Başörtüsü ile ilgili olduğu söylenilen Anayasa değişikliği teklifi geçtiğimiz hafta Çarşamba ve Cumartesi günü Meclis'te yapılan oylamalarla kabul edildi. "Başörtüsü ile ilgili olduğu söylenilen" ifadesini özellikle kullanıyorum, çünkü yapılan değişikliğin başörtüsü ile direkt bir alakası görülmüyor.AKP ve MHP hazırladıkları değişiklik teklifinde yine muğlak, her tarafa çekilebilir ifadeler yer alıyor. Dilerseniz maddelerin değişmiş hallerini önümüze koyalım ve sonra değerlendirmemize devam edelim.Anayasa'nın "eşitliği" düzenleyen 10. maddesi, "Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde ve her türlü kamu hizmetlerinden yararlanılmasında kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır" şeklinde değiştiriliyor.Anayasanın eğitim ve öğrenim hakkını içeren 42. maddesi ise, "Kimse kanunda açıkça yazılı olmayan hiçbir sebeple eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılmasının sınırları kanunla tespit edilir ve düzenlenir" şeklinde düzenleniyor.Dikkat ederseniz değişen maddelerde başörtüsü ile ilgili her hangi bir netlik yok. 10. maddede ifade edilen devlet organlarının ve idare makamlarının eşitlik ilkesine uygun hareket etmesi zaten vardı. Esasen bu yeni bir şey değil, devlet ve kamu önceden de buna riayet etmek zorundaydı. 42. maddede ifade edilenler de zaten vardı. Kanunlara göre kimse eğitim hakkından mahrum bırakılamazdı. Yapılan değişiklikle "öğrenim hakkının kapsamı ve kullanılması kanunla tespit edilir, düzenlenir" denilerek bu hakka kanunla sınırlama getiriliyor. Önceki haliyle daha geniş olan haklar, değişiklikle beraber kanunla sınırlandırılıyor.Peki, bu kapsamı ve sınırı belirten bir kanun halihazırda mevcut mu? Hayır. Peki bu durumda, keyfi uygulamalarla zaten ferdi hakları ihlal ederek Laikliği hiçe sayan, başörtülü öğrencilere geçit vermeyen üniversite yönetimlerine açık bir kapı verilmiş olunmuyor mu?Kanun nerede?Bu anayasal değişikliğin yerine oturması, anayasada ifade edilmesi gereken net bir ifadeye değil, YÖK Yasası'nın ek 17. maddesinde yapılması düşünülen değişikliğe bağlı. YÖK kanunundaki değişikliğin ise bir süreliğine ertelendiği, rafa kaldırıldığı ifade ediliyor. Yapılacak değişiklik bile netleşmiş değil, tartışmaya açık tutuluyor. Yani olay yine sürüncemede.Üniversite yönetimleri yine keyfi uygulamalarına, üstelik elleri kuvvetlenmiş olarak devam edecek.Peki, farz edelim ki ek 17. madde de kabul edildi, problem çözülüyor mu? Önce ek maddeyi ortaya koyalım, sonra da sorunun cevabını bulmaya çalışalım.Ek 17. madde düşünülen ilk değişikliğiyle şöyle: "Hiç kimse başının örtülü olması sebebiyle yükseköğrenim hakkından yoksun bırakılamaz ve bu yönde uygulama ve düzenleme yapılamaz. Ancak, başın örtülmesi kişinin yüzü açık ve kimliğinin tanınmasına imkân verecek ve çene altından bağlanacak şekilde olması gerekir"Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu değişiklik daha netleşmiş değil, tartışmaya açık tutuluyor.AKP Merkez Yürütme Kurulu'nda (MYK) geçen hafta yapılan tartışmalar sorunun cevabını kısmen de olsa veriyor.Toplantıda gerek Anayasa'da gerekse YÖK Kanunu'nda yapılması planlanan mevcut değişiklikler bu şekilde geçerse, Anayasa mahkemesi'nden dönebileceği ve bu olursa da başörtüsü sorununun daha da karmaşık bir hal alacağı düşüncesi öne çıkmıştı. Değişikliği öne sürenler tarafından bile muğlaklık ve tehlike boyutu ifade edilirken, bizim ek bir şey söylememize gerek yok herhalde.Zaten AKP ve MHP'nin kalıcı ve net bir çözüm aradıkları da söylenemez. Çünkü böyle bir çözüm sunulursa üzerinden siyaset yapılacak başka bir mevzu kalmayacak.Bir taraftan mevcut durumu biraz rahatlatmak istiyorlar, ama bunu yaparken de geçici olmasını istiyorlar. Yani olayın gidişatı kendilerine endeksli olmalı. Böylece hem kamuoyunu biraz rahatlatacaklar, hem de başörtüsü üzerinden siyaset yapmaya devam edecekler. Bunu nereden mi çıkartıyorum?Sayın Başbakan'ın bayram değil seyran değil, İspanya'da ortaya koyduğu, işi yokuşa sürecek, "başörtüsünü siyasi simge" olarak tanımlayan ifadelerinden. Başka? Çözümü ısrarla ferdi haklar açısından ele almamasından. Prof. Dr. Haydar Baş'ın yaklaşımıyla, yani "başörtüsü ferdi haktır, kişinin inancının gereğidir, devlet Laiklik ilkesiyle ferdin inanç özgürlüğünü teminat altına almak zorundadır, başörtüsü yasağı bu manada laikliğin ihlalidir" perspektifiyle durumu değerlendirip bir düzenlemeye gidilseydi, elbetteki buna hiç kimsenin itirazı olmayacaktı. Toplumsal mutabakat da kendiliğinden sağlanacaktı. Böyle değil de başörtüsü tartışmaları sürekli kavga zeminine çekilmeye çalışıldığından çözüm değil, çözümsüzlük netleşiyor.Başka? Gaye başörtüsü sorununu çözmek değil, başörtüsünün hararetli gündeminde BOP kapsamında verilen tavizlerin üzerini örtmek, verilecek tavizlere de halkın daha fazla desteğini alarak kapı aralamak olmasından. Ne demek istediğimizi yakın bir zamanda göreceksiniz.Kısaca ifade etmek gerekirse, ne mevcut iktidar başörtüsü sorununu çözme konusunda samimidir, ne de muhalefet laiklik konusunda. "Körler sağırlar birbirini ağırlar" şeklinde siyaset yapılmaya devam edildikçe devlete ve millete ait hiçbir sorun çözülmeyecektir, daha da derinleşecektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Asgari ücrete zam, enflasyonun sebebi değil, sonucudur / 13.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025
- Kokuşmuşluk her yerde! / 12.12.2025
- Trump'ın 'Türk ordusu' övgüsü, Barrack'ın 'monarşi' ilgisi / 11.12.2025
- Millet fakirleştiren büyüme, büyüme değildir / 10.12.2025
- 'Dün salonlara sığmadık, yarın sandıklara sığmayacağız' / 09.12.2025
- BTP'den 'Büyük Kongre'ye büyük hazırlık / 06.12.2025
- Etrafımız ateş çemberi / 05.12.2025
- Enflasyon, ‘talebi baskılama’ aracı mı? / 04.12.2025
- Asgari ücreti kim belirliyor: Komisyon mu, hükümet mi, JpMorgan mı? / 03.12.2025
- Gıdasız kalma riski bir ulusal güvenlik meselesi / 02.12.2025




















































































