Kalp gözünün yürek denen et parçası ile herhangi bir ilgisi var mı? Şu anki ilmimizle bilemiyoruz. Peki yürekle gönül arasında nasıl bir ilişki var? İnsan yüreği olmadan yaşayamaz, hatta bütün organlara oksijen ve besin yani hayat taşıyan "kan"ı pompalayan tek organ olması nedeniyle merkezi bir işlevi olduğu bir hakikat. Bu nedenle bütün organlara can bağışlayan yüreğimiz olduğu gibi gönül de bütün bir maneviyatımızı etkileyen merkezdir.
"Kalp gözü" kalbin dünyaya açılan, dünyayı anlayan, kavrayan, hakikati görmeye çalışan bir gözdür. Organımız olan gözümüzle bir ilgisi mutlaka olmalı, ancak yapı olarak göze benzemediği aşikardır. Yakin elde etmek isteyen, imanını perçinlemeyi düşünen her insan kalp gözünü açmaya, en azından açmaya çalışmaya mecburdur denilebilir, biraz iddialı oldu ancak tarihi seyir ve tasavvuf geleneği böyle söylüyor.
Bir gün bir ev sohbetinde tanımadığımız bir hanım da vardı, birbirimizden ayrılırken hanıma, "Sizinle de hiç konuşamadık" dedim, Hanım, "Olsun" dedi, "Kalplerimiz konuştu ya…" Kalplerin de konuşabileceğini ilk o zaman fark ettim. "Gözler kalbin aynasıdır" denir, demek ki gönüller gözlerin vasıtası ile konuşuyor.
İnsanların gönülleri üzüldüğünde, heyecanlandığında kalp krizi geçirmeleri olayın başka bir yönüdür. Gönül kırıklığı söz konusu olduğunda kalp ağrısı yaşamak da bilinen bir semptom olsa gerek.
Bir de gönül dünyamızı tanımak var, Yunus'umuz der ki: "Beni bende demen bende değilem/Bir ben vardır bende benden içeru." Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu beyit hakkında şöyle diyor: "Yani her şey sende, insanda. Kendimizi aslında hiç işlemiyoruz. Nasıl bazı milletler toprak altındaki madenlerini işletmezler, atıl vaziyette bırakırlar, aynen onun gibi, bugün insanoğlu kendini işlemiyor. İnsanın asıl marifeti, hüneri kendi kendini işleyen sanatkar olmasıdır. Ne hikmetse bunu yapmıyor." (Yaşayan Kur'an; Sünnet, Prof. Dr. Haydar Baş, s. 271).
Burada gönül işçiliğinden bahsediliyor, günümüzde çok mevzu bahis edilmeyen bir konu belki bazılarımız manasını bile tam tasavvur edemiyoruz. Halbuki, gönül işçiliği insan olmakta, kamil insan sıfatına ermekte ne kadar da önemlidir. Bu konuda daha çok şey söylenebilir ancak önceki yazılarda bu konulara değinmiştik. Gönül işçiliğinin anlamı konusunda tefekkür edebiliriz.
"Kalp gözü" kalbin dünyaya açılan, dünyayı anlayan, kavrayan, hakikati görmeye çalışan bir gözdür. Organımız olan gözümüzle bir ilgisi mutlaka olmalı, ancak yapı olarak göze benzemediği aşikardır. Yakin elde etmek isteyen, imanını perçinlemeyi düşünen her insan kalp gözünü açmaya, en azından açmaya çalışmaya mecburdur denilebilir, biraz iddialı oldu ancak tarihi seyir ve tasavvuf geleneği böyle söylüyor.
Bir gün bir ev sohbetinde tanımadığımız bir hanım da vardı, birbirimizden ayrılırken hanıma, "Sizinle de hiç konuşamadık" dedim, Hanım, "Olsun" dedi, "Kalplerimiz konuştu ya…" Kalplerin de konuşabileceğini ilk o zaman fark ettim. "Gözler kalbin aynasıdır" denir, demek ki gönüller gözlerin vasıtası ile konuşuyor.
İnsanların gönülleri üzüldüğünde, heyecanlandığında kalp krizi geçirmeleri olayın başka bir yönüdür. Gönül kırıklığı söz konusu olduğunda kalp ağrısı yaşamak da bilinen bir semptom olsa gerek.
Bir de gönül dünyamızı tanımak var, Yunus'umuz der ki: "Beni bende demen bende değilem/Bir ben vardır bende benden içeru." Prof. Dr. Haydar Baş Bey bu beyit hakkında şöyle diyor: "Yani her şey sende, insanda. Kendimizi aslında hiç işlemiyoruz. Nasıl bazı milletler toprak altındaki madenlerini işletmezler, atıl vaziyette bırakırlar, aynen onun gibi, bugün insanoğlu kendini işlemiyor. İnsanın asıl marifeti, hüneri kendi kendini işleyen sanatkar olmasıdır. Ne hikmetse bunu yapmıyor." (Yaşayan Kur'an; Sünnet, Prof. Dr. Haydar Baş, s. 271).
Burada gönül işçiliğinden bahsediliyor, günümüzde çok mevzu bahis edilmeyen bir konu belki bazılarımız manasını bile tam tasavvur edemiyoruz. Halbuki, gönül işçiliği insan olmakta, kamil insan sıfatına ermekte ne kadar da önemlidir. Bu konuda daha çok şey söylenebilir ancak önceki yazılarda bu konulara değinmiştik. Gönül işçiliğinin anlamı konusunda tefekkür edebiliriz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022