O birlik adamıydı, O milletin adamıydı

Ani bir Şeb-i Arus'la rahmet-i Rahman'a uğurladığımız çok kıymetli Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız hayatı boyunca darmadağın olmuş bütün taşları yerli yerine oturttu.

Dini ve milli değerlerimiz konusunda, ekonomide, siyasette, hukukta, kısaca insanın olduğu her sahada mükemmel ölçüler ortaya koydu.

Yanlışları bertaraf etti, doğruları ikame etti.

Herkesin devleti küçültelim dediği bir dönemde O, "Hayır, devlet güçlü olmalıdır, 'baba' olmalıdır, alan el değil veren el olmalıdır" dedi.

Birçok kesimin askeri karaladığı bir dönemde O, "Asker olmazsa, sınırlarımızı, güvenliğimizi, namusumuzu koruyamayız, ibadetlerimizi yapamayız" dedi.

Tüm medya basın unsurlarının yarış halinde aileyi yıkıcı diziler, filmler, haberler pompaladığı bir dönemde O, "Aile olmazsa olmaz bir müessesedir, aile yok olursa millet yok olur, devlet yok olur" dedi.

Her zaman "Milleti ayakta tutan üç müessese vardır, onlar, devlet, ordu ve ailedir" derdi. 

Ve dikkat ederseniz Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezinde hep bu üç müesseseyi koruyacak projeler ortaya koydu.

Devlet ve ordu güçlü olmalı dediğinde hep O'na "devletin adamı", "askerin adamı" iftiralarını attılar.

Bunu da milleti Sayın Baş'tan uzak tutmak için yaptılar.

Halbuki O, bütün bunları milletin bekası için söylüyordu.

Yani O gerçekte "milletin adamı"ydı, görmediler.

Prof. Dr. Baş "Devlet benim, ben devletim" diyordu.

Yani O birilerinin adamı değil, milletin hamisiydi, babasıydı.

Milletimizin her bir ferdini evladı gibi görüyordu.

Zaman zaman yaptığı sitemler de bir babanın evladına, onu ayıktırmak için yaptığı uyarılar mahiyetindeydi.

O tüm zamanını milletine hizmete adadı.

Milleti için projeler sundu, milletinin zarar görmemesi için hep çok önceden öngörülerde bulundu, karşılaşılacak felaketleri haber verdi.

Bütün bu badirelerden kurtulacak çözüm yollarını da sunarak...

Milletini doğru yola iletmek için yaptığı özverili mücadeleden rahatsızlık duyanlar sürekli olarak O'na saldırdılar.

Her türlü baskıyı, engellemeyi yaptılar.

Ama O asla yılmadı.

Büyük bedeller ödemesine rağmen davasından bir milim geri durmadı.

İtler ürüdü ama Baş Kervanı hep emin adımlarla yürüdü.

O Türkiye'nin her yerinde birlik konferansları düzenledi.

Bu millet ayrılığa düşmesin diye...

İcmal dergisini çıkardı, hala çıkmaya devam ediyor.

O'nun mirası olarak çıkmaya da devam edecek.

Yazdığı bütün yazılarda birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.

Kurucusu olduğu gazetede, TV kanallarında, yazdığı kitaplarda hep milletimizin birliğinden bahsetti.

Birlik ve beraberliğimizi yok edecek bütün tehlikeler konusunda uyardı.

"Ne AB ne ABD tek çözüm bağımsız Türkiye" derken,  "Dinlerarası diyalog bir işgal projesidir, milletimizin işgallere karşı direncini kırma amaçlıdır" derken, "Büyük Ortadoğu Projesi'nin asıl hedefi Türkiye'dir" derken, bütün bu kirli projeler hep milletimiz birliğini hedef aldığı için uyardı.

Milletin birliğinin korunması için devletin tam bağımsız olması gerekiyor.

Bir devlet bağımsız değilse, verdiği tavizler sebebiyle milletini asla koruyamaz.

O, tam bağımsızlık için Milli Ekonomi Modeli'ni ve Sosyal Devlet Milli Devlet tezini ortaya koydu.

MEM'deki Vatandaşlık Maaşı, Ev Hanımı Maaşı, Doğum Parası, Çocuk Maaşı, 10 bin TL asgari ücret gibi projelerinin hepsi milletin birliğini sağlamak içindi.

Senyoraj geliriyle devletin elini güçlendirmek, yine milletin birliğini devlet eliyle sağlamak amaçlıydı.

Güçlü devlet, milletine hizmet eden devlet demektir.

Devlet karşılıksız bir şekilde milletine hizmet ederse, devlet-millet, asker-sivil birlikteliği sağlanmış olur.

İşte böyle bir devleti kimse yıkamaz, millet buna müsaade etmez, böyle milleti de hiç kimse parçalayamaz.

İşte Prof. Dr. Baş'ın amacı buydu.

Prof. Dr. Baş, milletin iradesi Meclis'e girsin diye Bağımsız Türkiye Partisi'ni kurdu.

Çünkü diğer partilerin hiç birisinin milli bir çözümü projesi yoktu. 

AB ve ABD icazeti peşinde koşan bu partilerin milletin iradesini temsil etme imkanı yoktu.

Milletimiz yıllarca bu gayrete ve samimi niyete karşılık vermemesine rağmen, Prof. Dr. Baş ve BTP kadroları yılmadan çalıştılar.

Hem de ceplerinden harcayarak, devletten bir kuruş destek almadan, tamamen kuvvayı milliye mantığıyla...

Prof. Dr. Baş sırf millet ayıksın diye, modeli hakkında uluslararası kongreler tertip etti.

Çünkü millette bir Batı kompleksi, yabancı hayranlığı vardı.

Bu kongrelere katılan 550'yi aşkın yabancı bilim adamı "Prof. Dr. Baş'ın modeli tek çözümdür" dediler.

Ama millet yine ayıkmadı, kendisini zifiri bir karanlığa, ayrılığa götürenleri tercih etti.

Prof. Dr. Baş, yine millet ayıksın diye, etkilerini görsün de kabullensin diye modelini, talep eden başta Rusya ve Çin olmak üzere 4 milyar nüfusa sahip BRICS devletlerine verdi.

Modelden fayda gören Rusya O'nu Dumasına davet etti.

Prof. Dr. Baş Duma'da tarih yazdı, 6 saat Modeli'ni anlattı.

Ama Türk milleti bu birlik modelini ve Sahibi'ni yine görmedi.

Modeli tümüyle uygulayan Rusya'nın lideri Putin 4 kez, Çin lideri Şi Cinping 2 kez dünya lideri seçildi.

Hem de Amerikan Forbes dergisi tarafından...

Ama milletimiz bu gerçeği de görmedi. 

Prof. Dr. Baş, Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt tezini, 15 ciltlik Ehl-i Beyt Küllliyatı'nı ortaya koydu, birliğimiz için...

Hayatı boyunca, Alevi-Sünni, sağ-sol, Türk-Kürt kardeşliğini savundu, birliğimiz için...

Birliğimizin önündeki en büyük engelin, bizi biz yapan milli ve manevi değerlerimizi kaybetmemiz olduğunu gördü, ülkemizin dört bir yanında Kaybolan Değerler sempozyumları organize etti.

O tam bir birlik adamıydı.

O tam bir millet adamıydı.

Sayın emekli valimiz Nuri Okutan'ın ifade ettiği gibi, "O devletin adamı değildi ama devletin ortaya koyamadığı birçok hizmeti başardı."

Devlet O'ydu, O devletti.

Milleti için yaşadı, milleti için ömrünü feda etti, milleti için gözlerini yumdu.

Hayatındayken kıymetini bilemedik, bari şimdi bilelim.

Bizleri bir ve beraber kılacak bütün Baş formüllerine sımsıkı sarılalım.

Bu haliyle kaderi, örtüsüne sarılarak ebedi yolculuğa çıktığı dedesi İmam Hüseyin'in kaderine ne kadar benziyor değil mi?

O'nun da vefatı tüm insanlık ve milletimiz için en büyük nasihat oldu.

Allah ayıkmayı nasip eylesin, şefaatlerinden mahrum eylemesin.