Kalbini Allah korkusu ile ayık tut
Ey evlat! Nefsini şehvetten kes. Yersiz lezzeti ona tattırma; bunlardan yana onu aç ve susuz bırak. Bunlar, nefsi yıldıran birer kamçıdır, elinden bırakma. Nefsin boynuna vur. Kalbini Allah korkusu ile ayık tut
28.02.2012 00:00:00
Çalış,
çabala; yapış, bırakma. Sana lazım olan şey kendiliğinden gelmez. Rızkını
kazanmak için nasıl çabalıyorsan, manevî çöküntüden kurtulmak için de öyle
çabala. Kendini iyi işler yapmaya zorla. Kendini şeytandan koru. O, insanları
elindeki oyuncak gibi oynatır. Evinizde bulunan bir binek hayvanına nasıl
hâkimseniz o da size öyle hâkim olur. Kalplere yalandan vurulan kilidi
sökebilir. Arzu ettiği hizmetini yaptırır. Birçok âbidleri mabedinden
çıkarttı, harap âlemlere çekti. Bu hâllerde nefis de şeytana yardımcı olur.
Şeytanın arzu ettiği şeyleri yapabilmesi için, sebepler hazırlar. O şeytan
nefsi de kendine yardımcı aldı mı, cenk meydanından çekip emrine tahsis
edemeyeceği mücahidi sağ bırakmaz.
***
Ey evlat! Nefsini şehvetten kes. Yersiz lezzeti ona tattırma; bunlardan yana
onu aç ve susuz bırak. Bunlar, nefsi yıldıran birer kamçıdır, elinden bırakma.
Nefsin boynuna vur. Kalbini Allah korkusu ile ayık tut. Daima Hak Teâlâ'yı
gözet.
Her hâlinde günahların örtülmesini iste; âdetin bu olsun, iç âlemini
istiğfarla pâk eyle. İstiğfar her tarafı yıkar. Her hâlinde Cenâb-ı Mevlâ'ya
uy, Peygamber âdetlerine uymak senin için en büyük gaye olmalı.
***
Ey anlayışı kıt adam, madem ki, kader hükümlerini itmek elinde değil,
değiştirmeyi ve yok etmeyi yapmaya güçlü değilsin, niçin çırpınırsın? Muhalefet
hâlinde elinden iş gelmediğine göre, boşa yorulmanın mânası nedir? Bu hâlde
sana düşen, onun arzusu dışında bir talepte, bulunmamak olmalı değil mi? Ancak,
onun arzu ettiği şey sana geldiğine göre senin herhangi bir şeyi dilemen
lüzumsuzdur. Bir şeyi arzu ettiğin zaman, yola gelmezse nefsini o yolda fazla
yorma. Kalbini tazyik altına alma. Hâline bırak; her şeyi Rabb'ine ısmarla.
O'nun rahmet eteğine yapış. Tevbe elinle O'nun rahmet kapışım çal. O'nun
rahmetini istediğin müddet, dünyalık şeyler için telâşa kapılmazsın. Kalp
gözün, sır gözün açılır. Dış gözün de onlarla olur. Dünya sıkıntısı senin için
şekva konusu olmaz. Varlığın bela anında, Firavun'un hanımı Asiye Hatun gibi
olur. O iman etmişti. Hep varlığını Yaratan'ına teslim etmişti. Eline demir
bukağılar vurmuşlar, ayrıca ayaklarını da sarmışlardı. Durmadan kamçı
vuruyorlardı. O bu arada Hakk'a teslim olmuştu. Manevî köşkünü gördü, ölüm
meleği ona müjde ile geldi. O hiç birinin farkında değilmiş gibi gözlerini
ötelere dikmiş, sessiz yatıyordu. Bir ara şu duayı okuduğu işitildi: “Yâ
Rabbi, katında bana bir bina yap.” (et-Tahrîm, 66/11) Sen de onun gibi
olabilirsin. Yalnız belâ ve sıkıntılara sabır gerek. Yılmadan usanmadan çalışmak
icap eder. Kalbini ve bütün varlığını Hak yolda kullanman lâzımdır. Bütün
kuvvetini Allah yoluna harca, bütün gücünü O'na ver, teslim ol. O'nun kuvvet
eli altında uyu. Ve emirlerine uy. Kendin ve diğer kullar için yaptığı işlere
hata yükleme. O'nun yaptığı tedbirde ikinci işi düşünme. O'nun emri ile yetin.
O'nun hükmü dışında hüküm vermeye kalkma. O'nun seçmiş olduğu şeyi bir yana
itip keyfince şeyler seçme. Bu hâli benliğinde duyan başka hâl arayamaz. Onun
için Hak Teâlâ'ya sığınmaktan başka çare bulunmaz.
Aklı başında olduğunu iddia eden, bu hâli nasıl aramaz? Hakk sohbetini nasıl
dilemez? Çünkü O'nsuz hiçbir işin sonu bulunmaz. Ve yapılan işlerden tat
alınmaz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.