Onun karşısına kim çıkabilir?
İmam Ali’nin hicreti esnasında, müşrikler, bir grubu onun üzerine yollamışlardı. Hz. Ali onlara şöyle dedi ki: “Ben kardeşim, amcamın oğlu Resûlullah’ın (s.a.a) yanına gidiyorum. Kim etini doğramamı ve kanını dökmemi istiyorsa bana yaklaşsın”
17.09.2024 11:24:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Resûlullah'ın (s.a.a.) Medine'ye hicretinin ardında, İmam Ali (as.) kadınlarla beraber Medine'ye doğru yola çıktı. O ve Fatımalar (Resûlullah'ın kızı Fatıma, Annesi Fatıma bint-i Esed, Fatıma bint-i Zübeyr b. Abdulmuttalib ve Fatıma bint-i Hamza) yola çıktılar. Peygamber'in (s.a.a) azatlısı Eymen ve Ebu Vaki el-Leysi de onların ardından geliyorlardı. (Emali, Şeyh Tûsî, 2/84; Bihar'ul-Envar, 19/64).
Yol üstünde "Dacnan" adı verilen bir köyün yakınlarına geldiler. Burada Kureyşlilerin onu ve yanındakileri yakalayıp geri getirmeleri için gönderdikleri bir grup atlı onlara yetişti. Bunlar yüzlerini örtmüş yedi atlıydı. Yanlarında Harb b. Ümeyye'nin azatlısı Cenah da vardı.
Ali (a.s) Eymen'e ve Ebu Vakid'e, develeri yatırıp bağlamalarını söyledi. Kendisi de ileri çıktı. Kadınları bineklerin üzerinden indirdi, ardından kılıcıyla atlıların karşısına çıktı. Dediler ki: "Ey hain! Kadınları alıp kurtulacağını mı sandın? Dön geri, seni babası ölesice seni!"
Dedi ki: "Dönmezsem ne yaparsınız?" Dediler ki: "Ya boyun eğerek dönersin ya da kadınları alıp geri döneriz." Bazıları develere yaklaştılar. Onları ürkütmek istediler. Maksatları kadınları korkutmaktı.
Ali (a.s) onlara engel oldu. Cenah ona doğru atıldı ve kılıçla vurmak istedi. Ali (a.s) hemen kenara çekildi ve boynuna bir darbe indirerek onu ikiye biçti. Ali'nin kılıcı Cenah'ın atının sırtına kadar geldi. (Bihar'ulEnvar, 19/65).
Sonra kendisi yayan olduğu hâlde atlılara saldırdı. Atlılar korkuya kapılarak onun önünden kaçtılar. Dediler ki: "Bize saldırmaktan vazgeç, ey Ebu Tâlib'in oğlu!"
Hz. Ali dedi ki: "Ben kardeşim, amcamın oğlu Resûlullah'ın (s.a.a) yanına gidiyorum. Kim etini doğramamı ve kanını dökmemi istiyorsa bana yaklaşsın."
Atlılar elleri boş bir hâlde geri dönüp gittiler. Bu olaydan sonra kafile Dacnan köyüne vardı. Orada bir gün ve bir gece kaldılar. Orada geçirdiği gecede kendisi ve Fatımalar geceyi ayakta, oturarak ve de yanları üzere yatarak namazla, Allah'ı zikretmekle geçirdiler.
Sabaha kadar bu şekilde ibadet ettiler. Ali (a.s) onlara sabah namazını kıldırdı. Sonra menzilleri birer birer geçerek Medine'ye doğru yol aldı.
Yolculuk esnasında Allah'ı anmaya hiç ara vermedi. Onlar Medine'ye varmadan onlar hakkında vahiy inmiş, Allah'ın onlar için hazırladığı sevabı ve büyük ödülü bildirmişti:
"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin düşünürler. Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, Benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar... onları cennetlere koyacağım... Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır." (Âl-i İmrân, 191-195; Bihar'ul-Envar, 19/66-67).
Resûlullah (s.a.a) Kuba'da Amr b. Avf'ın evine misafir olmuştu. Onun evinde on küsur gün kaldı. Peygamber'e (s.a.a) dediler ki: "Bizim yanımızda kalacak mısın? Senin için bir ev, bir mescit inşa edelim mi?" "Hayır" dedi, "Ali b. Ebu Tâlib'i bekliyorum. Gelip bana yetişmesini emretmiştim. Ali (a.s) gelmeden bir eve yerleşmem. İnşallah çabuk gelir." (Ravzat'ul-Kâfi, 339).
Ali (a.s) geldiğinde ayakları çok yürümekten ve sıcaktan çatlamıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) onun bu hâlini görünce üzüntüden ağladı. Elini ayaklarının üzerine sürdü. O andan sonra Ali ayaklarının acımasından şikayet etmedi. (Bihar'ul-Envar, 19/64;el-Menakıb, İbn-i Şehraşûb, 1/182; el-Kâmil, İbn-i Esir, 2/106).
Ali (a.s.) geldikten sonra Resûlullah (s.a.a) Kuba'dan Beni Salim b. Avf kabilesinin bölgesine gitti. Orada onlara bir mescit yaptı. Mescitte iki rekât namaz kıldı ve iki hutbe okudu.
Sonra aynı gün devesinin sırtında Medine'ye doğru yola çıktı.
Ali (a.s.) ondan hiç ayrılmıyordu. Adım adım onunla beraber yol alıyordu. Sonunda Resûlullah (s.a.a) Ebu Eyyub el Ensarî'ye misafir oldu. Hz. Ali de onun yanındaydı. Sonra Peygamber için bir mescit inşa edildi ve evleri yapıldı. Ali için de bir ev yapıldı. Ardından
evlerine taşındılar. (Ravzat'ul Kâfi, 339-340).
Yol üstünde "Dacnan" adı verilen bir köyün yakınlarına geldiler. Burada Kureyşlilerin onu ve yanındakileri yakalayıp geri getirmeleri için gönderdikleri bir grup atlı onlara yetişti. Bunlar yüzlerini örtmüş yedi atlıydı. Yanlarında Harb b. Ümeyye'nin azatlısı Cenah da vardı.
Ali (a.s) Eymen'e ve Ebu Vakid'e, develeri yatırıp bağlamalarını söyledi. Kendisi de ileri çıktı. Kadınları bineklerin üzerinden indirdi, ardından kılıcıyla atlıların karşısına çıktı. Dediler ki: "Ey hain! Kadınları alıp kurtulacağını mı sandın? Dön geri, seni babası ölesice seni!"
Dedi ki: "Dönmezsem ne yaparsınız?" Dediler ki: "Ya boyun eğerek dönersin ya da kadınları alıp geri döneriz." Bazıları develere yaklaştılar. Onları ürkütmek istediler. Maksatları kadınları korkutmaktı.
Ali (a.s) onlara engel oldu. Cenah ona doğru atıldı ve kılıçla vurmak istedi. Ali (a.s) hemen kenara çekildi ve boynuna bir darbe indirerek onu ikiye biçti. Ali'nin kılıcı Cenah'ın atının sırtına kadar geldi. (Bihar'ulEnvar, 19/65).
Sonra kendisi yayan olduğu hâlde atlılara saldırdı. Atlılar korkuya kapılarak onun önünden kaçtılar. Dediler ki: "Bize saldırmaktan vazgeç, ey Ebu Tâlib'in oğlu!"
Hz. Ali dedi ki: "Ben kardeşim, amcamın oğlu Resûlullah'ın (s.a.a) yanına gidiyorum. Kim etini doğramamı ve kanını dökmemi istiyorsa bana yaklaşsın."
Atlılar elleri boş bir hâlde geri dönüp gittiler. Bu olaydan sonra kafile Dacnan köyüne vardı. Orada bir gün ve bir gece kaldılar. Orada geçirdiği gecede kendisi ve Fatımalar geceyi ayakta, oturarak ve de yanları üzere yatarak namazla, Allah'ı zikretmekle geçirdiler.
Sabaha kadar bu şekilde ibadet ettiler. Ali (a.s) onlara sabah namazını kıldırdı. Sonra menzilleri birer birer geçerek Medine'ye doğru yol aldı.
Yolculuk esnasında Allah'ı anmaya hiç ara vermedi. Onlar Medine'ye varmadan onlar hakkında vahiy inmiş, Allah'ın onlar için hazırladığı sevabı ve büyük ödülü bildirmişti:
"Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin düşünürler. Bunun üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, Benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar... onları cennetlere koyacağım... Allah; karşılığın güzeli O'nun katındadır." (Âl-i İmrân, 191-195; Bihar'ul-Envar, 19/66-67).
Resûlullah (s.a.a) Kuba'da Amr b. Avf'ın evine misafir olmuştu. Onun evinde on küsur gün kaldı. Peygamber'e (s.a.a) dediler ki: "Bizim yanımızda kalacak mısın? Senin için bir ev, bir mescit inşa edelim mi?" "Hayır" dedi, "Ali b. Ebu Tâlib'i bekliyorum. Gelip bana yetişmesini emretmiştim. Ali (a.s) gelmeden bir eve yerleşmem. İnşallah çabuk gelir." (Ravzat'ul-Kâfi, 339).
Ali (a.s) geldiğinde ayakları çok yürümekten ve sıcaktan çatlamıştı. Hz. Peygamber (s.a.a) onun bu hâlini görünce üzüntüden ağladı. Elini ayaklarının üzerine sürdü. O andan sonra Ali ayaklarının acımasından şikayet etmedi. (Bihar'ul-Envar, 19/64;el-Menakıb, İbn-i Şehraşûb, 1/182; el-Kâmil, İbn-i Esir, 2/106).
Ali (a.s.) geldikten sonra Resûlullah (s.a.a) Kuba'dan Beni Salim b. Avf kabilesinin bölgesine gitti. Orada onlara bir mescit yaptı. Mescitte iki rekât namaz kıldı ve iki hutbe okudu.
Sonra aynı gün devesinin sırtında Medine'ye doğru yola çıktı.
Ali (a.s.) ondan hiç ayrılmıyordu. Adım adım onunla beraber yol alıyordu. Sonunda Resûlullah (s.a.a) Ebu Eyyub el Ensarî'ye misafir oldu. Hz. Ali de onun yanındaydı. Sonra Peygamber için bir mescit inşa edildi ve evleri yapıldı. Ali için de bir ev yapıldı. Ardından
evlerine taşındılar. (Ravzat'ul Kâfi, 339-340).