KKTC'de kafa bulanıklığı
15 Mayıs 2015'te başlayan Kıbrıs görüşmelerinin akamete uğraması bazı KKTC yöneticilerinin ayarını bozdu! KKTC yöneticilerinin Yavru Vatan'ı ayakları üzerinde duran bir ülkeye dönüştürmek yerine onlarca müzakere sürecinin çökmesine rağmen hâlâ daha barış sürecinde ısrar etmesi düşündürüyor.
20.11.2017 00:00:00
RECEP BAHAR/HABER ANALİZ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Mustafa Akıncı'nın cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında 'çözüm müzakeresi' 15 Mayıs 2015'te start almıştı. İsviçre'nin Crans-Montana kasabasında 28 Haziran'da başlayan müzakerelerin final görüşmeleri, 7 Temmuz'da sonuç çıkmadan bitti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 7 Temmuz'da "Adada kalıcı ve adil bir çözüm için Kıbrıs Türk tarafı müzakere masasında her zaman üzerine düşeni yapmıştır. Bu sonuç BM iyi niyet misyonu parametreleri içerisinde bir çözümün imkânsızlığını ortaya koymuştur.
Artık bunda ısrar etmenin anlamı yoktur" diyerek, sürece son noktayı koydu. Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi, 15 Mayıs 2015'ten 7 Temmuz 2017'ye kadar 1960 Anayasası ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'ye "Kıbrıs'a müdahale hakkı veren" garantörlük sisteminin ortadan kaldırılması ve daha fazla KKTC toprağının Rum kesimine verilmesi için mücadele etti.
KKTC yöneticilerine bir haller oluyor
7 Temmuz'dan bu yana yaşanan gelişmelere bakıldığında müzakere sürecinde sık sık Türkiye, zaman zaman da dünya medyasına haber olan KKTC yöneticileri, medyadan uzak olmanın bir verdiği ruhsal çöküntünün etkisiyle olsa gerek sürekli olarak 'müzakere sürecinin geride bıraktığı boşluk'tan yana dert yanıyor ve yeni bir müzakere sürecine yelken açılması gereğinin üzerinde duruyor.
Bu noktada Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun son açıklamaları dikkat çekiyor.
Ertuğruloğlu, ortada böyle bir talep yokken, Kıbrıs'ta yeni bir müzakere sürecine karşı olmadıklarını ancak bu yeni sürecin devletten devlete zemininde olması gerektiğini ifade ederek, "Masada iki devlet olacaksa biz bu müzakere sürecine varız. Yoksa masada onlar devlet, biz toplum olduğumuz sürece kimse çözüm rüyasını görmesin" dedi.
Yeni bir müzakere süreci mi?
Ertuğruloğlu, Crans Montana'da başarısızlıkla biten 50 yıllık müzakere sürecinin ardından Kıbrıs konusundaki yeni sürecin de Anavatan ile birlikte istişare içinde şekillendirileceğini belirterek, şunları söyledi: "Bizim açımızdan net olan bir şey vardır; 50 yıllık başarısızlığı kanıtlanan eski müzakere sürecine asla geri dönmeyeceğiz. Bu konuda eleştirilerimi yapmaktan geri durmayacağım. Başarısızlığı kanıtlanmış ve bitmiş müzakere süreci, federasyon görüşmeleri, adına ne isterseniz deyin, bu süreç yeniden canlandırılamaz. Rumlar bizimle ne eşitlik ne de güvenlik temelinde bir anlaşmaya gelmez. Zaten Rumlar bunu açıkça söylüyor. 'Garanti ve güvenlikleri istemiyorum' diyor, biz de bunlardan vazgeçmeyiz diyoruz. O zaman bu müzakerelerin sürmesi neyi değiştirecek. Bu adada önce iyi komşu olalım, Rum bizi azınlık olarak görmekten, Türkiye'ye işgalci demekten vazgeçsin, haklarımıza statümüze eşitliğimize saygı göstersin, ambargolar altında ezmekten vazgeçsin, ona göre masaya oturalım. Rumlar sıfır asker sıfır garanti diyor. Müzakerelerde oyun oynuyorlar ama biz görmemezlikten geliyoruz, birbirimizi suçluyoruz. Bu doğru bir tutum değildir. Bu süreçlerden zarar gören hep biziz. Çözüm anlaşma isteyen de biziz. Ama tek uzlaşıcı biz olduğumuz sürece bu anlaşma olmaz. Onlar da motive edilmeli. Bu da masaya iki devletin oturmasından geçer. Yeni süreç ancak devletten devlete olur. Kıbrıs'ta yeni sayfa açılmalı, 50 yıllık alışılmış metotlarla bu süreç başarıya ulaşamaz."
Sonuç olarak KKTC'yi yönetenler yaşananları da göz önünde bulundurarak, müzakere kapısını tümüyle kapatmadıkları takdirde KKTC'nin atılım yapması ihtimal dahilinde değil. KKTC'de ilk yapılması gereken öncelikli iş, 'müzakere tantanası'na son noktayı koymaktır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) Mustafa Akıncı'nın cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında 'çözüm müzakeresi' 15 Mayıs 2015'te start almıştı. İsviçre'nin Crans-Montana kasabasında 28 Haziran'da başlayan müzakerelerin final görüşmeleri, 7 Temmuz'da sonuç çıkmadan bitti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 7 Temmuz'da "Adada kalıcı ve adil bir çözüm için Kıbrıs Türk tarafı müzakere masasında her zaman üzerine düşeni yapmıştır. Bu sonuç BM iyi niyet misyonu parametreleri içerisinde bir çözümün imkânsızlığını ortaya koymuştur.
Artık bunda ısrar etmenin anlamı yoktur" diyerek, sürece son noktayı koydu. Yunanistan ve Kıbrıs Rum yönetimi, 15 Mayıs 2015'ten 7 Temmuz 2017'ye kadar 1960 Anayasası ile Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'ye "Kıbrıs'a müdahale hakkı veren" garantörlük sisteminin ortadan kaldırılması ve daha fazla KKTC toprağının Rum kesimine verilmesi için mücadele etti.
KKTC yöneticilerine bir haller oluyor
7 Temmuz'dan bu yana yaşanan gelişmelere bakıldığında müzakere sürecinde sık sık Türkiye, zaman zaman da dünya medyasına haber olan KKTC yöneticileri, medyadan uzak olmanın bir verdiği ruhsal çöküntünün etkisiyle olsa gerek sürekli olarak 'müzakere sürecinin geride bıraktığı boşluk'tan yana dert yanıyor ve yeni bir müzakere sürecine yelken açılması gereğinin üzerinde duruyor.
Bu noktada Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu'nun son açıklamaları dikkat çekiyor.
Ertuğruloğlu, ortada böyle bir talep yokken, Kıbrıs'ta yeni bir müzakere sürecine karşı olmadıklarını ancak bu yeni sürecin devletten devlete zemininde olması gerektiğini ifade ederek, "Masada iki devlet olacaksa biz bu müzakere sürecine varız. Yoksa masada onlar devlet, biz toplum olduğumuz sürece kimse çözüm rüyasını görmesin" dedi.
Yeni bir müzakere süreci mi?
Ertuğruloğlu, Crans Montana'da başarısızlıkla biten 50 yıllık müzakere sürecinin ardından Kıbrıs konusundaki yeni sürecin de Anavatan ile birlikte istişare içinde şekillendirileceğini belirterek, şunları söyledi: "Bizim açımızdan net olan bir şey vardır; 50 yıllık başarısızlığı kanıtlanan eski müzakere sürecine asla geri dönmeyeceğiz. Bu konuda eleştirilerimi yapmaktan geri durmayacağım. Başarısızlığı kanıtlanmış ve bitmiş müzakere süreci, federasyon görüşmeleri, adına ne isterseniz deyin, bu süreç yeniden canlandırılamaz. Rumlar bizimle ne eşitlik ne de güvenlik temelinde bir anlaşmaya gelmez. Zaten Rumlar bunu açıkça söylüyor. 'Garanti ve güvenlikleri istemiyorum' diyor, biz de bunlardan vazgeçmeyiz diyoruz. O zaman bu müzakerelerin sürmesi neyi değiştirecek. Bu adada önce iyi komşu olalım, Rum bizi azınlık olarak görmekten, Türkiye'ye işgalci demekten vazgeçsin, haklarımıza statümüze eşitliğimize saygı göstersin, ambargolar altında ezmekten vazgeçsin, ona göre masaya oturalım. Rumlar sıfır asker sıfır garanti diyor. Müzakerelerde oyun oynuyorlar ama biz görmemezlikten geliyoruz, birbirimizi suçluyoruz. Bu doğru bir tutum değildir. Bu süreçlerden zarar gören hep biziz. Çözüm anlaşma isteyen de biziz. Ama tek uzlaşıcı biz olduğumuz sürece bu anlaşma olmaz. Onlar da motive edilmeli. Bu da masaya iki devletin oturmasından geçer. Yeni süreç ancak devletten devlete olur. Kıbrıs'ta yeni sayfa açılmalı, 50 yıllık alışılmış metotlarla bu süreç başarıya ulaşamaz."
Sonuç olarak KKTC'yi yönetenler yaşananları da göz önünde bulundurarak, müzakere kapısını tümüyle kapatmadıkları takdirde KKTC'nin atılım yapması ihtimal dahilinde değil. KKTC'de ilk yapılması gereken öncelikli iş, 'müzakere tantanası'na son noktayı koymaktır.