Namaz ve Zikir
Namaz İslam’ın beş şartından biridir. Bütün ibâdetlerde olduğu gibi namaz kılmak da Allah’ı zikir için, O’nu hatırlamak içindir
02.11.2024 18:10:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Namaz İslam'ın beş şartından biridir. Bütün ibâdetlerde olduğu gibi namaz kılmak da Allah'ı zikir için, O'nu hatırlamak içindir.
Nitekim Yüce Allah; "Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; Beni anmak/zikir için namaz kıl" buyuruyor.
Burada çok enteresan bir incelik vardır. Başka bir âyet-i kerimede de; "(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir" buyuruluyor.
Demek ki, namazın namaz olabilmesi için, Cenâb-ı Hakk'ın istediği inceliğin, ihlâsın onun içinde olması lazım. O da Allah'ı hatırlamaktır, anmaktır, zikirdir. O namazın Allah için olmasıdır. O duyguyu, o hâli, bir mü'minin namazda her ân yaşamasıdır. Yani namazda gâfil olmamasıdır ki, Cenâb-ı Hakk, "Beni anmak/zikir için namaz kıl" buyuruyor.
Burada asıl olan namaz değil, Allah'ı zikirdir. Namaz farzdır ama farz olan namazın özü, li zikri/Beni zikir için" ölçüsü oluyor. "Beni an/Beni zikret diye Ben sana namazı emrettim" beyanı var ortada... Namaz demek ki bir eğitim oluyor.
Ebû Hureyre'den, "Bir adam Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) gelip şöyle dedi: 'Falan kişi, gece namazı kılıyor, sabah olunca hırsızlık yapıyor.'
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.a), 'Mutlaka dediği (ve yaptığı o güzel amel bir gün) onu hırsızlıktan alıkoyacaktır' buyurdu"
Eğer namaz insanın ahlâk-ı zemimesini ahlâk-ı hamideye çevirmiyorsa, o namaz, Allah'tan gâfil olarak kılınan ve özündeki zikir kaybolmuş bir namazdır. Peygamber Efendimiz, bu türden bir namazdan Allah'a sığınmıştır:
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ım! Faydası olmayan namazdan Sana sığınırım."
Cenâb-ı Hakk ise; "Yazıklar olsun o namaz kılanlara…" buyuruyor. Veyl'in bir mânâsı, "yazıklar olsun"; bir başka mânâsı da, Cehennem'de bir kuyunun adıdır.
Kime "veyl olsun" diyor Cenâb-ı Hakk; cevabını yine kendisi veriyor: "Ki, onlar namazlarında gâfildirler (ciddiye almazlar)."
Bu âyet-i kerimede Allah'ı zikirden gâfil olarak namaz kılanlara "veyl olsun" deniliyor. Namazın ruhu li zikri/Beni zikir için", yani Allah'ı zikir için olmasıdır.
Bunun mânâsı şudur ki; Allah'ı namaz boyunca hatırladığın, O'nun huzurunda olduğunu bildiğin namaz namazdır. Onun dışında, Allah'tan gâfil olarak tahsildara vergi verircesine bir insanın kıldığı namaz, demek ki veyli gerektiren namazdır. Bunun sonu da pişmanlıktır. Demek ki, namaz zikir için kılınır. Yani namazın özü zikrullahtır.
Dikkat edilirse, namaza girdiğimiz zaman aklımıza olur-olmaz şeyler gelir. Çünkü namaz, Müslümanın banyo odasıdır. Fotoğraf çekiliyor, makineye alınıyor, filmlerin banyo edildiği yere girildiği zaman; önüne fotoğraf makinesine aldığı resimler çıkıyor.
Namazın dışında insan, gözleri, kulakları, ayakları yani duyu organlarıyla resmediyor. Kalbine bütün eşyayı, insanları, mahlûkatı, hakikati nakşediyor. Namaza durduğu zaman, kalbine koyduğu ve resmettiği şeyler birbir ortaya çıkıyor… Dedikodu, kavga, gürültü, mal, mülk, alacak-verecek ne koydu ise o çıkıyor.
Eğer namazda kavga etmek istemiyorsak, "Şunu yapayım, bunu yapayım" gibi şeylerle meşgul olmak istemiyorsak; Allah'ın huzurunda, namazdan evvel o kalbi Rabb ile Rabb'in tecellileri ile dolduralım.
Bu da Allah'ın zikri ile olur. Cenâb-ı Hakk'ı çokça zikrettiğimiz zaman, kalbi bu tip şeylerden boşaltırız. Allah'ın sevgisi, Allah'ın dostluğu, Allah'ın arkadaşlığı, sevdası kalbimize yerleşir. Böylece namaza durduğumuzda, kalbimizde olan zuhûr ettiği için huzur içerisinde oluruz.
Eğer kalbimizde o zikir emâreleri, işaretleri ve de alâmetleri yoksa o tadı alamayız. O zaman kıldığımız namaz, sanki içimizde bir yük gibi olur. "Allahuekber" deriz ama dünya meşguliyetindenden hiç kopmamışızdır.
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim güzelce abdest alarak beş vakit namazını vakitlerinde, kıyâmını, huşûunu, rükûunu, secdesini tamamlayarak kılarsa; (namazları), bembeyaz ve tam bir aydınlık içinde çıkıp şöyle der: 'Beni koruduğun gibi Allah da seni korusun!'
Kim de vaktini gözetmeden, abdestini güzelce almadan, huşûunu, rükûunu ve secdesini tam yapmadan kılarsa; (namazları), kapkara bir hâlde çıkıp şöyle der: 'Beni yitirdiğin gibi Allah da seni yitirsin!'
Allah'ın dilediği yere kadar gider, sonra yırtık bir elbise gibi dürülür ve (namazı kılanın) yüzüne çarpılır."
Namazımızın bize şefaat etmesini istiyorsak, huşû hâlini yakalamamız lazımdır. Bunun yolu da, namaz dışında da Allah'ı zikirle meşgul olmak, O'ndan gâfil olmamaktır. Zikrullahtan gâfil olmanın cezası ise Allah'tan uzaklaşmaktır.
İbn Abbâs'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıldığı namaz bir kimseyi hayâsızlık ve İslam'a aykırı işlerden alıkoymazsa; bu namaz, onu Allah'tan daha da uzaklaştırır."
Cenâb-ı Hakk Kur'ân-ı Kerim'de; "Gerçekten mü'minler (inananlar) kurtuluşa ermiştir" buyuruyor. Bu âyetten sonraki âyette ise Cenâb-ı Hakk, kurtulan insanların yaptıkları amelleri de sıraya koyuyor:
"Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler."
Kurtulmuş olan insanın ilk icraati namazdır. İnandığımız şeyin ispatı için namazımızı ikâme etmemiz farz-ı ayındır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Nitekim Yüce Allah; "Muhakkak ki Ben, yalnızca Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et; Beni anmak/zikir için namaz kıl" buyuruyor.
Burada çok enteresan bir incelik vardır. Başka bir âyet-i kerimede de; "(Resûlüm!) Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki, namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette (ibâdetlerin) en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir" buyuruluyor.
Demek ki, namazın namaz olabilmesi için, Cenâb-ı Hakk'ın istediği inceliğin, ihlâsın onun içinde olması lazım. O da Allah'ı hatırlamaktır, anmaktır, zikirdir. O namazın Allah için olmasıdır. O duyguyu, o hâli, bir mü'minin namazda her ân yaşamasıdır. Yani namazda gâfil olmamasıdır ki, Cenâb-ı Hakk, "Beni anmak/zikir için namaz kıl" buyuruyor.
Burada asıl olan namaz değil, Allah'ı zikirdir. Namaz farzdır ama farz olan namazın özü, li zikri/Beni zikir için" ölçüsü oluyor. "Beni an/Beni zikret diye Ben sana namazı emrettim" beyanı var ortada... Namaz demek ki bir eğitim oluyor.
Ebû Hureyre'den, "Bir adam Peygamber'e (sallallahu aleyhi ve âlihi) gelip şöyle dedi: 'Falan kişi, gece namazı kılıyor, sabah olunca hırsızlık yapıyor.'
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.a), 'Mutlaka dediği (ve yaptığı o güzel amel bir gün) onu hırsızlıktan alıkoyacaktır' buyurdu"
Eğer namaz insanın ahlâk-ı zemimesini ahlâk-ı hamideye çevirmiyorsa, o namaz, Allah'tan gâfil olarak kılınan ve özündeki zikir kaybolmuş bir namazdır. Peygamber Efendimiz, bu türden bir namazdan Allah'a sığınmıştır:
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ım! Faydası olmayan namazdan Sana sığınırım."
Cenâb-ı Hakk ise; "Yazıklar olsun o namaz kılanlara…" buyuruyor. Veyl'in bir mânâsı, "yazıklar olsun"; bir başka mânâsı da, Cehennem'de bir kuyunun adıdır.
Kime "veyl olsun" diyor Cenâb-ı Hakk; cevabını yine kendisi veriyor: "Ki, onlar namazlarında gâfildirler (ciddiye almazlar)."
Bu âyet-i kerimede Allah'ı zikirden gâfil olarak namaz kılanlara "veyl olsun" deniliyor. Namazın ruhu li zikri/Beni zikir için", yani Allah'ı zikir için olmasıdır.
Bunun mânâsı şudur ki; Allah'ı namaz boyunca hatırladığın, O'nun huzurunda olduğunu bildiğin namaz namazdır. Onun dışında, Allah'tan gâfil olarak tahsildara vergi verircesine bir insanın kıldığı namaz, demek ki veyli gerektiren namazdır. Bunun sonu da pişmanlıktır. Demek ki, namaz zikir için kılınır. Yani namazın özü zikrullahtır.
Dikkat edilirse, namaza girdiğimiz zaman aklımıza olur-olmaz şeyler gelir. Çünkü namaz, Müslümanın banyo odasıdır. Fotoğraf çekiliyor, makineye alınıyor, filmlerin banyo edildiği yere girildiği zaman; önüne fotoğraf makinesine aldığı resimler çıkıyor.
Namazın dışında insan, gözleri, kulakları, ayakları yani duyu organlarıyla resmediyor. Kalbine bütün eşyayı, insanları, mahlûkatı, hakikati nakşediyor. Namaza durduğu zaman, kalbine koyduğu ve resmettiği şeyler birbir ortaya çıkıyor… Dedikodu, kavga, gürültü, mal, mülk, alacak-verecek ne koydu ise o çıkıyor.
Eğer namazda kavga etmek istemiyorsak, "Şunu yapayım, bunu yapayım" gibi şeylerle meşgul olmak istemiyorsak; Allah'ın huzurunda, namazdan evvel o kalbi Rabb ile Rabb'in tecellileri ile dolduralım.
Bu da Allah'ın zikri ile olur. Cenâb-ı Hakk'ı çokça zikrettiğimiz zaman, kalbi bu tip şeylerden boşaltırız. Allah'ın sevgisi, Allah'ın dostluğu, Allah'ın arkadaşlığı, sevdası kalbimize yerleşir. Böylece namaza durduğumuzda, kalbimizde olan zuhûr ettiği için huzur içerisinde oluruz.
Eğer kalbimizde o zikir emâreleri, işaretleri ve de alâmetleri yoksa o tadı alamayız. O zaman kıldığımız namaz, sanki içimizde bir yük gibi olur. "Allahuekber" deriz ama dünya meşguliyetindenden hiç kopmamışızdır.
Enes'den, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim güzelce abdest alarak beş vakit namazını vakitlerinde, kıyâmını, huşûunu, rükûunu, secdesini tamamlayarak kılarsa; (namazları), bembeyaz ve tam bir aydınlık içinde çıkıp şöyle der: 'Beni koruduğun gibi Allah da seni korusun!'
Kim de vaktini gözetmeden, abdestini güzelce almadan, huşûunu, rükûunu ve secdesini tam yapmadan kılarsa; (namazları), kapkara bir hâlde çıkıp şöyle der: 'Beni yitirdiğin gibi Allah da seni yitirsin!'
Allah'ın dilediği yere kadar gider, sonra yırtık bir elbise gibi dürülür ve (namazı kılanın) yüzüne çarpılır."
Namazımızın bize şefaat etmesini istiyorsak, huşû hâlini yakalamamız lazımdır. Bunun yolu da, namaz dışında da Allah'ı zikirle meşgul olmak, O'ndan gâfil olmamaktır. Zikrullahtan gâfil olmanın cezası ise Allah'tan uzaklaşmaktır.
İbn Abbâs'dan, "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kıldığı namaz bir kimseyi hayâsızlık ve İslam'a aykırı işlerden alıkoymazsa; bu namaz, onu Allah'tan daha da uzaklaştırır."
Cenâb-ı Hakk Kur'ân-ı Kerim'de; "Gerçekten mü'minler (inananlar) kurtuluşa ermiştir" buyuruyor. Bu âyetten sonraki âyette ise Cenâb-ı Hakk, kurtulan insanların yaptıkları amelleri de sıraya koyuyor:
"Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler."
Kurtulmuş olan insanın ilk icraati namazdır. İnandığımız şeyin ispatı için namazımızı ikâme etmemiz farz-ı ayındır." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)