'Sıla-ı rahim hesabı kolaylaştırır'
İmam Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Sıla-ı rahim amelleri temizler ve malları bereketli kılar. Yine belayı def eder, hesabı kolaylaştırır ve -muallâk- eceli erteler"
09.02.2015 00:00:00
128. İLKE: Şimdi, eğer hayatının yarısından sonra bu amelinden pişman olur da artık vazifelerini yerine getirmeye önem verirse, bu durumda kaderini değiştirme zeminini hazırlamış olur ve "Allah dilediğini yok eder, (dilediğini) bırakır" ayetinin kapsamına girer. Bu durum olayın aksi için de geçerlidir. Bu hususta oldukça fazla ayet ve rivayetler vardır; onlardan bazıları şöyledir. 1- "Bir millet kendi durumlarını (refahtan zorluğa doğru) değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirmez." (Ra'd, 11). 2- "(O) ülkenin halkı inanıp (kötülüklerden) korunsalardı, elbette üzerlerine gökten ve yerden bolluklar açardık fakat (ne yazık ki) yalanladılar, biz de onları kazandıklarıyla yakaladık." (A'râf, 96). 3- Suyutî kendi tefsirinde şöyle naklediyor: "Mü'minlerin Emiri Ali (a.s.), Hz. Resul-i Ekrem'den (s.a.v.) "Allah dilediğini yok eder" ayetini sorunca, O Hazret şöyle buyurdu: "Ben bu ayetin tefsiriyle Seni ve ümmetimi aydınlatıyorum. Allah yolunda sadaka, anne babaya iyilik, iyi işlerde bulunmak; bedbahtlığı saadet ve mutluluğa dönüştürür, ömrün uzamasına neden olur ve kötü ölümleri önler." (ed-Durru'l-Mensûr, c. 3, s. 66). 4- İmam Muhammed Bâkır (a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Sıla-ı rahim amelleri temizler ve malları bereketli kılar. Yine belayı defeder, hesabı kolaylaştırır ve -muallâk- eceli erteler." (Usul-i Kâfi, c. 2, s. 470). Bu iki ilkeyi göz önünde bulundurduğumuzda, bedâ inancının özel tâbir ve ıstılahını görmezlikten gelirsek, anlamın, bütün İslam mezhep ve fırkaları tarafından kabul edilen kesin bir İslam inancı olduğu açıklık kazanır. Son olarak, bu inanç hakkında neden "bedâllah" tâbirinin kullanıldığını aydınlığa kavuşturmak için iki noktaya değiniyoruz: a- Bu kelimenin kullanılışında Hz. Resul-i Ekrem (s.a.v.) izlenilmiştir. Buhari kendi Sahih'inde O Hazretin, abraş ve uyuz hastalığına tutulan ve yine kör olan üç kişi hakkında, "Onları mübtelâ etmek Allah'a bedâ/ âşikâr oldu" buyurdu. Sonra onların başından geçenleri sonuna kadar anlattı ve Allah'ın, onların ikisinden nimete nankörlük etmelerinden dolayı nasıl sağlığını alıp atalarının hastalığına mübtelâ ettiğini gösterdi. (Sahih-i Buhâri, c. 4, s. 172). b- Bu gibi kullanımlar, bir kavme, onların kendi diliyle konuşmak gibidir. Halk arasında, normalde bir kişi karar değiştirdiğinde, "Bana bedâ hâsıl oldu" der. Din önderleri de bir kavme, onların kendi diliyle konuşmak ve konuyu muhataplara anlatmak için Allah Teâlâ hakkında bu tâbiri kullanmışlardır. Bu hususta şunu da hatırlatmakta yarar var, defalarca Allah Teâlâ'ya "hile", "düzen" ve "tuzak kurma" isnat edilmiştir. Oysa kesinlikle Allah Teâlâ'nın kutlu zâtı (halk arasında yaygın olan anlamda) bu gibi şeyleri işlemekten münezzehtir. Kur'an-ı Kerim'de, Allah Teâlâ'nın kutlu zâtına hile, düzen ve tuzak kurma sıfatları şu şekilde isnat edilmiştir: "Onlar bir tuzak kuruyorlar. Ben de (onları yakalamak için) bir tuzak kuruyorum." (Târık, 15-16). "Böyle bir tuzak kurdular, Biz de onlar hiç farkında olmadan onlara tuzak kurduk." (Neml, 50). "Münafıklar, Allah'ı (güya) aldatmaya çalışırlar. Oysa, O, onları aldatır." (Nisâ, 142). "Allah'ı unuttular, O da onları unuttu." (Tevbe, 67).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.