Takke düştü kel göründü

İktidar kellerini örtemiyor artık, bir tarafını kapatsa bin tarafı parıl parıl parıldıyor.
Bir telini çeksen kırk yaması birden dökülen bir yamalı bohça gibi, tel tel dökülüyor.
On beş yıldan beri tek başına iktidar olmanın rehaveti ve rahatlığı sayesinde seksen milyonun ağzını kapatmayı ve sesini kesmeyi deniyor ama başaramıyor.
Memleketin dört bir yanından "ekonomik ve tarım isyanları" diyebileceğimiz sesler yükseliyor.
Yıllardır milyonların yaşadığı olumsuzlukları, imkansızlıkları ve haksızlıkları bir cesaretli çiftçi dillendirdi diye günlerdir dillere destan, milyonlar; "bizim sesimiz oldun, tebrikler?" diye adama selam salıyorlar.
Nihat Babaözlü diye bir çiftçi, üniversite mezunu bir çiftçi ülkenin getirildiği son noktayı özetliyor.
Yandaş kanallar yayınladı mı, yandaş gazeteler yer verdiler mi bilmiyorum ama işte hiçbir yamanın örtemeyeceği iktidar yırtıkları:
"Hepinize iyi günler. Hoş geldiniz hepiniz. Kusura bakmayın ben ömrümde ilk defa otele geldim. Yanlış yaparsam özür dilerim. Yapılan konuşmalara baktığımda ben hiçbir şey anlamadım.
Ben çiftçiyim arkadaş. Ben akşam saat 10 da yatıp sabah zantur gibi saat 5'te kalkmam lazım. Ama ben korkuyorum yatamıyorum. Gece 1'e kadar açık oturum izlemek zorunda kalıyorum. Ben huzur arıyorum. Huzur yok.
Bu geç kalınmış bir toplantı. Burada sadece keller körler birbirlerini ağırlıyor. Laf salatası yapıyorsunuz, lafın harmanı olmaz. Burada bizi kim duyuyor? Bir tane Allah rızası için tenezzül edip gelmiş hükümet temsilcisi var mı? Neredesiniz yahu, neredesiniz? Adam Allah'tan korkar, lafa gerek yok.
Burada eylem zamanı. Lütfen dışarıya çıkın kardeşim, bunu sokakta yapın. İki kişi okula geç kalsın. Üç kişi işe geç kalsın. Biri treni kaçırsın, biri uçağı kaçırsın. Ondan sonra iki sene sonra o gözün gibi baktığın bebelerin zehirlenip öldüğünü, kanser olduğunu göreceksiniz siz. Bunun sonu buraya gidiyor.
15 yılda batırdığın ülkeyi 50 yılda toplayamam artık!
Ağdalı lafa gerek yok. Kestirmeden konuş. Hepimiz geberip gideceğiz bu böyle olursa. Ben pancarı 10 kuruşa satarım arkadaş. Sen bana 1 lira ürettiğin mazotu 1.5 liraya ver. Ben 10 kuruşa satarım bunu. Bana laf satma. 15 kuruşa ürettiğin elektriğin kilovatını 35 kuruşa bana verme. Kalkmış dana getireceğim, inek getireceğim. Lan bırak yalan söyleme, böyle bir şey olmaz."
Metropol şehirlerde işleri tıkırında "beyaz yakalı" iktidar yanlıları belki bu söylenenleri kuşa çevirmek için, içini boşaltmak için kılı kırk yaracak, belki de kırk dereden su getirmeye çalışacak ama tarımda, hayvancılıkta ülkenin getirildiği çıplak gerçekler bunlar.
Bu çiftçi kardeşimizin söyledikleri hakikatler, en az on yıl evvel benim bizzat şahit olduğum bir meclisi hatırlattı.
Erzurum/ Pasinler ilçesinin bir köyündeyiz, bir düğün vesilesi ile İstanbul'dan gelmiş ve çoğu din görevlisi arkadaşlar AKP iktidarını ucundan?kulağından savunmaya başladılar, öyle ki hiç toz kondurmuyorlar, gelin almaya gelmiş olan komşu köyün muhtarı epeyce dinledikten sonra, söz tarıma, hayvancılığa gelince artık daha dayanamadı ve hoca arkadaşlara içinden geldiği gibi şöyle konuştu:
"Muhterem hocalarım! İlminize saygımız var, okuduğunuz Kur'an elbette baş tacımız ama, kusura bakmayın iş tarıma, söz koyuna, ineğe gelince işte orada benim de söyleyeceklerim var. Tarlada çamuru çiğneyen benim, ahırda hayvanların pisliklerini temizleyen benim, ellerimin nasırı benim nasıl çalıştığımın şahididir, ama siz de şahit olun ki bu iktidar tarımı da, hayvancılığı da bizi Avrupa'ya Pazar yapmak için bitirmiştir."
Hoca arkadaşların, bir birlerine çaresiz bakışları hala gözümün önündedir.
Bir kez daha takke düşmüş ve kel görünmüştür.