İsrail, İran'ın nükleer bombaya sahip olmaya çok yakın olduğunu söyleyerek uluslararası camianın gözünü bu ülkeye çekmeye devam ediyor.
Kendisi nükleer silaha sahip olan bir ülke olarak bunu yapan İsrail ne silah potansiyelini açıklıyor ne de uluslararası silah denetçilerine kapısını açıyor.
Nükleer reaktörlerini uluslararası camiaya açmasına rağmen Tahran üzerine psikolojik baskı sürerken İsrail'in üzerine gidilmemesi bu çalışmaların subjektif yargılarla yapıldığını gösteriyor.
İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, İran'ın nükleer bombaya sahip olmasının İsrail ve diğer ülkeler için bir "kabus" olacağını belirtirken ABD ve Avrupa ülkelerinden Tahran'ın kuşkulara yol açan nükleer silah programını bırakması için baskı yapmalarını açıklamaktan da geri kalmadı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın dikkati İran'a yoğunlaşırken şaibeli olarak görülen İran karşısında İsrail'in eli rahatlatılmış oluyor.
Suriye ve İran üzerindeki yoğunluğun birazı İsrail için yoğunlaştırılabilmiş olsaydı bölge daha huzurlu bir ortama gelemez miydi?
Çünkü gerek Suriye, gerekse İran yönetimleri hem konvansiyonel silah donanımlarını hem de nükleer silah adımlarını kendilerine tehdit olarak gördükleri İsrail'e karşı yapmaktalar.
Amerikan yönetimi İsrail'e oynarken doğal olarak Arap ülkeleri de Filistin'in yanında saf tutuyorlar.
Ortadoğu sorununun çözümünde bu anlayışın ve yaklaşımın kırılamamış olması mevcut sorunları da beraberinde getiriyor.
Amerika ve Avrupa ülkelerinin Suriye ve İran'a yüklenerek çözüm aramaları bu ülkeleri ılımlı bir sürece çekse de ılımlı bir ortamda İsrail'in geliştirdiği radikal uygulamalar yakın süreçte bu süreci de baltalayacak.
Bir tarafa baskı yapılırken diğer taraf elde tutulacak; bir ülkeye ekonomik ve siyasal ambargo konulurken diğer ülkeye silah yağdırılacak.
Avrupa ve Amerika'nın içine düştüğü en büyük ikilemlerden biri de bu.
Ortadoğu'da denge sağlanmak isteniyor ise dengesiz politikaların dengelenmesi gerekecek.
Amerika'ya, İsrail'e göre değil, uluslararası politikalar tüm ülkelerin faydasına göre şekillendiği sürece anlam kazanır.
İran'ın sahip olduğu reaktörler sorgulanırken bundan çıkar temin eden Ortadoğu aktörlerinin iyi bilinmesi lazım
Kendisi nükleer silaha sahip olan bir ülke olarak bunu yapan İsrail ne silah potansiyelini açıklıyor ne de uluslararası silah denetçilerine kapısını açıyor.
Nükleer reaktörlerini uluslararası camiaya açmasına rağmen Tahran üzerine psikolojik baskı sürerken İsrail'in üzerine gidilmemesi bu çalışmaların subjektif yargılarla yapıldığını gösteriyor.
İsrail Dışişleri Bakanı Silvan Şalom, İran'ın nükleer bombaya sahip olmasının İsrail ve diğer ülkeler için bir "kabus" olacağını belirtirken ABD ve Avrupa ülkelerinden Tahran'ın kuşkulara yol açan nükleer silah programını bırakması için baskı yapmalarını açıklamaktan da geri kalmadı.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın dikkati İran'a yoğunlaşırken şaibeli olarak görülen İran karşısında İsrail'in eli rahatlatılmış oluyor.
Suriye ve İran üzerindeki yoğunluğun birazı İsrail için yoğunlaştırılabilmiş olsaydı bölge daha huzurlu bir ortama gelemez miydi?
Çünkü gerek Suriye, gerekse İran yönetimleri hem konvansiyonel silah donanımlarını hem de nükleer silah adımlarını kendilerine tehdit olarak gördükleri İsrail'e karşı yapmaktalar.
Amerikan yönetimi İsrail'e oynarken doğal olarak Arap ülkeleri de Filistin'in yanında saf tutuyorlar.
Ortadoğu sorununun çözümünde bu anlayışın ve yaklaşımın kırılamamış olması mevcut sorunları da beraberinde getiriyor.
Amerika ve Avrupa ülkelerinin Suriye ve İran'a yüklenerek çözüm aramaları bu ülkeleri ılımlı bir sürece çekse de ılımlı bir ortamda İsrail'in geliştirdiği radikal uygulamalar yakın süreçte bu süreci de baltalayacak.
Bir tarafa baskı yapılırken diğer taraf elde tutulacak; bir ülkeye ekonomik ve siyasal ambargo konulurken diğer ülkeye silah yağdırılacak.
Avrupa ve Amerika'nın içine düştüğü en büyük ikilemlerden biri de bu.
Ortadoğu'da denge sağlanmak isteniyor ise dengesiz politikaların dengelenmesi gerekecek.
Amerika'ya, İsrail'e göre değil, uluslararası politikalar tüm ülkelerin faydasına göre şekillendiği sürece anlam kazanır.
İran'ın sahip olduğu reaktörler sorgulanırken bundan çıkar temin eden Ortadoğu aktörlerinin iyi bilinmesi lazım
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005