İnancımız saldırı altında -1-

Tarih boyunca birbirleriyle en kanlı savaşları yapan, birbirlerini tekfir eden Yahudiler ve Hıristiyanlar söz konusu İslam ve Müslümanlar olunca aralarındaki tüm meseleleri kenara koyup birlik olmuşlardır.

Yahudi ve Hıristiyanların, İslam dünyası ve Müslümanlara karşı mücadele ve yok etme planları hayatın tüm öğeleri üzerinden yapılmıştır.

Siyonizm ve misyonerlik faaliyetleriyle, Müslümanları itikadı zaafiyetlere düşürüp, inancını sorgulayan kitleler oluşturmuşlardır.

Bu planlarını ise içimizdeki 'imanlarını az bir dünyalık karşılığında satan' münafıklar eliyle fiiliyata geçirmişlerdir.

Bu plan ve faaliyetler kapsamında mezhepler kurmuşlar, tarikatlar, cemaatler oluşturmuşlardır. Konu çok geniş. Detaylı bilgi için Merhum Prof. Dr. Haydar Baş'ın 'Dini ve milli Bütünlüğümüze Yönelik Tehditler' adlı eserini okumanızı tavsiye ederim.

Ortadoğu coğrafyasında istediklerini elde eden Siyonist-Haçlı zihniyet, Türk Milletinin yaşadığı Anadolu'da bu hedeflerine ulaşmakta zorlanmışlar ama vazgeçmemişlerdir.

Tarihçiler, Osmanlının yabancılara tanıdığı ticari kapitülasyonlar yanında din ve ayin serbestliği, misyonerlerin Anadolu'ya gelmelerinin önünü açmıştır, derler.

1583 yılında İstanbul'a gelmeyen başlayan misyonerler 1626'da Galata'daki St. Georges Kilisesi'ne ve etrafına yerleşerek, Hıristiyanlığın esaslarını öğretmeye, Katolikliği yaymaya başladıkları ve okul açtıkları tarihi belgelerde kayıtlıdır.

O dönemlerde Anadolu coğrafyasında, Osmanlı vatandaşı olan Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatlerine ait okullar yanında bir o kadar da yabancı okullar peş peşe açılmıştır. 

Askeri gücü ve ekonomisi güçlü olan Saray ve yöneticiler tehlikenin farkında değillerdi. Ama ne zamanki savaş meydanlarında mağlubiyetler peş peşe gelmeye, ekonomi çökmeye başladı işte o zaman Saray'dan imtiyazlı gayr-i Müslimler ihanete yöneldiler, emperyalist devletler ile iş birliği yaparak Türkleri arkadan vurdular.

Osmanlı'nın çöküş dönemiyle ilgili kayıtlar çok ilginç! 1890'lı yallarda Anadolu'da bilinen 223'ü Amerikalı Protestan olmak üzere 1,317 adet misyoner olduğu, bunların 5 kolej, 80 ortaokul ve 530 ilkokul seviyesindeki kurumlarda 27 binden fazla öğrenciye eğitim (!) verdikleri gerçeğiydi.

Ermeniler için ilk misyoner okulu, İstanbul Beyoğlu'nda 1834'de açılmıştır. 1852 yılında Amerikan misyonerleri Harput'ta, 'Fırat Kolejini', 1854'te Kayseri'de 'Talas Amerikan Misyoner Koleji'ni' açmışlardır.

Bu dönemlerde Trabzon, İzmir, Bursa'da okullar açan misyonerler, 1863 yılında İstanbul Bebek'te Robert Koleji'ni, daha sonra Amerikan Kız Koleji'ni açmışlardır. 

1897 yılında Osmanlı Devleti'nde; Fransa 127, İngiltere 60, Almanya 22, İtalya 22 Avusturya 11, Rusya 7 ve Amerika 131 okula sahip bulunuyorlardı (White, 1995:35-36). 

20. yüzyılın başlarında ise Anadolu'da misyonerler giderek artmış, 163 Kilise'ye 15,348 üye ve 450 okul rakamlarına ulaşmışlardı. (Greene, 1916).

Katolik ve Ortodoks misyonerlerinin kontrolündeki bu okulların müfredatlarının temel mantığı ise şöyle özetlenebilir: Türk düşmanlığı, Türk milletinin nasıl ve hangi yöntemlerle yok edileceği. 

Detaylara baktığımızda ise çok tanıdık başlıklar karşınıza çıkıyor: Türkleri ekonomik olarak zayıflatmak, Türk milletini ahlak, milliyet, din, gelenekleri bakımından çürütmek, küfrü öğretmek…

Küfrü, Türkler arasında yaymak, Türkleri zinaya ve diğer ahlaksızlıklara teşvik etmek, Türk gençlerinin her türlü ihtiraslarını tetiklemek…

Aile kurumunu yıpratmak, sevgi-saygı bağlarını koparmak, din adına öne çıkan kişileri günaha çekmek, içkiye, zinaya alıştırmak gibi nice başlıklar…

1. Dünya savaşı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında misyonerlerin, misyoner okullarının, kiliselerin ve de İslam'a mal edilen İngiliz menşeli tarikatların Osmanlının yıkılışına, Kurtuluş Savaşına ve Türk milletine karşı ihanetleri ortadadır.

Bugün Osmanlı eşittir İslam fitnesine kapılanlar, Osmanlının siyasi, ekonomik, sosyal, ahlaki ve eğitimdeki çöküş sebeplerini ne kadar görmezden gelseler de, Atatürk bu çöküşün tanığı olarak yaşananları çok iyi biliyordu.

Cumhuriyeti ilan ettikten sonra takke ve zaviyeleri kapattığı gibi misyonerlik faaliyetleri yasaklamış, mason örgütlerini de kapatmıştır. 3 Müslüman kız öğrenci Hıristiyan olduğu gerekçesiyle Bursa Amerikan kolejini kapatmıştır.

Ama 2. Dünya savaşı, ülkemizde çok partili hayata geçiş ve Menderes dönemiyle Osmanlı'daki faaliyetler kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı. 

Osmanlı döneminde 163 olan Kilise sayısı AKP'nin üstün gayretleriyle bugün 5 yüzü geçmiştir. Kilise evlerin sayısı 50 binlerle ifade edilmektedir. 

Yahudi ve Hıristiyan inanç önderlerine gerek iktidar ve gerekse muhalefet partileri tarafından dikkat çekici bir ilgi mevcuttur. 

Son örneğini geçen hafta Beştepe'de gördük. Ülkemizin Cumhurbaşkanı, İsrail ile iyi ilişkiler için hahambaşılardan yardım istedi. (yarın devam edecek)