87 yıl evvel, 1915'in 18 Mart'ında şüheda ecdadımızın kanları ve canları pahasına "Çanakkale geçilmez" fermanını tüm dünyaya ilan etmesinin yıldönümü.
Çanakkale zaferinin bedeli; 253 bin şehid.
Ortalama bir hesapla; ikiyüzelliüçbin insan normal aralıklarla elele tutuşsa İstanbul'un batısından Bursa'ya kadar uzanır ve bugün bizi soykırımla suçlamaya kalkan Avrupalı bu kadar insanı ekin biçer gibi biçmiş düşürmüş toprağa.
Burnumuzun dibine kadar sokulup, hanemize tecavüz edip 253 bin ceddimizi kara toprağa gömen Haçlı sürüleri için "yamyam" ifadesi, tanımlaması biraz hafif kalıyor ama zavallı Akif'imiz ne yapsın edebiyatına, edebine daha ağırını sığdıramamış.
Çanakkale; 253 bin şehit...
Çanakkale; 250 kiloluk mermileri tek başına kaldırıp namluya sürenlerin, Seyyid Çavuşların destanı...
Çanakkale; askere uğurlanırken eline yakılan kınaları daha solmadan şahadet kanıyla boyanan kınalı Muratların armağanı...
Çanakkale; Trabzon Lisesi son sınıf öğrencilerinin, fidan gibi delikanlılarının diploma yerine aldıkları şehitlik rütbelerinin bir eseri...
Çanakkale; Kürt Memed'in, Çerkez İsmail'in, Laz Dursun'un ve topyekün Türk milletinin, Türk ordusunun azminin, feragatinin, dayanışmasının bir sonucu...
Çanakkale; cephede şehit düşenlerin çocuklarına, bilinçli olarak, Zafer, Muzaffer, Mansur, Nusret isimlerini veren Anadolu analarının tahammül gücünün, moral gücünün bir neticesi...
Çanakkale; yüzyıllardan beri devam eden Haçlı seferlerinin bir kez daha haçın parçalanması ile son bulmasının bir ifadesi...
Çanakkale; asırlardır süregelen Haç-Hilâl kavgasında, Hilâl galip gelsin diye, Hilâl batmasın diye güneşlerin battığı bir meydan muharebesi...
"Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir Hilâl uğruna ya Rab! Ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid-i,
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın."
Çanakkale; ortalama ikişer metre boyunda ki 253 bin şehidin birbirinin omuzlarında yükselerek nazlı Hilâl'i beşyüzbin küsur metre yükseklikte dalgalandırmalarının bir abidesi...
Gençlerimiz için hatırlatalım; Akif'imizin Safahat'ını karıştırıp:
Şu boğaz harbi nedir var mı ki dünyada eşi,
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Denizden yol bularak geçmek için Marmaraya
Kaç donanma ile sarılmış ufacık bir karaya
Mısralarına rastlamamış olanlar için hatırlatalım yazımızın başlığı M. Akif Ersoy'a aittir.
84 yıl ortalama bir ömür. Bir milletin hayatında ise 84 gün gibi kısa bir an. Böylesine kısa bir zaman önce ve sadece bir cephe de 253 bin dedemizi şehit eden haçlı kinini, nefretini, azgın planını nasıl da unuttuğumuza hayret ediyorum.
Birileri IMF kararlarına direnenlere hayret ediyor ben de; modern Haçlı seferlerinin finansörü olan bu kuruluşun maskesine aldananlara hayret ediyorum.
Kimilerinin, aralarına katılmaya can attığı Avrupa Birliği'ni oluşturanların, daha dün bütün cephelerde kolumuzu kanadımızı kıran haçlı ordularının, torunlarını ordularını anlayanlara, anlamamış görünenler de hayret ediyorum.
Dedeleri öyleydi ama torunları değişti diyenlerin de neden hâlâ bir göz doktoruna, bir psikologa başvurmadıklarına da hayret ediyorum.
Kınalı Murat başını kaldırsa da halimizi bir görse...
Çanakkale zaferinin bedeli; 253 bin şehid.
Ortalama bir hesapla; ikiyüzelliüçbin insan normal aralıklarla elele tutuşsa İstanbul'un batısından Bursa'ya kadar uzanır ve bugün bizi soykırımla suçlamaya kalkan Avrupalı bu kadar insanı ekin biçer gibi biçmiş düşürmüş toprağa.
Burnumuzun dibine kadar sokulup, hanemize tecavüz edip 253 bin ceddimizi kara toprağa gömen Haçlı sürüleri için "yamyam" ifadesi, tanımlaması biraz hafif kalıyor ama zavallı Akif'imiz ne yapsın edebiyatına, edebine daha ağırını sığdıramamış.
Çanakkale; 253 bin şehit...
Çanakkale; 250 kiloluk mermileri tek başına kaldırıp namluya sürenlerin, Seyyid Çavuşların destanı...
Çanakkale; askere uğurlanırken eline yakılan kınaları daha solmadan şahadet kanıyla boyanan kınalı Muratların armağanı...
Çanakkale; Trabzon Lisesi son sınıf öğrencilerinin, fidan gibi delikanlılarının diploma yerine aldıkları şehitlik rütbelerinin bir eseri...
Çanakkale; Kürt Memed'in, Çerkez İsmail'in, Laz Dursun'un ve topyekün Türk milletinin, Türk ordusunun azminin, feragatinin, dayanışmasının bir sonucu...
Çanakkale; cephede şehit düşenlerin çocuklarına, bilinçli olarak, Zafer, Muzaffer, Mansur, Nusret isimlerini veren Anadolu analarının tahammül gücünün, moral gücünün bir neticesi...
Çanakkale; yüzyıllardan beri devam eden Haçlı seferlerinin bir kez daha haçın parçalanması ile son bulmasının bir ifadesi...
Çanakkale; asırlardır süregelen Haç-Hilâl kavgasında, Hilâl galip gelsin diye, Hilâl batmasın diye güneşlerin battığı bir meydan muharebesi...
"Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor,
Bir Hilâl uğruna ya Rab! Ne güneşler batıyor.
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid-i,
Bedr'in arslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın,
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın."
Çanakkale; ortalama ikişer metre boyunda ki 253 bin şehidin birbirinin omuzlarında yükselerek nazlı Hilâl'i beşyüzbin küsur metre yükseklikte dalgalandırmalarının bir abidesi...
Gençlerimiz için hatırlatalım; Akif'imizin Safahat'ını karıştırıp:
Şu boğaz harbi nedir var mı ki dünyada eşi,
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Denizden yol bularak geçmek için Marmaraya
Kaç donanma ile sarılmış ufacık bir karaya
Mısralarına rastlamamış olanlar için hatırlatalım yazımızın başlığı M. Akif Ersoy'a aittir.
84 yıl ortalama bir ömür. Bir milletin hayatında ise 84 gün gibi kısa bir an. Böylesine kısa bir zaman önce ve sadece bir cephe de 253 bin dedemizi şehit eden haçlı kinini, nefretini, azgın planını nasıl da unuttuğumuza hayret ediyorum.
Birileri IMF kararlarına direnenlere hayret ediyor ben de; modern Haçlı seferlerinin finansörü olan bu kuruluşun maskesine aldananlara hayret ediyorum.
Kimilerinin, aralarına katılmaya can attığı Avrupa Birliği'ni oluşturanların, daha dün bütün cephelerde kolumuzu kanadımızı kıran haçlı ordularının, torunlarını ordularını anlayanlara, anlamamış görünenler de hayret ediyorum.
Dedeleri öyleydi ama torunları değişti diyenlerin de neden hâlâ bir göz doktoruna, bir psikologa başvurmadıklarına da hayret ediyorum.
Kınalı Murat başını kaldırsa da halimizi bir görse...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Yoksulun halini onlar ne bilsin? / 26.12.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Gaziler ayakta şehit uyanık / 30.11.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Gaziler ayakta şehit uyanık / 30.11.2025





























































































