Irak'ta hemen hergün onar yirmişer insanın kanı akıyor, canı yanıyor, canı alınıyor.
Bubi tuzakları kuruluyor, binalardan ateşler açılıyor, araçlar havaya uçuruluyor, karakollara ve askerlik şubelerine saldırılar düzenleniyor.
Ölenlerin çoğu kadın ve çocuk.
Olmayan gıdaları alabilmek için çarşı pazara giden Iraklı kadınlar evlerine geri dönemiyor.
Evinin geçimine faydası olur diye asker veya polis olmayı düşünen gençler kayıt sırasında kolunu bacağını kaybediyor.
Çolunu çocuğunu eve hapsederek sokaktaki şiddetten korumaya gayret eden ana babaların evleri başlarına çökertiliyor.
Yani Irakta; sokakta da vuruluyorsunuz evinizin içinde de. Değişin birşey yok. Her yer savaş alanı.
Amerika'nın başını çektiği işgal gücü,siyasal olarak Irak'tan çekildim dese de, yeni işbirlikçileri kan akıtmaya devam ediyor.
Bir türlü sağlanamayan huzur ve bir türlü getirilemeyen demokrasi tankla topla sağlanmaya çalışılıyor.
İşgalciler Iraktan gitmiş görünse de bölgeden ruh olarak çıkmadılar.
İşgal ruhu karabasan gibi Irak'ın üzerine çökmüş bulunuyor.
Irak şuan tam bir cadı kazanı.
Kimin, nasıl, kimler tarafından ve nerede vurulacağı belli değil.
Şiddetin kaynağının belli bir adresi yok.
Irak'taki direniş ise çok başlı.
Ülkesini işgale karşı savunmak için kıyasıya mücadele veren insanların yanısıra serseriler de mafya türü örgütlenmeler de illegal küçük gruplar da işbaşında ve onlar da mevcut kaostan rant elde etmeye çabalıyorlar.
Belli şekilde ve dikta şeklinde de olsa, Saddam döneminde kısmi huzuru soluyan Irak'ta şimdi hiç huzur yok.
Kız kacırma olayları, fuhuş,hırsızlık, talan, içki ticareti, korsan yayıncılık ve silah tüccarlığı almış başını gidiyor.
Mevcut piyon Geçici Hükümet'e güven yok. Hükümetin etnik ve dini yapılanması halkı tatmin etmiyor.
Türkmenler, Araplar, Kürtler, Şiiler, Sünniler hiçbirisi şu anki durumdan memnun görünmüyor. Herkes ayrı telden takılıyor.
Peki işgal gücü işgalin başladığı tarihten itibaren olumlu ne yaptı?
Kocaman bir hiç.
Ortadoğu'nun tam göbeğinde Filistin sorunundan sonra devasa bir Irak sorunu ortaya çıkarıldı.
Ortadoğu'da dibi görünmeyen karanlık iki kör kuyu var şimdi.
Bu kuyulara atılan masum insanların feryadları yükselirken yardım haykırışlarına kulak veren olmuyor.
Irak'ta kuyular açılıyor, Filistin'de duvarlar örülüyor.
Huzurun halkasını oluşturmak isteyenlerse bölgede yeni dikenli çitler örmekteler.
Şiddetin çitine takılan tüylerden demokrasi örtüsü öreceğini vaadedenlerin vaadleri kocaman bir yalan olarak duvara asılı.
Irak'tan huzur çok ırak.
Kör bir kurşun, serseri bir şarapnel parçası, kan ve gözyaşı kusan siviller,olmayan huzur...
Iraklılar ölmeye/öldürülmeye devam ettikçe Amerika kendi açtığı kuyuların dibine çekilecek.
Bubi tuzakları kuruluyor, binalardan ateşler açılıyor, araçlar havaya uçuruluyor, karakollara ve askerlik şubelerine saldırılar düzenleniyor.
Ölenlerin çoğu kadın ve çocuk.
Olmayan gıdaları alabilmek için çarşı pazara giden Iraklı kadınlar evlerine geri dönemiyor.
Evinin geçimine faydası olur diye asker veya polis olmayı düşünen gençler kayıt sırasında kolunu bacağını kaybediyor.
Çolunu çocuğunu eve hapsederek sokaktaki şiddetten korumaya gayret eden ana babaların evleri başlarına çökertiliyor.
Yani Irakta; sokakta da vuruluyorsunuz evinizin içinde de. Değişin birşey yok. Her yer savaş alanı.
Amerika'nın başını çektiği işgal gücü,siyasal olarak Irak'tan çekildim dese de, yeni işbirlikçileri kan akıtmaya devam ediyor.
Bir türlü sağlanamayan huzur ve bir türlü getirilemeyen demokrasi tankla topla sağlanmaya çalışılıyor.
İşgalciler Iraktan gitmiş görünse de bölgeden ruh olarak çıkmadılar.
İşgal ruhu karabasan gibi Irak'ın üzerine çökmüş bulunuyor.
Irak şuan tam bir cadı kazanı.
Kimin, nasıl, kimler tarafından ve nerede vurulacağı belli değil.
Şiddetin kaynağının belli bir adresi yok.
Irak'taki direniş ise çok başlı.
Ülkesini işgale karşı savunmak için kıyasıya mücadele veren insanların yanısıra serseriler de mafya türü örgütlenmeler de illegal küçük gruplar da işbaşında ve onlar da mevcut kaostan rant elde etmeye çabalıyorlar.
Belli şekilde ve dikta şeklinde de olsa, Saddam döneminde kısmi huzuru soluyan Irak'ta şimdi hiç huzur yok.
Kız kacırma olayları, fuhuş,hırsızlık, talan, içki ticareti, korsan yayıncılık ve silah tüccarlığı almış başını gidiyor.
Mevcut piyon Geçici Hükümet'e güven yok. Hükümetin etnik ve dini yapılanması halkı tatmin etmiyor.
Türkmenler, Araplar, Kürtler, Şiiler, Sünniler hiçbirisi şu anki durumdan memnun görünmüyor. Herkes ayrı telden takılıyor.
Peki işgal gücü işgalin başladığı tarihten itibaren olumlu ne yaptı?
Kocaman bir hiç.
Ortadoğu'nun tam göbeğinde Filistin sorunundan sonra devasa bir Irak sorunu ortaya çıkarıldı.
Ortadoğu'da dibi görünmeyen karanlık iki kör kuyu var şimdi.
Bu kuyulara atılan masum insanların feryadları yükselirken yardım haykırışlarına kulak veren olmuyor.
Irak'ta kuyular açılıyor, Filistin'de duvarlar örülüyor.
Huzurun halkasını oluşturmak isteyenlerse bölgede yeni dikenli çitler örmekteler.
Şiddetin çitine takılan tüylerden demokrasi örtüsü öreceğini vaadedenlerin vaadleri kocaman bir yalan olarak duvara asılı.
Irak'tan huzur çok ırak.
Kör bir kurşun, serseri bir şarapnel parçası, kan ve gözyaşı kusan siviller,olmayan huzur...
Iraklılar ölmeye/öldürülmeye devam ettikçe Amerika kendi açtığı kuyuların dibine çekilecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005