MİSAFİR KALEM / Canan ZERENAY
Yahudilerin, Müslümanlardan kıskandıkları en büyük nimet, iman nimetidir. İşte Allah, bu gerçeğe işaretle Müslümanlara hitaben "sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler" buyurmaktadır. Yahudilerin bütün amaçları Müslümanları eski, cahil ve müşrik durumlarına döndürmek, onların arasındaki birliği bozmak, güçlerini kırmak ve böylece onlara hakim olmak idi. Yahudilerin, Müslümanların kaplerine şüphe atmak niyetinde oldukları Âlûsî'den nakledilen bir rivayetle şöyle izah ediliyor: "Râzi de şüphe olmadan haktan döndürmenin doğru olmadığı görüşünde olup, Müslümanların kalbine atılan şüphenin iki türlü olduğunu belirtmiştir. Birincisi dünya ile alakalı olan şüphedir. İkincisi ise din ile olan şüphedir ki bu, mucizeler hususunda şüphe uyandırmak veya Tevrat'taki şeyleri tahrif etmekle olur".
Kitap ehli, Müslümanların imandan önceki devirlere dönmelerine arzu ederler. Fakat bunu iyilik severliklerinden, dindarlıklarından ya da Hz. Muhammed'in (s.a.v) peygamber olduğunu bilmediklerinden değil, bilakis hak ve hakikat kendilerine iyice belli olduktan, İslâm dininin hak din olduğuna her yönüyle, hatta ellerindeki kitap uyarınca bile vâkıf olduktan sonra, yine de kıskançlıklarından dolayı yaparlar.
Kurtubî.... "hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra..." âyetindeki haktan kastın Hz. Peygamber (s.a.v) ve O'nun getirdiği Kur'an olduğu görüşünde iken Taberî, naklettiği rivayetlerde, Hz. Peygamber (s.a.v) ve Allah'ın dini olan İslam, Ehl-i Kitabın yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de Hz. muhammed'in (sav) peygamberliğinin yazılı olmasının ve bunu bildikleri halde inkar etmelerinin kastedilmiş olabileceğini zikreder. Dahhâk, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakleder: Ümmî bir peygamber, onlara kendi yanlarındaki kitapları, peygamberleri ve âyetleri haber veriyor ve tıpkı kendilerini tesdik ettiği gibi onları doğruluyor. Ama onlar zulümden ve küfürden dolayı kıskanarak O'nu inkâr ediyorlar bunun için Allah (c.c) onlar hakkında ... "hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü... " buyurmuştur.
Âyetle ilgili bir başka önemli nokta da şudur: Allah (c.c) "yanlarındaki bir hased olmak üzere..." ifadesi ile, Yahudilerin, Müminlerin imandan dönmelerini arzulamalarının cehaletten dolayı değil aksine bilinçli olarak hased etmekten dolayı olduğunu açıklamıştır. Hasedin açıklamasına geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, bu ifadeden Yahudilerin bunu, Allah tarafında değil, bizzat kendi tutkularından dolayı yaptıkları anlaşılmaktadır. Hased, onların kendi fiilleridir. Allah'ın, küfrü onlarda yaratmış olmasından değildir.
Hased: Âyetin vurguladığı en önemli meselelerden biri olan hased hakkında en detaylı bilgiyi Râzî'de bulmaktayız. Ehli kitap ve müşrikler, müslümanlara, Rablerinden gelen bir hayrı istemezler çünkü onlar mü'minlere ve Hz. Muhammed'e (s.a.v) gerçeği bildikleri halde hased ederler. "Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını cepeçevre kuşatmıştır" (Al-i İmran: 120).
Yahudilerin, Müslümanlardan kıskandıkları en büyük nimet, iman nimetidir. İşte Allah, bu gerçeğe işaretle Müslümanlara hitaben "sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler" buyurmaktadır. Yahudilerin bütün amaçları Müslümanları eski, cahil ve müşrik durumlarına döndürmek, onların arasındaki birliği bozmak, güçlerini kırmak ve böylece onlara hakim olmak idi. Yahudilerin, Müslümanların kaplerine şüphe atmak niyetinde oldukları Âlûsî'den nakledilen bir rivayetle şöyle izah ediliyor: "Râzi de şüphe olmadan haktan döndürmenin doğru olmadığı görüşünde olup, Müslümanların kalbine atılan şüphenin iki türlü olduğunu belirtmiştir. Birincisi dünya ile alakalı olan şüphedir. İkincisi ise din ile olan şüphedir ki bu, mucizeler hususunda şüphe uyandırmak veya Tevrat'taki şeyleri tahrif etmekle olur".
Kitap ehli, Müslümanların imandan önceki devirlere dönmelerine arzu ederler. Fakat bunu iyilik severliklerinden, dindarlıklarından ya da Hz. Muhammed'in (s.a.v) peygamber olduğunu bilmediklerinden değil, bilakis hak ve hakikat kendilerine iyice belli olduktan, İslâm dininin hak din olduğuna her yönüyle, hatta ellerindeki kitap uyarınca bile vâkıf olduktan sonra, yine de kıskançlıklarından dolayı yaparlar.
Kurtubî.... "hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra..." âyetindeki haktan kastın Hz. Peygamber (s.a.v) ve O'nun getirdiği Kur'an olduğu görüşünde iken Taberî, naklettiği rivayetlerde, Hz. Peygamber (s.a.v) ve Allah'ın dini olan İslam, Ehl-i Kitabın yanlarında bulunan Tevrat ve İncil'de Hz. muhammed'in (sav) peygamberliğinin yazılı olmasının ve bunu bildikleri halde inkar etmelerinin kastedilmiş olabileceğini zikreder. Dahhâk, İbn Abbas'ın şöyle dediğini nakleder: Ümmî bir peygamber, onlara kendi yanlarındaki kitapları, peygamberleri ve âyetleri haber veriyor ve tıpkı kendilerini tesdik ettiği gibi onları doğruluyor. Ama onlar zulümden ve küfürden dolayı kıskanarak O'nu inkâr ediyorlar bunun için Allah (c.c) onlar hakkında ... "hak kendilerine apaçık belli olduktan sonra içlerindeki çekememezlikten ötürü... " buyurmuştur.
Âyetle ilgili bir başka önemli nokta da şudur: Allah (c.c) "yanlarındaki bir hased olmak üzere..." ifadesi ile, Yahudilerin, Müminlerin imandan dönmelerini arzulamalarının cehaletten dolayı değil aksine bilinçli olarak hased etmekten dolayı olduğunu açıklamıştır. Hasedin açıklamasına geçmeden önce şunu belirtmek gerekir ki, bu ifadeden Yahudilerin bunu, Allah tarafında değil, bizzat kendi tutkularından dolayı yaptıkları anlaşılmaktadır. Hased, onların kendi fiilleridir. Allah'ın, küfrü onlarda yaratmış olmasından değildir.
Hased: Âyetin vurguladığı en önemli meselelerden biri olan hased hakkında en detaylı bilgiyi Râzî'de bulmaktayız. Ehli kitap ve müşrikler, müslümanlara, Rablerinden gelen bir hayrı istemezler çünkü onlar mü'minlere ve Hz. Muhammed'e (s.a.v) gerçeği bildikleri halde hased ederler. "Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse, buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını cepeçevre kuşatmıştır" (Al-i İmran: 120).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.