Prof. Dr. Haydar Baş'ın gazetemizde 12.07.2001 tarihli yayımlanan yazısıdır
Dünyanın pek çok ülkesinde küreselleşme karşıtı grupların sesleri gün geçtikçe yükselirken, 20 Temmuz'da Cenova'da düzenlenecek olan G8 zirvesinde küreselleşme karşıtlarının geniş çaplı bir eylem hazırlığı içinde oldukları ifade ediliyor.
21. yüzyılın sömürü yöntemi olan kürselleşme, uluslararası kuruluşlar ve dev şirketler aracılığıyla az gelişmiş ülkeleri bir ağ gibi sarmış vaziyettedir.
Bu yöntemle gelişme sürecindeki ülkelerin yeraltı, yerüstü kaynakları, doğal zenginlikleri sistemli bir şekilde sömürülürken, ekonomileri yavaş yavaş çökeltilmektedir.
Bu sömürü çarkının işlemesinde IMF ve benzeri kuruluşların yanında, uluslararası şirketlerin de payı tartışılamaz. Bu payın boyutları o derece büyüktür ki dünya ticaretinin % 67'sini 500 dev şirket denetlemektedir.
Çoğu ABD ve Batı Avrupa kökenli olan bu şirketlerin ekonomik gücü bir çok küçük devletin gücünden bile fazladır.
Kendi çıkarlarını korumak için Avrupa Parlamentosu'ndan ve AB'den çıkan kanunları takip ettikleri ve gereğinde etkili bir lobi faaliyetiyle bu kanunlara yön verdikleri de bilinmektedir.
Küreselleşmenin diğer ayağı uluslararası kuruluşlardır ki, bunların arasında adını duymaya artık alıştığımız IMF başta gelmektedir.
Biz ülke olarak IMF programlarını harfiyyen uygulamaya devam ededuralım, dünyada bu kurumun tavsiyeleri ile kalkınmayı başarmış tek bir ülke dahi yoktur. Zira IMF, yeni dünya düzeninin ekonomik sömürü ayağının kurumlaşmış halidir. Amerikalı ekonomi profesörü Joe Stiglitz bu konuda şunları yazıyor: "IMF halkların ve ulusların çıkarlarını düşünmüyor. Temsil de etmiyor.
O yalnızca banka kesiminin çıkarlarını hesaplıyor. Başlıca saplantısı ise açılmış kredilerin ödeme güvenliği. Biz ABD'de, Merkez Bankası ve Beyaz Saray elele verip IMF ne diyorsa aksini yaptık. Sonuç son dokuz yılda elde edilen ekonomik büyüme oldu." (J. Stiglitz, 3. 2. 2000, Le Nouvel Observateur).
IMF'nin banka kesimimin çıkarlarını hesap ettiği ve "tavsiyelerini" buna göre yaptığı muhakkaktır.
Zira Dünya Bankası'ndan transfer ettiğimiz Sayın Derviş göreve geldiği günden bu yana banka kesiminin menfaatine icraatlarda bulunmuş olmasına rağmen 5 banka daha iflas etmiştir. Ve görünen o ki bu beş bankanın zararını da yine devlet üstlenecektir.
Sayın Derviş bir yandan 1.5 milyar dolar için deniz aşırı ülkelere yolculuk yaparken, diğer yandan iflas eden son 5 bankayla beraber zararı 3.5 katrilyonu bulan batık bankaların faturasını devletin sırtına yüklemektedir. Bu uygulamaların milletimize kazandıracağı hiç bir şey yoktur.
IMF'nin "ülkeleri batırmakla ün salmış" bir küresel tuzak olduğu artık iyi anlaşılmalıdır.
Batılı ekonomistler ve ilim adamları dahi bunu itiraf etmektedirler. İngiliz ekonomist Blogh "... IMF, oyunun zorla kabul ettirilmesi işinde sömürgeci yönetimlerin yerini almaktadır" diyor.
Bu sebeple hiç vakit kaybetmeden milletin zararına olan bu yoldan geri dönülmesi ve tamamen milli bir ekonomi politikasının hayata geçirilmesi şarttır.
Prof. Dr. Haydar Baş / diğer yazıları
- İslam’a davet mektuplarındaki hikmetler / 21.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024
- Risaletin gayesi güzel ahlaktır / 16.12.2024
- Ölçü O’nun ahlakıdır / 15.12.2024
- Örnek insan zarureti / 14.12.2024
- Müslümanlar aleyhine casusluk yapanların durumu / 13.12.2024
- Münafıkların bariz sıfatları / 12.12.2024
- Peygamber Efendimizin mucizeleri / 20.12.2024
- Peygamberimizin hilm ve cömertliği / 19.12.2024
- Peygamber sabrı miskinliği içermezdi / 18.12.2024
- Sünnet, Kuran’ın kendisidir / 17.12.2024
- Risaletin gayesi güzel ahlaktır / 16.12.2024
- Ölçü O’nun ahlakıdır / 15.12.2024
- Örnek insan zarureti / 14.12.2024
- Müslümanlar aleyhine casusluk yapanların durumu / 13.12.2024
- Münafıkların bariz sıfatları / 12.12.2024