Ortadoğu geriliyor Barzani ilerliyor

ABD Başkanı Trump'ın Suudi Arabistan ziyareti sonrası İslam ülkeleri arasında Katar üzerinden ciddi bir gerilim yaşanırken, bunun üzerine İran'da ardı ardına terör eylemleri gerçekleşirken atı alan Barzani Üsküdar'ı geçiyor.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllar öncesinden ifade ettiği gibi, Barzani hareketi bir Kürt hareketi değil, Büyük İsrail hareketidir, aynı zamanda Barzani hareketi ABD'ye vatan açma projesidir. Yine Sayın Baş'ın 1991 yılında Körfez Harekatı başladığında tarihi bir öngörüsu vardı, "Irak bölünecek, kuzeyinde bir devlet kurdurulacak ve bu Türkiye'nin de bölünmesine neden olacak, asıl hedef Türkiye'dir" şeklinde?
Ortalık toz duman içindeyken, Barzani bağımsızlık tarihini 25 Eylül olarak açıkladı.
Üstelik referandumun Irak'taki Kerkük, Şengal gibi tartışmalı bölgelerde de yapılacağı belirtildi. Hatta IŞİD bahanesiyle ABD uçaklarının ve de Koalisyon güçlerinin yerle bir ettiği Musul bile bu referanduma dahil edilirse hiç şaşırmayın. 
Zaten bu gidişle, bu katliamlarla o tarihe kadar Musul'da sivil kalmayacak, Barzani de aynen Kerkük'te yaptığı gibi bir oldubittiyle buraya yerleşecek.
Irak merkezi yönetimi referanduma itiraz ediyor ve tanımayacaklarını ifade ediyor, sanki bu konuda soran varmış gibi? Yarın aynı kader Türkiye'yi de bekliyor. 
Toprak bütünlüğü diye diye Irak'ı, Suriye'yi ne hale getirdiler, elbette ki Türkiye'nin de toprak bütünlüğü hedeflerinde?
Barzani'nin referandumuyla ilgili AKP hükümetinden çelişkili açıklamalar geliyor. Dışişleri Bakanlığı, referandumun vahim hata olduğunu, Irak'ın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi gerektiğini vurgularken, AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, referandumla ilgili, "Kürdistan'daki halk buna karar verir, saygı göstermeliyiz" diyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, Barzani'nin özlemlerini anladığını ve takdir ettiğini belirterek her türlü cesareti verirken, sürecin arkasında ABD'nin elinin olduğunu örtmek için de yine toprak bütünlüğünden bahsediyor. Ayrıca önceliklerinin IŞİD olduğunu söylüyor Nauert, sanki IŞİD'le bir mücadele ediyorlarmış gibi?
ABD, iki noktada IŞİD'le mücadele ediyor görünüyor, birincisi Musul, IŞİD bahanesiyle siviller katlediliyor, ikincisi ise Rakka, PYD ile IŞİD'in anlaştığı ve IŞİD'in çekildiği ifade ediliyor. Yani öyle bir mücadele falan yok ortada?
Suriye'deki Rus birliklerin komutanı Orgeneral Sergey Surovikin, ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun ve Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) IŞİD liderleriyle anlaşmaya vardığını ve anlaşma kapsamında örgüt üyelerinin kontrol ettikleri bölgelerden çatışmaya girmeden çekildiğini ifade etti. Bildiğiniz gibi, SDG demek PKK'nın Suriye kolu YPG demek?
Surovikin şu önemli açıklamayı yaptı: "ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon ve SDG, binlerce Suriyeli'nin ölümünden sorumlu olan teröristleri imha etmek yerine IŞİD liderleriyle anlaşma yapıyor. IŞİD liderleri, bu anlaşma kapsamında kontrol ettikleri yerleşim birimlerinden çekilerek, Suriye ordusunun aktif faaliyet yürüttüğü bölgelere geçiş yapıyor. ABD'lilerin Suriye'de terörle mücadele görüntüsü altında, Suriye ordusunun ilerleyişini engellemeye çalıştığı izlenimi oluşuyor."
Görüldüğü gibi, ABD Irak'ta da, Suriye'de de tiyatro oynuyor, kazanan hep Barzani ve onu aktör olarak kullanan ABD'nin kendisi oluyor.
PYD yöneticilerinden Aldar Halil, Barzani'nin bölgesi ile Rojava'nın konfederasyon çatısı altında bir araya gelebileceğini söyledi. Bütün İslam ülkeleri ABD ve İsrail'in menfaati için küçük parçalara bölünürken, Barzani yönetimi ve PYD aradaki sınırı kaldırıp yine ABD'nin vatan projesi için birleşmenin derdindeler.
Hatırlarsanız, Barzani, 53. Münih Konferansında, Ortadoğu'daki sınırların artık bir öneminin kalmadığından bahsediyordu. Bölgemizde yaşanan bütün gerilimler, çatışmalar, terör, ülke liderlerinin birbirlerine olan hasmane tutumları ve açıklamaları hepsi Barzani'nin, diğer bir ifadeyle ABD'nin ve İsrail'in çıkarına?
Bu tehlikeyi yıllardır Prof. Dr. Haydar Baş ifade ediyor ama ne Türk milleti, ne de İslam coğrafyasındaki Müslümanlar bu öngörüleri dikkate aldı.
Sonuç hep hüsran, hep hüsran?
Sayın Baş'ın birlik ve beraberlik duruşunu, "Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt" tezini algılayıp hayata geçirmedikten sonra, ona ve tarihi çözümlerine fırsat vermedikten sonra millet olarak da, İslam coğrafyası olarak da iki yakamız asla bir araya gelmeyecektir.