TBMM'de evvelki gün, CHP'nin vermiş olduğu Unakıtan gensorusu, görüşüldü. Celseyi başından sonuna kadar ekrandan takip ettim. Bu görüşmeler ne iktidar, ne gensoru sahibi CHP açısından iç açıcı idi. Tercüman'dan Ergun Göze yazıyor Cumhuriyet tarihinde hiçbir Maliye Bakanı bu kadar ağır ithamlara maruz kalmamıştır. Ne var ki netice önceden belli idi. Tayyip Bey, mutemedi Kemal ağabeyine, Gensoru Unakıtan'a değil hükümete verilmiştir diyerek sonuna kadar destek veriyordu ve grubta tedbir alınmıştı.CHP'nin çok haklı göründüğü iddialarda bile etkili olamayışı, hatta tecrübesiz kalışı dikkati çekmiştir. Ayrıca iktidar sözcülerinin cevapları da işi bir noktada tencere dibin kara edebiyatına kaydırmıştır. Çünkü iki tarafın da endişesi, daha çok siyasi görünmüştür. Halbuki daha çok ahlaki olmalı idi. Ofer'in uçağıyla seyahatUnakıtan, hükümetinin başarılı taraflarını kendi şahsına ait iddialara bir cevap olarak ileri sürererek sözlerine başladı. Bütün iddialara cevap vereceğim dedi. Ama aslında hiçbir şey söylemedi. Zaten CHP sözcüleri de, bir soru hariç, meseleyi açıkça ve basitçe, yani ekrandan takip eden herkesin anlayacağı ve karara varacağı bir biçimde ortaya koyamamışlardı. O soru da Unakıtan'a çevrilen, Oferler'in uçağına binip Hongkong'a gittin mi? Hem dört defa. Gel bu kürsüde açıkla idi. Unakıtan bu soruya cevap vermedi veya veremedi.Cevap yok...BU soru elbette kati bir hüküm ifade etmezdi ama bir hüküm verilmesini temin edecek sürecin gerekliliğini ortaya koyabilirdi. İnkar yiğidin kalesidir hükmünce Unakıtan her iddiayı reddetti ve bu soruya hiç değinmedi...Baykal'ın evinin de kendi evi gibi ruhsatsız olduğunu söyleyen Unakıtan böylece hem iktidarın, hem muhalefetin ruhsatsız olduğunu düşündürtmekten başka bir şey yapmadı. Bir de Galataport ihalesinin esastan bozulmadığını, imar durumunun Kültür Bakanlığı tarafından verilmesinin yanlış olduğundan iptal edildiğini belirttikten sonra o Kültür Bakanı'nın da Erkan Mumcu olduğunu ima etti. Bu ima üzerine söz isteyen Mumcu'ya Başkan iki dakika söz verdi. Erkan Mumcu, İhale sadece şekil şartından bozulmuş değildir. Abdüllatif Şener'in o ihale kararnamesini neden imzalamadığını unutmayınız. Danıştay kararı, imdat simidi gibi yetişmiştir. Yukarda Allah var. Allah'tan korkun, istediğiniz gibi yalan söyleyemezsiniz. 2B arazisiyle ilgili hikayeyi de ben anlatayım. Belediye Başkanlığı yapan biri, orman arazisini kapatıyor, ancak üzerine kaydettiremiyor. O zamanlar naylon fatura işi yapan bir arkadaşının üzerine geçiriyor diye Unakıtan'a eliyle işaret edip devam ederken, Başkan mikrofonu kapatıverdi. Belki dinleyen herkesin anlamadığı fakat oradakilerin anladığı bu açık itham Meclisi karıştırdı. Gürültüler, patırtılar ayyuka çıktı. Gidilen alelacele oylamada AKP Grubu, Unakıtan'ın ve hükümetin sorumluluğunu tamamiyle üstlenmiş oldu. Bir de KDV indirimiMeclis'in manzarası hoş değildi. İletişim devrinde millet birçok şeyi bilemiyor ve gerçeğine ulaşamıyor. Ama mesele oyların sayısıyla halledilecek gibi görünmüyor. Unakıtan, oğlu için sorulanlara pişkinlikle onun sayesinde pastörize yumurta yiyorsunuz gibi esprili bir cevap verdi ama, dünkü gazetelerde Unakıtan'ın, oğlunun sıvı yumurtasının KDV'sini yüzde 18 den yüzde 8'e indirdiği haberleri de yer almaz mı? Bu iş daha çok su götüreceğe benziyor. Bu gensorudan siyasi edebiyatımıza iki deyim intikal etti... Birisi Maliye değil, "Malı ye" bakanlığı, diğeri de 'Un akıttığı doğru ama hep kendi çuvalına akıtıyor', milletin değil kinayesi. Yazık...