Mecazî ifadelere takılıp maksattan uzaklaşmak

Aşura günün faziletleri hakkında bir yazı kalem almıştık. Bu yazımız tamamıyla Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Gunyet'üt Talibin eserinden alınmıştı. Bu yazımız hakkında bazı kimselerden eleştiri aldık. Eleştirinin asıl konusu; fazilet ve sevap babında yazılanların haşa çok abartılı olduğu noktasında olmuş. Yani arkadaşların hafızası Allah'ın Rahmetinin bolluğunu kaldıramamış anlaşılan. Biz yazılanları kendi kafamızdan uydurmadık, unutulmaya yüz tutan sünnetlerden bir demet sunduk. Ve gayette hayırlı bir iş yaptığımız kanaatine vardık, çünkü  olumlu eleştiriler, dua ve tebrikler ağırlıktaydı. Biz yinede bizi anlayamayan arkadaşlara da katkı sağlamak amacıyla bir iki kelam edelim dedik.Topluma fitne belası musallat olduğundan bu yana kulluk yolunda yapılan ibadet ve taatlar içine şüphe katıldı. "Kendi okuduğu, kendi dinlediği, kendi anladığının dışındakileri toptan red etmek" hastalığı adeta salgın halini aldı. Kendi görüşlerini benimseyen âlimler büyük ve güvenilir! Kendi görüşlerini benimsemeyen âlimleri sapıklıkla, var olan kaynakları ve hatta hadisleri bile sağlam değil şeklinde yaftalamakla meşgul olurlar. Hâlbuki kaynakların güvenilirlikleri kişiye göre değiştiği bir realitedir. Hadisler çoğu kere,"bu, Kütbüi Sitte'de var mı?" veya " Buhari bunu nakletmiş mi?" Yahut da "Müslim'in kitabında geçiyor mu?" cümleleriyle araştırılmaktadır. Bu tür sorular, aslında, sahih hadislerin sadece Kütüb-i Sitte'de veya Buhari ve Müslim'in el-Cami'u Sahih'lerinde bulunduğu, bunların dışındaki hadis kitaplarına güvenilmeyeceği kanaatinden kaynaklanmaktadır.Bu, çoğu kişinin her şeyi Kur'an'da aramasına benzemektedir. Yeterli din kültürü almamış kimseler, dini bir esas kendilerine hatırlatılınca hemen "Bu Kur'an'da var mı?" diye itiraz anlamında sorular sorarlar. Her şeyi Kur'an'da aramak nasıl hatalı bir tutumsa, Hadis diye duyulan her sözü de mutlaka Buhari ya da Müslim'de bulmaya çalışmak yahut ta Kütüb-i Sitte de görmek istemek de en azından o kadar hatalıdır.Güvenilir her hadisin Buharı ve Müslim'de olması lazım geldiği düşüncesinden vaz geçilmelidir. Zira Buhari'de, Müslim'de "Bütün sahih hadisleri toplamak amacıyla kitaplarını tasnif etmiş değillerdir." Kitaplarına aldıklarının kendilerine göre "sahih" olmasına dikkat etmişler. Fakat bütün sahihleri toplamak gibi bir çalışma içine girmemişlerdir. Buhari ve Müslim dışında hatta kütüb-i sitte dışında kalan hadis kitaplarında da sahih hadisler bulunmaktadır" (Riyazü's-Salihin, cilt: 1, s. 42, Erkam yayınları)."Her kelimenin belli bir manası vardır. Buna hakiki manası denir. Bir kelime, kendi hakiki manasında kullanılmayıp da, bir bağlantısı, ilişkisi bulunan başka bir manada kullanılınca, bu kelimeye kinaye veya mecaz denir. Kinaye; düşünüleni dolaylı olarak anlatan söz (TDK sözlük manası). Kur'an-ı kerimde de mecazi ifadeler çoktur. Müteşabih âyetler vardır. Bunlara görünen manayı vermek çok yanlış olur. Bilhassa Allahü teâlâ ile ilgili mecazlar, müteşabih olanlar daha önemlidir. Bir Müslüman bilir ki; ayet yada hadisi şeriflerde kullanılan bazı ifadeler "mecazidir" Yaptığı ibadetlerden eline hesap makinesi alıp; şu kadar sevap şu ibadetten, bu kadar sevap bu ibadetten aldım diye hesabını yapmaz. O yaptığı ibadetten Allah'ı razı etmeyi murat eder. Burada kullanılan ifadeler o işin faziletinin "akıl boyutunda anlaşılmasını" sağlamak için kullanılmıştır. (Allahu Alem) Öyle sevaplar vardır ki bir anda cennetlik olursunuz, öyle günahlar vardır ki başınızı ömür boyu secdeden kaldırmadan yaşasanız, o günahla birlikte cehennemi boylarsınız... Biz "Aşura gününün faziletlerini" yazarken Allah'ın Rahmet tecellisinden nasip alarak kulluk yolunda önemli bir kazanım elde etmeyi murat ettik. Görenedir görene, köre ne (!).