Bekr bin Abdurrahmân anlatır:"- Bir gün Zünnûni Mısrî hazretleri ile birlikte yolda gidiyorduk. Bir dere kenarında kuru bir ağacın üstüne oturdular. O anda canım tâze hurma yemek istedi. Fakat o bölgede hurma ağaçları yoktu ve hurma mevsimi de değildi. Zünnûni Mısrî hazretlerinin bana dikkatli bir şekilde baktığını gördüm.- Ey Bekir! Canın çok mu tâze hurma istiyor?Diye sorunca, ben de; - Evet efendim.Dedim. O zaman kuru ağaca;- Haydi sen bizi bir hurma ağacının yanına götür!Deyince, baktım o kuru ağaç, Allahü teâlânın izniyle yürümeye başladı. Bizi epey uzakta, hurmaları olmuş bir ağacın yanına götürdü. Zünnûni Mısrî bana;- Ey Bekir, doyuncaya kadar tâze hurma ye!Dedi. Ben doyuncaya kadar hurma yedim. Sonra Zünnûni Mısrî kuru ağaca; - Bizi yerimize götür.Buyurdu. O ağaç bizi eski yerimize getirdi. Ben nereye gidip geldiğimizi bilmiyordum".