Batılılar ve özellikle Amerikalılar, artık Türk Dış Politikası'nı çok iyi kavramış bulunuyorlar. Türklerin son dönemdeki hâli, bir zamanların gürültücü ve konuşkan İtalyan fotoğrafını andırıyor. Bu bakımdan milletin tepkileriyle yönetenlerin tepkileri de uyum içinde bulunuyor.
Türk siyasetçileri bağırdıkça muhatapları içlerinden gülerek bu feveranı seyrediyor. Eğer haykırışları çok yüksek perdeye ulaşmışsa, Başkan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın bir telefonu bu tepkileri teskine kâfi geliyor. Bir bakıyorsunuz, bir gazete Başbakan'ı 'BM gibi adam' ilan ediyor. Halkımız da bu durumdan çok memnun. Hem bir beyanatıyla cümle Amerikalıları, Avrupalıları ve de Talabani'leri, Barzani'leri 'dize getirmek'ten; hem de bunu silahlı kuvvet kullanmadan yapmaktan pek memnunlar. Şehit cenazelerine gelince, ateş düştüğü yeri yakar nasılsa... *** Türkiye'nin bu şekilde 'ucuz' bir dış politikayla milli güvenliğini koruması ve Ortadoğu'da etkili bir konuma sahip olması mümkün değildir. Lafla peynir gemisi yürümez. Türkiye gücünü ortaya koyamazsa, bol beyanat ve telefon diplomasisi ile hiç bir netice alması mümkün değildir. Ortadoğu'nun yeniden şekillenme sürecine girdiği bu tarihi dönemde, Türkiye'nin 'içi boş' bir diplomasi ile oyalanması, bin yıldır bu coğrafyanın tek hâkimi olan Türk Milleti için büyük bir talihsizliktir. Türkiye, iki hafta önce 'sınır ötesi operasyon'dan bahsederken; bugün Başbakan Kuzey Irak'ta NATO gücü bulundurulmasından söz edebiliyor. Koskoca Türkiye, PKK'ya karşı güvenliğini NATO'dan medet umarak sağlayacaksa, 800 binlik ordusunu ne diye besliyor? Eğer Başbakan, bu takdirde NATO üyesi Türkiye'nin de Kuzey Irak'a asker gönderebileceğini zannediyorsa hiç boşuna beklemesin. Lübnan'a şartlı şurtlu asker gönderebileceğini bildiren Türkiye'ye BM gücünün liderliği dahi çok görülmüş; İngiltere ve İtalya ile paylaşması istenmiştir. *** Türkiye, daha fazla oyalanıp uyutulmayı bırakıp sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmelidir. İsrail'in Lübnan'a saldırısı, Türkiye için uygun bir ortam meydana getirmiştir. Türkiye, bu konuda her bakımdan hak sahibidir. Çünkü; 1. PKK'nın terör saldırıları bütün şiddetiyle devam etmektedir. Daha önce defaatle yazdığımız gibi, Türkiye'nin hukuken buna hakkı vardır. 2. ABD, PKK konusunda çeşitli yöntemlerle Türkiye'yi oyalamakta ve köklü bir çözüme gitmeyi düşünmemektedir. Çünkü, bir yandan stratejik müttefik olarak ilan ettiği peşmergeleri küstürmek işine gelmemekte; diğer yandan PKK'yı İran konusunda Türkiye'ye karşı koz olarak kullanmak istemektedir. 3. Kuzey Irak'taki peşmergelerin liderleri ve ABD sayesinde Irak'taki siyasi gücün sahibi olan Barzani ve Talabani, bırakınız PKK'yı tesirsiz hâle getirmeyi; bilakis PKK'yı destekleyen ve Türkiye'ye karşı kullanan kişilerdir. Sembolik olarak PKK temsilciliklerini kapatmaları hiçbir değer taşımaz. *** Bu durumda, Türkiye'nin, birkaç günlük mühletlerle diplomatik münasebetlerin gereğini yaptıktan sonra, Kuzey Irak'ta sınır ötesi operasyonu gerçekleştirerek PKK yuvalarını kurutması lâzımdır. Aksi takdirde, bu suskunluk zaaf olarak kabul edilecek ve Türkiye milli güvenliğini koruyamaz duruma düşürülecektir.Hasan Celal Güzel/ Radikal
Türk siyasetçileri bağırdıkça muhatapları içlerinden gülerek bu feveranı seyrediyor. Eğer haykırışları çok yüksek perdeye ulaşmışsa, Başkan'ın ve Dışişleri Bakanı'nın bir telefonu bu tepkileri teskine kâfi geliyor. Bir bakıyorsunuz, bir gazete Başbakan'ı 'BM gibi adam' ilan ediyor. Halkımız da bu durumdan çok memnun. Hem bir beyanatıyla cümle Amerikalıları, Avrupalıları ve de Talabani'leri, Barzani'leri 'dize getirmek'ten; hem de bunu silahlı kuvvet kullanmadan yapmaktan pek memnunlar. Şehit cenazelerine gelince, ateş düştüğü yeri yakar nasılsa... *** Türkiye'nin bu şekilde 'ucuz' bir dış politikayla milli güvenliğini koruması ve Ortadoğu'da etkili bir konuma sahip olması mümkün değildir. Lafla peynir gemisi yürümez. Türkiye gücünü ortaya koyamazsa, bol beyanat ve telefon diplomasisi ile hiç bir netice alması mümkün değildir. Ortadoğu'nun yeniden şekillenme sürecine girdiği bu tarihi dönemde, Türkiye'nin 'içi boş' bir diplomasi ile oyalanması, bin yıldır bu coğrafyanın tek hâkimi olan Türk Milleti için büyük bir talihsizliktir. Türkiye, iki hafta önce 'sınır ötesi operasyon'dan bahsederken; bugün Başbakan Kuzey Irak'ta NATO gücü bulundurulmasından söz edebiliyor. Koskoca Türkiye, PKK'ya karşı güvenliğini NATO'dan medet umarak sağlayacaksa, 800 binlik ordusunu ne diye besliyor? Eğer Başbakan, bu takdirde NATO üyesi Türkiye'nin de Kuzey Irak'a asker gönderebileceğini zannediyorsa hiç boşuna beklemesin. Lübnan'a şartlı şurtlu asker gönderebileceğini bildiren Türkiye'ye BM gücünün liderliği dahi çok görülmüş; İngiltere ve İtalya ile paylaşması istenmiştir. *** Türkiye, daha fazla oyalanıp uyutulmayı bırakıp sınır ötesi operasyonu gerçekleştirmelidir. İsrail'in Lübnan'a saldırısı, Türkiye için uygun bir ortam meydana getirmiştir. Türkiye, bu konuda her bakımdan hak sahibidir. Çünkü; 1. PKK'nın terör saldırıları bütün şiddetiyle devam etmektedir. Daha önce defaatle yazdığımız gibi, Türkiye'nin hukuken buna hakkı vardır. 2. ABD, PKK konusunda çeşitli yöntemlerle Türkiye'yi oyalamakta ve köklü bir çözüme gitmeyi düşünmemektedir. Çünkü, bir yandan stratejik müttefik olarak ilan ettiği peşmergeleri küstürmek işine gelmemekte; diğer yandan PKK'yı İran konusunda Türkiye'ye karşı koz olarak kullanmak istemektedir. 3. Kuzey Irak'taki peşmergelerin liderleri ve ABD sayesinde Irak'taki siyasi gücün sahibi olan Barzani ve Talabani, bırakınız PKK'yı tesirsiz hâle getirmeyi; bilakis PKK'yı destekleyen ve Türkiye'ye karşı kullanan kişilerdir. Sembolik olarak PKK temsilciliklerini kapatmaları hiçbir değer taşımaz. *** Bu durumda, Türkiye'nin, birkaç günlük mühletlerle diplomatik münasebetlerin gereğini yaptıktan sonra, Kuzey Irak'ta sınır ötesi operasyonu gerçekleştirerek PKK yuvalarını kurutması lâzımdır. Aksi takdirde, bu suskunluk zaaf olarak kabul edilecek ve Türkiye milli güvenliğini koruyamaz duruma düşürülecektir.Hasan Celal Güzel/ Radikal
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.