Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in dış gezilerinin pek çoğunda bulundum.
Avrupa ve Asya'da pek çok başkente gittik, bir devrin tanığı olduk. Bütün bu yaptığım geziler içinde (ki bazen bir haftada beş şehir ve üç ülke gördüğümüz olurdu) hâlâ unutamadığım, hâlâ sağda solda anlattığım gezi, Tacikistan ve Moğolistan'a yaptığımız gezidir. Ankara'dan uçağa bindiğimizde pek de alışık olmadığımız bir grupla karşılaştık. Demirel'in uçaklarında hep onlarca işadamı da olurdu ama bu kez işadamı yerine onlarca profesör vardı uçakta. Yine grup içinde ismen tanıdığım, kitaplarına veya makalelerine nerdeyse hayranlık derecesinde düşkün olduğum isimler de vardı. Onların başında da benim için Prof. Dr. Halil İnalcık geliyordu. Beni Halil beyle Zeynep Göğüş tanıştırdı. O sırada Bosna'da savaş devam ediyordu ve Halil bey, savaşın nasıl da Osmanlı'nın bölgeyi ele geçirirken savaştığı yerlerde yapıldığını anlatıyordu. Yüzyıllar geçse de jeostratejik pozisyonlar değişmiyordu; çünkü coğrafya aynı kalıyordu. Ertesi gün durağımız ve esas hedefimiz olan Moğolistan'da, Ulan Batur'daydık. Herkeste, ama en çok da o yaşını başını almış tarihçilerde büyük bir heyecan vardı. İlk gün nispeten serbest bir program vardı. Şehirdeki devasa Budist tapınağına gittik. Halil İnalcık bizi taşıyan minibüse başında bir kalpakla geldi. "Aman hocam" dedim, "Nereden buldunuz bunu?" 15 dolara satıyorlardı. Hemen hepimiz indik, kendimize birer tane gerçek ayı postundan yapılma kalpaklar aldık. Ertesi sabah otomobillerle Ulan Bataar yakınlarındaki Tonyukuk anıtına gittik önce. Bu anıt, Türklerin Orta Asya'da, en doğudaki yazılı kayası. Tabii bizle beraber bu anıtların uzmanlığını yapan çok hoca var ama ben yine de Halil beye bakıyorum. O ise bir üniversite öğrencisi kadar, hatta ondan bile daha hevesli. Anıtla ilgili anlatılanları dinlemekten, anıtın tarihini öğrenmekten büyük bir zevk aldığı her halinden belli. Sonra Tonyukuk'tan, oraya getirilmiş helikopterlerle ayrıldık ve 4 saat boyunca steplerin üzerinde uçtuktan sonra Orhun yazıtlarına ulaştık. İşte meşhur yazıtlar, Türklerin yazılı tarihinin başlangıcı önümüzdeydi. Heyecan doruktaydı. Ben bir kez daha Halil beyin öğrenme aşkını gözlüyordum.
İsmet Berkan / Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.