli, ehliyetsiz) insan var piyasada değil mi değerli dostlar? Ama iş tesire gelince dağlar fare doğruyor adeta. Meydanda başarı yok. İyiliğin yansıması ve yayılması gayet zayıf gerçekleşiyor. Burada bir sorun olduğu meydana çıkıyor. Sözde tebliğ ve irşat vazifesi olanların teslimiyet, samimiyet ve gayretinde bir sorun olduğu meydana çıkıyor.
Rabbim bizlere teslimiyet, samimiyet ve bu yolda gayret nasip eylesin. Âmin.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Haydar Baş Hocamızın 5. Şeb-i Aruz yıldönümü / 14.04.2025
- Kıldığımız namaz, bizi kötülüklerden alıkoymuyorsa? / 12.04.2025