Önceki gün Güney Kore'de ABD'ye karşı bir protesto eylemi düzenlendi. Protestonun nedeni; ABD ordusunun, ülkedeki Bölge Yüksek İrtifa Hava Savunması (THAAD) sistemine daha fazla roket fırlatma rampası eklemesi?
THAAD sisteminin konuşlu olduğu Güney Kore'nin Seongju kasabasında 400 Güney Koreli eylem yaptılar, yolları trafiğe kapattılar.
8000 polis olaya müdahale etti ve çatışma çıktı, yaralananlar oldu.
ABD, bu kasabada THAAD sisteminin kurulumuna 26 Nisan'da başlamıştı, 2 THAAD konuşlandırmıştı, şimdi ek olarak 4 fırlatma rampası daha yerleştirdi. Görünen o ki, Kore Savaşı'ndan ağzı yanan Güney Koreliler, ABD'nin kışkırtmasıyla yeni bir krizin içine girmek istemiyorlar.
Çünkü, 1950-1953 tarihleri arasında yaşanan savaşta, 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetti, bunların çoğu da Koreliydi. ABD'nin iteklemesiyle başlayan ve diğer ülkelerinde dahil olduğu bu savaş neticesinde başından sonuna harap olan coğrafya elbette ki Kore Yarımadası oldu, bunun en büyük sancısını Koreliler çekti.
Güney Koreliler yakın geçmişte tecrübe ettikleri ve sonuçlarını hala canlı olarak yaşadıkları bu belaya yeniden bulaşmak istemiyorlar.
THAAD füzelerinin yerleştirilmeleri, sadece Güney Korelileri değil, bölge ülkelerini de endişelendiriyor. Çin, resmi protestosunu Seul hükümetine iletti. Çin Dışişleri Sözcüsü Geng Shuang, "Yeniden ABD ve Güney Kore'yi Çin'in ve bölge ülkelerinin güvenlik çıkarları ve endişelerini ciddiye almaları, söz konusu konuşlandırmayı durdurmaları ve bu ekipmanların kaldırılması konusunda uyarıyoruz" ikazında bulundu.
ABD'nin emperyal politikaları, sadece bölgeyi karıştırmakla yetmiyor, aynı zamanda müttefik olarak öne çıkardığı Güney Kore'yi de bölge ülkeleri nezdinde topun ucuna koyuyor. Zaten hep öyle değil mi, ABD kuruluşundan bu yana kendi varlığını ve gücünü koruma adına, hep kendisine en yakın olan mütefiklerini kurban etmiştir ve bu böyle devam ediyor. Türkiye de, ABD'nin stratejik müttefiki olarak bu yaşananlardan dersini almalı. Rusya'nın tavrı da Çin'den farklı değil. Rusya, Kuzey Kore ile yaşanan sorunların diplomatik yollarla çözülmesini ısrarla tavsiye ediyor ve ABD yönetimini krizi körüklemekle suçluyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, "Kuzey Kore'nin nükleer silah kullanımını tek savunma yöntemi olarak gördüğünü" belirtiyor ve ekliyor: "Şimdi Kuzey Kore'nin bundan kaçınacağını düşünüyor musunuz?"
Kaçınmadığını da hidrojen bombası denemesi yaparak açıkça göstermiş oldu. Kuzey Kore'nin deneme maksatlı fırlattığı hidrojen bombası, ABD'nin Japonya'nın Nagazaki kentine attığı bombadan 5 kat daha güçlü ve 6,3 şiddetinden bir depreme neden oldu.
Putin açıklamasının devamında, "Kuzey Korelileri korkutmak imkânsız" diyerek yaptırımlardan sonraki bir adımın 'mezarlığa davet' olacağını ifade etti.
İşte Güney Koreliler, ABD'nin Kuzey Kore'yi yeniden kışkırtarak bölgede bir savaş çıkmasını, yaşadıkları coğrafyanın mezarlığa dönmesini istemiyorlar. Zannım o ki, Güney Kore'deki protesto eylemleri, ABD'nin THAAD sisteminin konuşlu olduğu Seongju kasabasıyla sınırlı kalmayacak ve dalga dalga tüm ülkeye yayılacak.
Peki, ABD niye gerilimi körüklüyor, dilerseniz bu noktaya da biraz kafa yoralım. Kore Savaşı'ndan sonra, Güney Kore, müttefiki olan ABD'nin ipiyle kuyuya indi. Doğru, caddeleri, binaları güzelleşti, film sektöründe iyi bir noktaya geldiler ama bağımsız bir devlet olan Kuzey Kore'deki değişimi de gördüler. ABD'ye boyun eğmeyen Kuzey Kore'nin nükleer silah üretebildiğini, halihazırda Fransa, Almanya, Türkiye de dahil 80 ülkeyle ticari faaliyette bulunduğunu, geliştiğini gördüler. Ve her şeyden önce ABD'nin ilk krizde kendilerini topun ucuna koyduklarını, harcayabileceklerini de gördüler. Bu Güney Kore'de bağımsızlığa doğru büyük bir adıma neden olacaktır.
Yine Japonya gibi, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD sömürgesi olan ülkeler, ABD'nin Kuzey Kore'nin nükleer gücü karşısında hiçbir yaptırım ortaya koyamadıklarını gördü. "O halde niye biz ABD'ye bağımlıyız, niye bizim ordumuz yok, nükleer çalışmamız yok" fikirleri yükselmeye başladı.
Her şeyden önemlisi, Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamaları ve modelin projesi olan Milli Paralarla Ticaret ile ekonomik olarak güçlenen ve daha da yakınlaşan BRICS ülkeleri, eriyen ABD'nin yerini dünyanın her yerinde, özellikle de Uzak Doğu'da doldurmaya başladılar.
Artık Kuzey Kore yalnız değil, ABD'nin etkisinden kurtulmak isteyen Japonya ve Güney Kore de... BRICS üyesi Rusya, daha şimdiden Kuzey Kore'nin ekonomide işbirliğine dahil edilmesi gerektiğini söylüyor ve teklif olarak, Trans-Sibirya Demiryolu ile Kuzey Kore'den geçen demiryolunu bağlayan bir yol, boru hattı ile ulaşım, Kuzey Kore limanlarının geliştirilmesi gibi projeleri öneriyor.
ABD, her yerde kan kaybediyor, endişeleri de bundan?
Bu sebeple, yaşananlardan Türkiye ve Türk milleti olarak ders çıkarmalı, içimizdeki değerin Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile, Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ile Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı milli kalkınma hamlesine hızla devam etmeliyiz.
Yoksa hala ABD, AB demeye devam edersek, Güney Kore gibi hedef tahtasında olmaya da devam ederiz. Ülkemiz birilerinin emelleri uğruna toplu mezarlığa döner.
THAAD sisteminin konuşlu olduğu Güney Kore'nin Seongju kasabasında 400 Güney Koreli eylem yaptılar, yolları trafiğe kapattılar.
8000 polis olaya müdahale etti ve çatışma çıktı, yaralananlar oldu.
ABD, bu kasabada THAAD sisteminin kurulumuna 26 Nisan'da başlamıştı, 2 THAAD konuşlandırmıştı, şimdi ek olarak 4 fırlatma rampası daha yerleştirdi. Görünen o ki, Kore Savaşı'ndan ağzı yanan Güney Koreliler, ABD'nin kışkırtmasıyla yeni bir krizin içine girmek istemiyorlar.
Çünkü, 1950-1953 tarihleri arasında yaşanan savaşta, 3 milyondan fazla insan hayatını kaybetti, bunların çoğu da Koreliydi. ABD'nin iteklemesiyle başlayan ve diğer ülkelerinde dahil olduğu bu savaş neticesinde başından sonuna harap olan coğrafya elbette ki Kore Yarımadası oldu, bunun en büyük sancısını Koreliler çekti.
Güney Koreliler yakın geçmişte tecrübe ettikleri ve sonuçlarını hala canlı olarak yaşadıkları bu belaya yeniden bulaşmak istemiyorlar.
THAAD füzelerinin yerleştirilmeleri, sadece Güney Korelileri değil, bölge ülkelerini de endişelendiriyor. Çin, resmi protestosunu Seul hükümetine iletti. Çin Dışişleri Sözcüsü Geng Shuang, "Yeniden ABD ve Güney Kore'yi Çin'in ve bölge ülkelerinin güvenlik çıkarları ve endişelerini ciddiye almaları, söz konusu konuşlandırmayı durdurmaları ve bu ekipmanların kaldırılması konusunda uyarıyoruz" ikazında bulundu.
ABD'nin emperyal politikaları, sadece bölgeyi karıştırmakla yetmiyor, aynı zamanda müttefik olarak öne çıkardığı Güney Kore'yi de bölge ülkeleri nezdinde topun ucuna koyuyor. Zaten hep öyle değil mi, ABD kuruluşundan bu yana kendi varlığını ve gücünü koruma adına, hep kendisine en yakın olan mütefiklerini kurban etmiştir ve bu böyle devam ediyor. Türkiye de, ABD'nin stratejik müttefiki olarak bu yaşananlardan dersini almalı. Rusya'nın tavrı da Çin'den farklı değil. Rusya, Kuzey Kore ile yaşanan sorunların diplomatik yollarla çözülmesini ısrarla tavsiye ediyor ve ABD yönetimini krizi körüklemekle suçluyor. Rusya Devlet Başkanı Putin, "Kuzey Kore'nin nükleer silah kullanımını tek savunma yöntemi olarak gördüğünü" belirtiyor ve ekliyor: "Şimdi Kuzey Kore'nin bundan kaçınacağını düşünüyor musunuz?"
Kaçınmadığını da hidrojen bombası denemesi yaparak açıkça göstermiş oldu. Kuzey Kore'nin deneme maksatlı fırlattığı hidrojen bombası, ABD'nin Japonya'nın Nagazaki kentine attığı bombadan 5 kat daha güçlü ve 6,3 şiddetinden bir depreme neden oldu.
Putin açıklamasının devamında, "Kuzey Korelileri korkutmak imkânsız" diyerek yaptırımlardan sonraki bir adımın 'mezarlığa davet' olacağını ifade etti.
İşte Güney Koreliler, ABD'nin Kuzey Kore'yi yeniden kışkırtarak bölgede bir savaş çıkmasını, yaşadıkları coğrafyanın mezarlığa dönmesini istemiyorlar. Zannım o ki, Güney Kore'deki protesto eylemleri, ABD'nin THAAD sisteminin konuşlu olduğu Seongju kasabasıyla sınırlı kalmayacak ve dalga dalga tüm ülkeye yayılacak.
Peki, ABD niye gerilimi körüklüyor, dilerseniz bu noktaya da biraz kafa yoralım. Kore Savaşı'ndan sonra, Güney Kore, müttefiki olan ABD'nin ipiyle kuyuya indi. Doğru, caddeleri, binaları güzelleşti, film sektöründe iyi bir noktaya geldiler ama bağımsız bir devlet olan Kuzey Kore'deki değişimi de gördüler. ABD'ye boyun eğmeyen Kuzey Kore'nin nükleer silah üretebildiğini, halihazırda Fransa, Almanya, Türkiye de dahil 80 ülkeyle ticari faaliyette bulunduğunu, geliştiğini gördüler. Ve her şeyden önce ABD'nin ilk krizde kendilerini topun ucuna koyduklarını, harcayabileceklerini de gördüler. Bu Güney Kore'de bağımsızlığa doğru büyük bir adıma neden olacaktır.
Yine Japonya gibi, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana ABD sömürgesi olan ülkeler, ABD'nin Kuzey Kore'nin nükleer gücü karşısında hiçbir yaptırım ortaya koyamadıklarını gördü. "O halde niye biz ABD'ye bağımlıyız, niye bizim ordumuz yok, nükleer çalışmamız yok" fikirleri yükselmeye başladı.
Her şeyden önemlisi, Milli Ekonomi Modeli'ni uygulamaları ve modelin projesi olan Milli Paralarla Ticaret ile ekonomik olarak güçlenen ve daha da yakınlaşan BRICS ülkeleri, eriyen ABD'nin yerini dünyanın her yerinde, özellikle de Uzak Doğu'da doldurmaya başladılar.
Artık Kuzey Kore yalnız değil, ABD'nin etkisinden kurtulmak isteyen Japonya ve Güney Kore de... BRICS üyesi Rusya, daha şimdiden Kuzey Kore'nin ekonomide işbirliğine dahil edilmesi gerektiğini söylüyor ve teklif olarak, Trans-Sibirya Demiryolu ile Kuzey Kore'den geçen demiryolunu bağlayan bir yol, boru hattı ile ulaşım, Kuzey Kore limanlarının geliştirilmesi gibi projeleri öneriyor.
ABD, her yerde kan kaybediyor, endişeleri de bundan?
Bu sebeple, yaşananlardan Türkiye ve Türk milleti olarak ders çıkarmalı, içimizdeki değerin Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ile, Sosyal Devlet-Milli Devlet tezi ile Mustafa Kemal Atatürk'ün başlattığı milli kalkınma hamlesine hızla devam etmeliyiz.
Yoksa hala ABD, AB demeye devam edersek, Güney Kore gibi hedef tahtasında olmaya da devam ederiz. Ülkemiz birilerinin emelleri uğruna toplu mezarlığa döner.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024
- Suriye’de fotoğrafın büyüğünü görmek! / 13.12.2024
- İsrail’i Suriye’de şimdi kim durduracak? / 11.12.2024
- Suriye BOP’unun tamamlanması, Türkiye BOP’una işaret / 10.12.2024
- Kuzeyden güneye ‘İsrail koridoru’ tamamlanıyor / 07.12.2024
- ‘Halep’e girdik’ derken Kıbrıs’ı kaybediyoruz / 06.12.2024