CHP Genel Başkanı, ABD'ye gitti. AKP kurmayları, medyası ve sosyal medyası: 'Neden gitti, niçin gitti, kimlerle görüştü, 8 saat kayboldu, kayboldu güzergâhta Pensilvanya vardı' gibi nice soru, hemen ardından da ak mantıklı cevaplarla bu ziyareti sorguluyor.
İlginç olan iki nokta var. Birincisi AKP'nin böyle bir sorgulama yapma hakkı var mı? İkincisi ise cevabını bildikleri soruyu neden soruyorlar?
Soru: Kemal Kılıçdaroğlu ABD'de ne arıyordu? Cevap: R. T. Erdoğan'ın 2 bin yılında siyasi yasaklı olduğu halde ABD'de neyi arıyorduysa, Beyaz Saray'da kimlerle, niçin görüşüyorduysa Bay Kemal'de onu arıyor, o konuları görüşüyor. Yani Bay Kemal, R. T. Erdoğan'ın izinden gidiyor.
ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz, Irak işgalinden üç ay önce Türkiye gelmiş, başbakan Erdoğan ile görüşmüştü ve tarihi bir açıklama yapmıştı: "Biz, Irak'a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret verdi."
Bugün Kılıçdaroğlu'da: "Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna'nın yanında yer almamız gerektiğini düşünüyoruz" diyor.
2013 yılına gidelim
Yaklaşan seçimler öncesi Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkan sıfatıyla ilk kez ABD'ye uçtu.
Dönüşte CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, birçok kişi, kurum ve kongre yetkilileriyle görüştüklerini, 'bu görüşmelerde CHP'nin, iktidara talip olan bir parti olarak Türkiye'nin bütün sorunlarını ve dışarıda karşılaştığı bütün sorunlara ilişkin çok ayrıntılı görüşleri, ilkleri, beklentileri ve vizyonu olduğunu Amerikalı muhataplarımızla paylaştıklarını' açıklıyordu.
Bir gazetecinin; 'Dershanelerin kapatılmaması için cemaatin sizden bir talebi oldu mu' sorusuna Faruk Loğoğlu, 'Dershane konusunun D'si bile gündeme gelmedi" cevabını vermişti.
Erdoğan ve Arınç ABD'de
CHP heyeti dönünce bu sefer Başbakan Erdoğan, kurmaylarıyla ABD'ye uçtu. Görüştüler, konuştular ve geldiler.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ABD gezisi sırasında Fethullah Gülen'le yaptığı görüşmeyi anlattı.
Gülen'in 'siyaset üstü bir insan' olduğunu vurguladı. Eşiyle beraber Gülen'i ziyaret etmek arzusunda olduklarını Sayın Erdoğan'a ilettiklerini şöyle anlatıyordu:
"Sayın Başbakanımıza da gitmeden önce konuyu açtım, 'fırsat bulursam böyle bir ziyaret yapmak istiyorum. İzin verir misiniz, uygun görür müsünüz ' dedim.
Çok memnun oldu. Hatta 'keşke bizim için de mümkün olsa, biz de görüşebilsek' dedi. Ama programları çok yoğundu…
Ama 'selamlarımızı, sevgilerimizi götürürsünüz. Özellikle birinci gün boş olacak. Mümkünse 15'inde bu ziyareti yapabilirsiniz' demişti.
Biz 15'inde oradaydık eşimle birlikte. Bizi aldılar dostlarımız, arkadaşlarımız, Hoca Efendi'yi bulunduğu yerde ziyarete götürdüler."
Anlayan, akledebilenler için bu yaşananlar yeter de artar bile.
Bugün siyasetçilere sorsanız, 'hiçbir yerden emir ve talimat almadıklarını, siyasetimize dış müdahaleyi asla kabul etmediklerini' iddia ederler.
Ama görünen o ki, ülkemiz siyasetinin bağımsızlık sorunu var, özgürlük sorunu var, milli irade sorunu var.
Vahim olan ise insanımızın karşısında, 'Biz, Allah'tan başka hiçbir güç ve odaktan korkmayız' diyenlerin bir yasa çıkarmak için bile kendilerini, ABD'nin görüşünü almak zorunda hissetmeleridir.
Malum sansür yasası için AKP Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir: "Şunun bilinmesini istiyorum: Biz, Meclis kapanmadan önceki dönemde, bu konuya ilgi duyan Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29'uncu maddeyi konuştuk' dedi.
Milletimiz karşısında 'Biz, Atatürk'ün partisiyiz, biz Atatürk'ün yolundayız' diyenler Atatürk'ün tam bağımsızlık için hayatı boyunca savaştığı, mücadele ettiği devletlerle dost olmuş, 'emperyalistlerin peşine takılmayın' vasiyetini unutmuş, batıya kuyruk olmak için siyasal İslamcılarla yarış yapıyorlar.
Kendisini 'Türk Milliyetçisi' olarak tanımlayanlara bakıyorum (!) hiçbir şey göremiyorum.
Türk Lirası pul olmuş, ekonomi çökmüş, yolsuzluk, talan her tarafı sarmış, mülteci istilası yaşanıyor, milletimizin milli ve manevi değerleri yerle bir, emperyalistler namlularını doğrulmuş ama bu milliyetçilerin tek gündemleri HDP ve CHP.
Bu siyasi tabloya bakınca Türkiye'nin bu noktaya neden geldiği sorusunun cevabı da kendiliğinden ortaya çıkıyor.
İşte bundan dolayıdır ki bizler, siyaset arenasında 'ne AB, ne ABD'de! Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Ne mutlu Türk'üm diyene' diyen tek anlayışız.
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- 2026 bütçesinin Türkçe meali: ‘Halktan alıp zengine veriyoruz’ / 18.12.2025
- Bölücülerin sözlerine Devlet Bahçeli imzayı da attı / 16.12.2025





























































































