Kıymetini bilemedik

Bir insanlık medeniyeti idi Prof. Dr. Haydar Baş hocamız... İyilik ve insanlık adına her şeyi ama her şeyi ondan öğrendik ve hayatımıza örnek aldık.

O bizim babamız, atamız, ekmeğimiz, aşımız, zenginliğimiz, umudumuz, gururumuz, istikbalimiz, bereketimiz, zenginliğimiz ve baş tacımız idi…

O'nu anlatmaya ve vasfetmeye elbette dil kafi değildir. O her yönüyle bir kutuptu.

Asıl önemli olan şeylerden birisi de öldüğünüzde nasıl anıldığınızdır. Gerçi O bizler için ölmedi ve ölümsüzdür… O kıyamet sabahına kadar tertemiz gönüllerde ebediyen yaşayacaktır. O'nun aziz hatırası önünde ihtiramla eğiliyoruz. 

Şu an milyonlarca insan O'na dua ediyor ve hayırla yad ediyor. O bu hayatta iken birçok ilklere ve devrimlere imza attı. Zamanında maalesef kadr ü kıymeti bilinmedi.

O'nun en büyük hedefi ve ülküsü "Kainat Devleti Türkiye" idi. "Türkiye'ye cihan devleti olmak yetmez. Sadece milletimizin değil bütün insanlığın can-mal-namus-din ve vicdan emniyetinin teminat altında olması için Türkiye'nin bir kâinat devleti olması lazımdır" hakikatini her zaman ve zeminde dile getirmişti… 

O dünyanın en cömert insanı idi. Bu milletin zengin, bu ülkenin de zenginler yurdu olmasını istiyordu. Değil Türk insanının tüm mazlum milletlerin huzurlu ve mutlu kılmaktı hedefi. Ortaya koymuş olduğu "Milli Ekonomi Modeli" kapitalizmi yıkmış, çöp tenekesine atmıştı. Dünyanın kabul edip bağrına bastığı bir dahi idi o…

O'nun modeli şu an 4 milyarı aşkın bir dünya nüfusu tarafından uygulanıyor. Dünya O'nun modelini uygulayıp ona sahip çıkarken bir tek kendi milletine yaranamamıştı. Yaşadığı, ceddi Muhammed Mustafa'nın ve Ehl-i Beyt'in kaderinden başkası değildi… 

İmam Ali Efendimiz halkın kaba idrak ve anlayışı için şöyle demişti: "Yazıklar olsun sizlere, Peygamberin lanetlediği azılı İslam düşmanı, melun Muaviye ile beni eşdeğer kılıp mukayese ettiniz. Bu hareketinizle yıllar yılı buğzumu üzerinize çektiniz."

Oysa Resulullah (saa); Ehl-i Beyt'in yüceliği adına hiç kime ve hiçbir şeyle kıyas edilemeyeceğini birçok kez dile getirmişti. Peygamber'in sakal-ı şerifine ve hırkasına ihtiram gösterip yüz süren ümmet, O'nun etinden ve kanından olan evlatlarına ve Ehl-i Beyt'ine her devirde sırt çevirdi. Oysa Peygamber (saa) hırkasını değil de bizlere Kur'an'ı ve Ehl-i Beyt'ini miras bırakmıştı…

Evet, sevgili okurlar, insanlığın her devirde maalesef hakikatin yanında değil de, midesinin ve yağlı bazlamanın yanında yer alarak zilleti tercih edip bir dilenci gibi yaşadığını görüyoruz.

Oysa Prof. Dr. Haydar Baş bey bizlere Halil İbrahim cömertliği ile bir zenginlik sermişti ayağımızın altına. O'nu dinleseydik zenginler yurdu olacak, dünyada cenneti yaşayacaktık. Zenginliği istemeyip yağlı bazlama, kömür ve makarnanın peşinde olduk. Ve şu an bu milletin üzerine gökten maalesef pislik yağmakta…

Allah (cc) değeri ve kıymeti bilinmeyen O yüce kulu Haydar'ını, O tertemizini çekti aldı aramızdan.

Şu an pişman olmanın ve keşke demenin hiçbir faydası yok. Şimdi bakıyoruz sosyal medyada binlerce insan; siyasiler, başkanlar, gazeteciler övgüler yazıyorlar Haydar Baş bey'in arkasından. O hayatta iken adını bile ağzına almaktan imtina edenler şimdi methiyeler diziyorlar.

Bela ve musibetlerin sağanak sağanak yaşanacağı zifiri bir karanlık bu milleti bekliyor.

O yüce insan vazifesini bihakkın yaparak, yüce dosta, Refik-i Ala'ya, sevgilisine kavuştu. O yar ile bayram yapıyor şimdi. O, Allah'ın razı olduğu bir kuldu… Allah şefaatlerinden mahrum eylemesin.

Şimdi bizler O'nun bıraktığı yerden azimle ve gururla yürümeye devam edeceğiz.

Ruhun şad olsun Yüce İnsan… Makamın cennettir… Rabbim bizlere acısın…