SON ALPEREN

Hafta sonu iki gün Bursa'daydım.Meltem Medya Grubu'nun organize ettiği Uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu'nu izledim.Azerbaycan'dan Suriye'ye, İran'dan Tataristan'a, Irak'tan Tanzanya'ya kadar muhtelif ülkelerden gelen mukaddes dinimiz İslam'ın seçkin önderlerini dinledim.Dini ve milli hizmetSadece onları mı?Karacaahmet Sultan Dergâhı Başkanı Muharrem Ercan Dede'den, Şah Atayı Dergâhından Turan Güner ve Caferi Âlim Bülent Ayyıldız'a kadar geniş bir yelpazedeki inanç ve kanaat önderlerinin içten mesajlarına şahitlik ettim.Bitmedi...Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendinin rahle-i tedrisatından geçen Yeni Horasan erenlerinin konuklarıyla sundukları aydınlatıcı tebliğleri izledim.Ama en önemlisi finalde Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in tarihe geçecek muhtevadaki o muhteşem konuşmasını dinledim.Öncelikle belirtmeliyim ki yapılan uluslararası Ehl-i Beyt Sempozyumu, dini ve milli bütünlüğümüz adına müthiş bir hizmettir. Neredeyse bütün İslam aleminin, haçlı provokasyon ve faaliyetleriyle birbirini gırtlaklamakla yarıştığı ve de Anadolumuz'un ayrışması için türlü tezgahları planlandığı bu fitne-fesat günlerinde ayrıştıran değil, bütünleştiren böyle bir teşebbüs inancımız adına cihat mesabesindedir ki, buna vesile olanların alkışlanması gerekiyor. Baron değil gerçek mana önderiAçık ve dürüst olacağım;Yarım asrı geçen ömrümde siyasi, sosyal ve inanç gruplarının bazılarını yakından tanıdım. Prof. Dr. Haydar Baş Beyefendiyle arkadaşlarını da bir yıla yakındır tanıyorum.Kesinleşen hükmüm şudur:Bu camiada fikir ile zikir yüzde yüz uyum halinde, dahası ben buradaki iman coşkusunu, heyecanı, samimiyeti ve içtenliği hiç bir yerde görmedim.Burada Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bazı cemaatlerde olduğu gibi ceberrut bir din baronu değil, tersine insanların onu gördüğünde ve adını duyduğunda sevinçlerinden kıpır kıpır olduğu, gözlerinin yine sevinçle parladığı gerçek bir mana önderi görüntüsündedir.Kuşkusuz önemli vasıflarından biri de net ve dik duruşudur.Evet, gözlemlerimin ışığındaki hükmüm Haydar Baş Hoca'nın hiç bir şartta eğilmediği ve inancı ile imanını beşeri ikballerle asla takas yapmadığıdır.Zehire panzehirBuradan hareketle 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Prof. Dr. Haydar Baş Hoca ile alakalı ifadelerine hak vermemek mümkün değildir.Evet, Sayın Baş bu duruşu ile sadece dinimize ve mübarek inancımıza değil aynı zamanda milli bütünlüğümüze de katkı sunuyor.Dürüst olalım, Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Alevi ve Caferi kardeşlerimizi İslam dışına iten ve mezhepçiliği İslam'ın sırtına kambur yapmak isteyen malum bezirgânlara da dur diyerek büyük bir hizmete imza atıyor.Sözü uzatmadan söyleyeceğim şudur:Prof. Dr. Haydar Baş Bey duruşu, misyonu ve seyri itibari ile bende Hoca Ahmet Yesevi'nin, İslamlaşması ve Türkleşmesi için Anadolu'ya gönderdiği erenlerin son halkası ve banisi ya da başka bir ifade ile son Alperendir, kanaatini uyandırıyor. Keza yol arkadaşları da Yeni Horasan erenleridir ki bugün vazifeleri Anadolu'nun imanının muhafazasıdır.Evet. Haydar Baş Bey, İslam ambalajı ile ülkemizin dini ve milli bütünlüğüne kasteden ve milletin reflekslerini körelten Amerikan İslam'ının acentelerinin yaydığı zehre karşı yegâne panzehirdir.