Kültürel sömürgeciliğin bir başka örneği:Avrupa merkezli bilim anlayışı 1
Düşünce tarihinde başlangıç, Antik Yunan'dır.
Bilim tarihi Antik Yunan medeniyetiyle başlar.
Helen medeniyetinden önceki devirler mitoloji, büyü, sihir ve astroloji çalışmalarından ibarettir.
Yunan medeniyeti başka hiç bir medeniyetten yararlanmadan ortaya çıkmış bir "mucize"dir.
İlk bilim adamı ve mühendis Yunanlı Thales'tir.
İnsanlık tarihinin ilk matematikçileri Pisagor, Thales, Heron ve Öklid'dir.
Eğer amacınız, insanlığın bugünkü geldiği noktayı anlamak gerekçesiyle bilim tarihi okumaksa karşınıza çıkacak ilk önkabuller bunlardır. İster istemez Antik Yunan (Helen) öncesi zaman diliminde yeryüzünde dolaşanların insan değil de, aklı kıt, cüssesi iri farklı bir hilkat garibeleri olduğu fikrine kapılırsınız. Ve şükredersiniz: İyi ki varsın bilimin beşiği Antik Yunan "mucizesi" diye...
Oysa ki son zamanlarda yapılan kazılar çerçevesinde, bulunan belgelerle durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktır.
Örneğin; Thales teoremiyle anılan benzer üçgenler teoremini Mezopotamyalıların bildikleri ve uyguladıklarını gösteren çeşitli tabletlerle karşılaşılmıştır. Tell Marmal'da bulunmuş olan eski Babil çağına ait böyle bir tablet Taha Bugir tarafından bir makalede yayımlanmıştır. Yazara göre bu tablet Öklid'den 17 asır öncesine aittir (Bilim ve Ütopya, sayı: 73, s. 20).
Mısır ve
Mezopotamya'dan alıntı
İncelemenin sonucunda Mezopotamyalıların dik üçgenler için Thales teoremini, Pisagor yöntemini, Öklid teoremini 1700 yıl önce bildikleri anlaşılıyor. Dahası bu tür çalışmalar ortaya koymaktadır ki Yunan ilmi "mucize" türünden bir varoluş değil, temeli Mısır ve Mezopotamya'ya dayanan alıntılardır. M. Ziya Ülken Yunan ilminin üç kaynaktan geldiğini yazar.
1) Sümerler: Yurtları Mezopotamya olan Sümerlerin en eski olan ilmi, Etiler (Hititler) vasıtasıyla Anadolu'ya oradan Lidya, Frigya, İyonya memleketlerine geçiyor. İyonya'dan M.Ö 600 yılında Yunanlılara geçiyor.
2) Fenikeliler: Fenike ilmi gemiciler vasıtasıyla adalara (Girit-Kıbrıs) oradan Ege medeniyetine ve daha sonra Yunanlılara geçmiştir. Fenikeliler Mısır ve Sümer ilminin naklediciliği vazifesini görmüşlerdir.
3) Mısır: Eskiden beri en çok bu kaynağa önem veriliyordu. Hatta bir zamanlar Yunanlılar'a ihtiyar Mısır'ın talebeleri nazarıyla bakılıyordu. (Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, m. Ziya Ülken, s. 16).
Helen medeniyetinin Mısır ve Mezopotamya bilimlerinden herhangi bir yarar sağlamadığı iddiasına karşı bilim tarihçisi Van der Waerden Yunanlıların, matematik ve astronomilerini kurmak için materyal bilgisi bakımından faydalanmış olduklarını ifade eder. Hatta Thales, Pisagor, Demokritos ve Ödoksos gibi bilginlerin Mısır ve Mezopotamya'ya yolculuk yapmış olduklarını söyler. Bu yolculuk öykülerinin gerçek tarihi olgu kabul edilmeyerek daha fazla efsane özelliğinde sayılmaları halinde bile yeterli derecede anlam taşıdıklarına inanır (Bilim ve Ütopya, sayı: 73, s. 30).
İşin aslı Antik Yunan'da; özellikle doğuda tahsil görmemiş filozoflara ciddi gözle bakılmaz, hatta onlar bilgin sayılmazlardı. Bir fikir vermesi açısından Thales gibi İyonyalı asıldan olan Pisagor İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Sisam'da doğmuş, Fenike'yi, Mısır'ı ve Babil'i gezmiş ve orada doğunun ilahiyat alanındaki düşüncelerini ve matematiğin vatanı olan bu yerde daha o zamandan en yüksek mükemmellik derecesine varmış olan geometriyi öğrenmiştir.
Dini, sosyal, felsefi ve ilahiyat fikirleriyle dolu olarak 520'ye doğru Yunanistan'a dönmüştür. Thales'in ise 585 yılındaki güneş tutulmasında Babil hesabı ve astronomisi ile Mısır geometrisini kullandığını bugün tespit edebiliyoruz (Din Felsefe/Akıl-Vahiy İlişkisi, Ali Bulaç, s. 16).
'Siz daha çocuksunuz'
Ayrıca Eflatun; Mısır'a yapmış olduğu gezi sarasında, Mısırlıların bilimleri, dinleri ve yaşam biçimlerine ilişkin bilgi edinmiş ve Mısır uygarlığının Yunan uygarlığından daha önce geliştiğini ve onun biçimlenmesine yardımcı olduğunu anlamıştır. Bu husus, Timaios adlı diyalogunda açıkça görülmektedir. Burada Solon ile bir Mısırlı rahip arasında geçen bir konuşma cidden çok ilginçtir.
Rahip Sais, "Ah Solon Solon... Siz Yunanlılar daha dünkü çocuksunuz" deyince Solon bu söylediklerinin ne anlama geldiğini sorar ve bunun üzerine rahip şu karşılığı verir: "Ruh olarak sen ve siz çok gençsiniz; çünkü ne eski geleneklere ne de yüzyıllar öncesinden gelen bir bilime sahipsiniz (Bilim Tarihine Giriş, Nobel Yay., s. 63).
Bütün bunlardan sonra biz -Avrupamerkezci- bilim tarihi kitaplarında adı geçen Antik Yunan mucizesinin aslında hiç varolmadığını söyleyebiliriz. Zaten mucize Helenistik medeniyete değil, nübüvvete ait bir kavramdır.
Düşünce tarihinde başlangıç, Antik Yunan'dır.
Bilim tarihi Antik Yunan medeniyetiyle başlar.
Helen medeniyetinden önceki devirler mitoloji, büyü, sihir ve astroloji çalışmalarından ibarettir.
Yunan medeniyeti başka hiç bir medeniyetten yararlanmadan ortaya çıkmış bir "mucize"dir.
İlk bilim adamı ve mühendis Yunanlı Thales'tir.
İnsanlık tarihinin ilk matematikçileri Pisagor, Thales, Heron ve Öklid'dir.
Eğer amacınız, insanlığın bugünkü geldiği noktayı anlamak gerekçesiyle bilim tarihi okumaksa karşınıza çıkacak ilk önkabuller bunlardır. İster istemez Antik Yunan (Helen) öncesi zaman diliminde yeryüzünde dolaşanların insan değil de, aklı kıt, cüssesi iri farklı bir hilkat garibeleri olduğu fikrine kapılırsınız. Ve şükredersiniz: İyi ki varsın bilimin beşiği Antik Yunan "mucizesi" diye...
Oysa ki son zamanlarda yapılan kazılar çerçevesinde, bulunan belgelerle durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktır.
Örneğin; Thales teoremiyle anılan benzer üçgenler teoremini Mezopotamyalıların bildikleri ve uyguladıklarını gösteren çeşitli tabletlerle karşılaşılmıştır. Tell Marmal'da bulunmuş olan eski Babil çağına ait böyle bir tablet Taha Bugir tarafından bir makalede yayımlanmıştır. Yazara göre bu tablet Öklid'den 17 asır öncesine aittir (Bilim ve Ütopya, sayı: 73, s. 20).
Mısır ve
Mezopotamya'dan alıntı
İncelemenin sonucunda Mezopotamyalıların dik üçgenler için Thales teoremini, Pisagor yöntemini, Öklid teoremini 1700 yıl önce bildikleri anlaşılıyor. Dahası bu tür çalışmalar ortaya koymaktadır ki Yunan ilmi "mucize" türünden bir varoluş değil, temeli Mısır ve Mezopotamya'ya dayanan alıntılardır. M. Ziya Ülken Yunan ilminin üç kaynaktan geldiğini yazar.
1) Sümerler: Yurtları Mezopotamya olan Sümerlerin en eski olan ilmi, Etiler (Hititler) vasıtasıyla Anadolu'ya oradan Lidya, Frigya, İyonya memleketlerine geçiyor. İyonya'dan M.Ö 600 yılında Yunanlılara geçiyor.
2) Fenikeliler: Fenike ilmi gemiciler vasıtasıyla adalara (Girit-Kıbrıs) oradan Ege medeniyetine ve daha sonra Yunanlılara geçmiştir. Fenikeliler Mısır ve Sümer ilminin naklediciliği vazifesini görmüşlerdir.
3) Mısır: Eskiden beri en çok bu kaynağa önem veriliyordu. Hatta bir zamanlar Yunanlılar'a ihtiyar Mısır'ın talebeleri nazarıyla bakılıyordu. (Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü, m. Ziya Ülken, s. 16).
Helen medeniyetinin Mısır ve Mezopotamya bilimlerinden herhangi bir yarar sağlamadığı iddiasına karşı bilim tarihçisi Van der Waerden Yunanlıların, matematik ve astronomilerini kurmak için materyal bilgisi bakımından faydalanmış olduklarını ifade eder. Hatta Thales, Pisagor, Demokritos ve Ödoksos gibi bilginlerin Mısır ve Mezopotamya'ya yolculuk yapmış olduklarını söyler. Bu yolculuk öykülerinin gerçek tarihi olgu kabul edilmeyerek daha fazla efsane özelliğinde sayılmaları halinde bile yeterli derecede anlam taşıdıklarına inanır (Bilim ve Ütopya, sayı: 73, s. 30).
İşin aslı Antik Yunan'da; özellikle doğuda tahsil görmemiş filozoflara ciddi gözle bakılmaz, hatta onlar bilgin sayılmazlardı. Bir fikir vermesi açısından Thales gibi İyonyalı asıldan olan Pisagor İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında Sisam'da doğmuş, Fenike'yi, Mısır'ı ve Babil'i gezmiş ve orada doğunun ilahiyat alanındaki düşüncelerini ve matematiğin vatanı olan bu yerde daha o zamandan en yüksek mükemmellik derecesine varmış olan geometriyi öğrenmiştir.
Dini, sosyal, felsefi ve ilahiyat fikirleriyle dolu olarak 520'ye doğru Yunanistan'a dönmüştür. Thales'in ise 585 yılındaki güneş tutulmasında Babil hesabı ve astronomisi ile Mısır geometrisini kullandığını bugün tespit edebiliyoruz (Din Felsefe/Akıl-Vahiy İlişkisi, Ali Bulaç, s. 16).
'Siz daha çocuksunuz'
Ayrıca Eflatun; Mısır'a yapmış olduğu gezi sarasında, Mısırlıların bilimleri, dinleri ve yaşam biçimlerine ilişkin bilgi edinmiş ve Mısır uygarlığının Yunan uygarlığından daha önce geliştiğini ve onun biçimlenmesine yardımcı olduğunu anlamıştır. Bu husus, Timaios adlı diyalogunda açıkça görülmektedir. Burada Solon ile bir Mısırlı rahip arasında geçen bir konuşma cidden çok ilginçtir.
Rahip Sais, "Ah Solon Solon... Siz Yunanlılar daha dünkü çocuksunuz" deyince Solon bu söylediklerinin ne anlama geldiğini sorar ve bunun üzerine rahip şu karşılığı verir: "Ruh olarak sen ve siz çok gençsiniz; çünkü ne eski geleneklere ne de yüzyıllar öncesinden gelen bir bilime sahipsiniz (Bilim Tarihine Giriş, Nobel Yay., s. 63).
Bütün bunlardan sonra biz -Avrupamerkezci- bilim tarihi kitaplarında adı geçen Antik Yunan mucizesinin aslında hiç varolmadığını söyleyebiliriz. Zaten mucize Helenistik medeniyete değil, nübüvvete ait bir kavramdır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.