İmam Rıza’nın Süleyman Mervezî ile tevhit münazarası -3-
İmam (a.s.): ‘Ey Süleyman! Allah (c.c.) cennet ve cehennemdeki her şeyi biliyor mu?
21.03.2024 08:23:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Allah (c.c.) cennet ve cehennemdeki her şeyi biliyor mu?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Acaba Allah-u Teala'nın gelecekte olacağını bildiği şeyler icat olacak mı?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Olacak şeyler olup bittiğinde ve onlardan hiçbir şey bâki kalmadığında acaba yine Allah-u Teala onlara bir şeyler mi ekleyecek, yoksa bu işten vaz mı geçecek?'
Süleyman: 'Onlara ekleyecektir.'
İmam (a.s.): 'Senin sözüne göre, Allah-u Teala ilminde olmayan şeyleri olacak şeylere ekleyecektir. Çünkü farz edilene göre, Allah-u Teala'nın gelecekte var olacaklarını bildirdiği şeylerin hepsi artık var olmuş ve geriye hiçbir şey bâki kalmamıştır.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, eklenenin sınır ve sonu yoktur.'
İmam (a.s.): 'Eğer onların sınır ve sonu düşünülmezse, o zaman sizin görüşünüze göre Allah-u Teala'nın ilmi, cennet ve cehennemde olacak şeyleri kuşatmıyor (onları bilmez).
Eğer Allah'ın ilmi, cennet ve cehennemde olabilecek şeyleri kuşatmıyorsa, o zaman onlarda olacak şeyleri onlar olmadan önce bilmeyecektir. Allah-u Teala bu tür söz ve inançlardan pek yücedir.'
Süleyman: 'Benim, Allah'ın onlara karşı ilmi yoktur demem, onların belli bir sınırı olmadığındandır. Zira, Allah-u Teala, onları ebedîlikle vasıflandırmıştır. İşte biz bunun için onları sınırlandırmak istemedik.'
İmam (a.s.): 'Allah'ın, onlar hakkındaki ilme sahip olması, onların sınırlılığını gerektirmez. Zira, Allah-u Teala bunu bilerek onlara ekliyor ve eklediği şeyleri onlardan kesmiyor. İşte Allah-u Teala, Kitabında şöyle buyuruyor: 'Derileri yanıp eridikçe de azabı tatsınlar diye yerlerine tekrar tekrar deriler bitiririz.'
Cennet ehli için ise şöyle buyuruyor: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.' Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler, ne kesilip eksilir ne de yasaklanır.'
Allah-u Teala bunu (eklenenleri) biliyor ve onları onlardan esirgemiyor. Acaba, Allah-u Teala cennet ehlinin yiyip içtiği şeylerin yerine başka bir şey yaratıyor mu?'
Süleyman: 'Evet, yaratıyor.'
İmam (a.s.): 'Acaba yiyilip içilenlerin yerine bıraktığı şeyleri onlardan kesiyor mu?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'İşte böylece cennette sarf edilen şeylerin yerine konan şeyler, artık onlardan kesilmeyecektir.'
Süleyman: 'Hayır, onlardan kesilecek ve onlara bir şey eklenmeyecektir.'
İmam (a.s.): 'O zaman cennet ve cehennemde olan şeyler tükenip yok olacaklar. Ey Süleyman! Bu söz, ebedîliğe ve Allah'ın Kitabına aykırıdır. Zira Allah-u Teala şöyle buyuruyor: 'Orada ne dilerlerse onlarındır ve katımızda daha fazlası da vardır.'
Yine buyuruyor ki: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.'
Yine buyuruyor ki: 'Ve onlar oradan çıkarılacak değillerdir.'
Yine buyuruyor ki: 'İçinde ebedî olarak kalacaklardır.'
Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler, ne biter, ne de yasaklanır.'
Süleyman bir cevap veremedi. Daha sonra İmam (a.s.) şöyle devam etti: 'Ey Süleyman! Söyle bakalım, irade fiil (iş) midir, yoksa fiilden başka bir şey midir?'
Süleyman: 'Evet, fiildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse hadistir, çünkü bütün fiiller hadistir.'
Süleyman: 'İrade fiil değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, ezelde Allah ile birlikte başka şeyler de vardı!'
Süleyman: 'İrade, inşa ve icattır.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Bu, sizin Zirar ve ashabını kınadığınız sözün aynısıdır. Zira, onlar şöyle diyorlar: 'Allah'ın gökte ve yerde veya denizde ve karada yarattıkları örneğin, köpek, domuz, maymun, insan ve hayvan gibi, bunların hepsi Allah'ın iradesidir. Allah'ın iradesi dirilir, ölür, yürür, yer, içer, evlenir, ürer, zulmeder, kötü işler yapar, kâfir olur ve şirk koşar.' Biz bu tür sözlerden uzağız ve onlarla düşmanız. İşte onun sınırı budur.'
Süleyman: 'İrade aynen Semî, Basîr ve ilim gibidir.'
İmam (a.s.): 'Yine ilk sözüne döndün! Söyler misin Semî, Basîr ve ilim sonradan mı icat olmuştur?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, iradeyi neden nefyettiniz? Bir defasında, irade etmedi, bir defasında da irade etti dediniz ve iradeyi Allah'ın mef'ulü (yaptığı iş) bilmiyorsunuz.'
Süleyman: 'Bu, aynen şuna benzer ki, bazen biliyor diyoruz, bazen de bilmiyor diyoruz.'
İmam (a.s.): 'Bunlar aynı değillerdir. Zira bilinen şeyleri nefyetmek, ilmi nefyetmek değildir, oysa irade edileni nefyetmek, iradenin varlığını nefyetmektir.
Çünkü eğer bir şey irade olunmazsa irade de olmamıştır. Ama bazen bilgi olur fakat bilinen olmaz. Bu aynen insanın görme özelliğine sahip olup görülecek bir şeyin olmamasına benzer. Bilgi vardır ama bilinen yoktur.'
Süleyman: 'İrade icat edilmiştir.'
İmam (a.s.): 'O hadistir, Semî ve Basîr gibi değildir. Çünkü Semî ve Basîr icat edilmemiştir. Ama irade icat edilmiştir.'
Süleyman: 'İrade, Allah'ın ezelî olan bir sıfatıdır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, insan da ezelî olmaya layıktır. Çünkü insanın sıfatı ezelîdir.'
Süleyman: 'Hayır, çünkü o sıfatı onun kendisi oluşturmamıştır.'
İmam (a.s.): 'Ey Horasanlı! Yanlışın ne kadar çoktur! Acaba onun irade ve kelamıyla eşya yaratılmıyor mu?'
Süleyman: 'Hayır.
İmam (a.s.): 'Eğer Allah'ın irade, meşiyet (istek) ve emri ile değilse ve kendisi de onları yaratmamışsa, o zaman bunlar nasıl icat oldular? Allah-u Teala bunlardan pek üstün ve münezzehtir.'
Süleyman verecek bir cevap bulamadı." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Acaba Allah-u Teala'nın gelecekte olacağını bildiği şeyler icat olacak mı?'
Süleyman: 'Evet.'
İmam (a.s.): 'Olacak şeyler olup bittiğinde ve onlardan hiçbir şey bâki kalmadığında acaba yine Allah-u Teala onlara bir şeyler mi ekleyecek, yoksa bu işten vaz mı geçecek?'
Süleyman: 'Onlara ekleyecektir.'
İmam (a.s.): 'Senin sözüne göre, Allah-u Teala ilminde olmayan şeyleri olacak şeylere ekleyecektir. Çünkü farz edilene göre, Allah-u Teala'nın gelecekte var olacaklarını bildirdiği şeylerin hepsi artık var olmuş ve geriye hiçbir şey bâki kalmamıştır.'
Süleyman: 'Sana feda olayım, eklenenin sınır ve sonu yoktur.'
İmam (a.s.): 'Eğer onların sınır ve sonu düşünülmezse, o zaman sizin görüşünüze göre Allah-u Teala'nın ilmi, cennet ve cehennemde olacak şeyleri kuşatmıyor (onları bilmez).
Eğer Allah'ın ilmi, cennet ve cehennemde olabilecek şeyleri kuşatmıyorsa, o zaman onlarda olacak şeyleri onlar olmadan önce bilmeyecektir. Allah-u Teala bu tür söz ve inançlardan pek yücedir.'
Süleyman: 'Benim, Allah'ın onlara karşı ilmi yoktur demem, onların belli bir sınırı olmadığındandır. Zira, Allah-u Teala, onları ebedîlikle vasıflandırmıştır. İşte biz bunun için onları sınırlandırmak istemedik.'
İmam (a.s.): 'Allah'ın, onlar hakkındaki ilme sahip olması, onların sınırlılığını gerektirmez. Zira, Allah-u Teala bunu bilerek onlara ekliyor ve eklediği şeyleri onlardan kesmiyor. İşte Allah-u Teala, Kitabında şöyle buyuruyor: 'Derileri yanıp eridikçe de azabı tatsınlar diye yerlerine tekrar tekrar deriler bitiririz.'
Cennet ehli için ise şöyle buyuruyor: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.' Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler, ne kesilip eksilir ne de yasaklanır.'
Allah-u Teala bunu (eklenenleri) biliyor ve onları onlardan esirgemiyor. Acaba, Allah-u Teala cennet ehlinin yiyip içtiği şeylerin yerine başka bir şey yaratıyor mu?'
Süleyman: 'Evet, yaratıyor.'
İmam (a.s.): 'Acaba yiyilip içilenlerin yerine bıraktığı şeyleri onlardan kesiyor mu?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'İşte böylece cennette sarf edilen şeylerin yerine konan şeyler, artık onlardan kesilmeyecektir.'
Süleyman: 'Hayır, onlardan kesilecek ve onlara bir şey eklenmeyecektir.'
İmam (a.s.): 'O zaman cennet ve cehennemde olan şeyler tükenip yok olacaklar. Ey Süleyman! Bu söz, ebedîliğe ve Allah'ın Kitabına aykırıdır. Zira Allah-u Teala şöyle buyuruyor: 'Orada ne dilerlerse onlarındır ve katımızda daha fazlası da vardır.'
Yine buyuruyor ki: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.'
Yine buyuruyor ki: 'Ve onlar oradan çıkarılacak değillerdir.'
Yine buyuruyor ki: 'İçinde ebedî olarak kalacaklardır.'
Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler, ne biter, ne de yasaklanır.'
Süleyman bir cevap veremedi. Daha sonra İmam (a.s.) şöyle devam etti: 'Ey Süleyman! Söyle bakalım, irade fiil (iş) midir, yoksa fiilden başka bir şey midir?'
Süleyman: 'Evet, fiildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse hadistir, çünkü bütün fiiller hadistir.'
Süleyman: 'İrade fiil değildir.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, ezelde Allah ile birlikte başka şeyler de vardı!'
Süleyman: 'İrade, inşa ve icattır.'
İmam (a.s.): 'Ey Süleyman! Bu, sizin Zirar ve ashabını kınadığınız sözün aynısıdır. Zira, onlar şöyle diyorlar: 'Allah'ın gökte ve yerde veya denizde ve karada yarattıkları örneğin, köpek, domuz, maymun, insan ve hayvan gibi, bunların hepsi Allah'ın iradesidir. Allah'ın iradesi dirilir, ölür, yürür, yer, içer, evlenir, ürer, zulmeder, kötü işler yapar, kâfir olur ve şirk koşar.' Biz bu tür sözlerden uzağız ve onlarla düşmanız. İşte onun sınırı budur.'
Süleyman: 'İrade aynen Semî, Basîr ve ilim gibidir.'
İmam (a.s.): 'Yine ilk sözüne döndün! Söyler misin Semî, Basîr ve ilim sonradan mı icat olmuştur?'
Süleyman: 'Hayır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, iradeyi neden nefyettiniz? Bir defasında, irade etmedi, bir defasında da irade etti dediniz ve iradeyi Allah'ın mef'ulü (yaptığı iş) bilmiyorsunuz.'
Süleyman: 'Bu, aynen şuna benzer ki, bazen biliyor diyoruz, bazen de bilmiyor diyoruz.'
İmam (a.s.): 'Bunlar aynı değillerdir. Zira bilinen şeyleri nefyetmek, ilmi nefyetmek değildir, oysa irade edileni nefyetmek, iradenin varlığını nefyetmektir.
Çünkü eğer bir şey irade olunmazsa irade de olmamıştır. Ama bazen bilgi olur fakat bilinen olmaz. Bu aynen insanın görme özelliğine sahip olup görülecek bir şeyin olmamasına benzer. Bilgi vardır ama bilinen yoktur.'
Süleyman: 'İrade icat edilmiştir.'
İmam (a.s.): 'O hadistir, Semî ve Basîr gibi değildir. Çünkü Semî ve Basîr icat edilmemiştir. Ama irade icat edilmiştir.'
Süleyman: 'İrade, Allah'ın ezelî olan bir sıfatıdır.'
İmam (a.s.): 'Öyleyse, insan da ezelî olmaya layıktır. Çünkü insanın sıfatı ezelîdir.'
Süleyman: 'Hayır, çünkü o sıfatı onun kendisi oluşturmamıştır.'
İmam (a.s.): 'Ey Horasanlı! Yanlışın ne kadar çoktur! Acaba onun irade ve kelamıyla eşya yaratılmıyor mu?'
Süleyman: 'Hayır.
İmam (a.s.): 'Eğer Allah'ın irade, meşiyet (istek) ve emri ile değilse ve kendisi de onları yaratmamışsa, o zaman bunlar nasıl icat oldular? Allah-u Teala bunlardan pek üstün ve münezzehtir.'
Süleyman verecek bir cevap bulamadı." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.