Halife, onun sözünü hiç dikkate almadı. O, Ebu'l-Vefa hazretlerini imtihan etmek ve böylece kalbini tatmin etmek istiyordu. Camiden ayrılarak sokakları ve kalabalık yerleri dolaşmaya başladı. Bir yerde kadınlar toplanmış, Allah-u teâlâ'ya ibadetle meşgul idi. Halife bunların arasına girip bir kadının eline yapışıp sıktı. Kadın, tebdil-i kıyafetle dolaşan halifeyi tanıyarak; "Ya halife! Benden uzak dur. Ben Allah-u Teâlâ'ya ibadetle meşgulum" dedi. Halife bu duruma çok şaşırdı. Biraz ileride gördüğü bir kızın elini tutup sıktı. O kız da halifeyi tanıyarak; "Ey halife! Utanmıyor ve Allah-u Teâlâ'dan korkmuyor musun? Şayet biraz önce elini tutup sıktığınız benim kızkardeşim olmasaydı, seni bağırarak rezil rüsvay ederdim. Yanımdan git. Şimdi biz Allah-u Teâlâ'dan başkasıyla meşgul değiliz" dedi. Halife, utanılacak bir duruma düştü. Said ibni Ebi Nasr; "Ya emir-ül-müminin! Ben size denemeye lüzum yok dememiş miydim. Zira onun nuru buradaki bütün halka sirayet etmiş. Bu zatın veli olduğu malumunuzdur. Fakat ille de tecrübe etmek istiyorsanız, ulemadan ve fukahadan yüce kimselerin hazır bulunduğu bir meclisde Tac-ül-Arifin'e çözülmesi zor konularla ilgili sorular sorulsun. Eğer o alimler, Ebu'l-Vefa'yı sorulara cevap veremez hale getirirlerse, Tac-ül-Arifin davasında yalan söylüyordur. Fakat sorulan sorulara cevap verirse, onun arkasını bırakmaktan başka çare yoktur" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.