İmam Musa Kazım’ın imamet işaretleri -3-
İmam Kazım; “Meryem’in İsâ’yı (aleyhisselâm) kenarında doğurduğu nehri biliyor musun?’
08.12.2023 18:03:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





İmam Kazım; "Meryem'in İsâ'yı (aleyhisselâm) kenarında doğurduğu nehri biliyor musun?'
Adam, 'Hayır' dedi.
İmam şu açıklamayı yaptı: 'O nehir, Fırat nehridir. Bu nehrin kenarında hurma ve üzüm bağları vardır. Hiçbir yerin hurma ve üzümü, Fırat kenarındaki hurmalara ve üzümlere yetişemez.
Meryem'in dilinin tutulduğu ve dönemin Yahudi kralı Kaydus'un oğullarını ve taraftarlarını çağırdığı, kendisine yardım edip İmranoğulları'nı dışarı çıkarıp Meryem'e bakmalarını sağladığı gün, Meryem'e bir şeyler söylediler. Allah, onların bu sözlerini senin kitabında (İncil) ve bizim kitabımızda (Kur'ân) anlatmıştır. Sen bu sözlerin mânâsını anladın mı?'
Dedi ki: 'Evet, daha bugün okudum.'
Buyurdu ki: 'O zaman sen bu mecliste Müslüman olup hidâyete ermeden kalkmazsın.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Annemin ismi Süryanice'de ve Arapça'da nedir?'
Buyurdu ki: "Senin annenin ismi Süryanice'de, Ankaliye'dir. Babaannenin adı ise Unkure'dir. Annenin isminin Arapçası, Humeyye'dir. Babanın adı, Abdulmesih'tir; bunun Arapça aslı ise Abdullah'tır. Çünkü Mesih'in kulu olmaz.'
Dedi ki: 'Doğru söyledin ve ne güzel söyledin. Peki, dedemin adı nedir?'
İmam buyurdu ki: 'Dedenin ismi ise Cebrâil'dir. Ona şu meclisimde Abdurrahmân adını verdim.'
Dedi ki: 'O, Müslüman mıydı ki?'
Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Evet ve şehit edildi. Askerler evine girdiler, haince onu öldürdüler, askerler Şamlı idiler.'
Dedi ki: 'Benim künyemden önceki adım neydi?'
Dedi ki: 'Senin adın, Abdussalib'di (Haçın kulu).'
Dedi ki: 'Bana ne ad koyacaksın?'
Dedi ki: 'Sana Abdullah (Allah'ın kulu) adını koyuyorum.'
Adam İmam'ın huzurunda dedi ki: 'Ben, büyük Allah'a iman ettim. Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun tek ve ortaksız olduğuna şahitlik ettim. O tektir, hiçbir şeye muhtaç değildir.
Hıristiyanların ve Yahudilerin vasfettiği gibi değildir. Ya da herhangi bir şirk türünün tanımladığı gibi değildir. Muhammed'in O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şahitlik ederim. Allah O'nu hak ile gönderdi.
O, hakkı, Hakk'a taraftar olanlar için açıkladı. Ama bâtıl taraftarları körlük içinde kaldılar. O, Allah tarafından bütün insanlara gönderilmiş bir elçiydi. Kızıl derilisinden siyah derilisine kadar herkes, O'nun mesajı karşısında eşittir.
Görenler gördü, hidâyete erenler hidâyete erdi. Bâtıl taraftarları, körlük içinde bocaladılar. Tanrı olduklarını iddia ettikleri putları bile, onlardan uzaklaştılar.
Şahitlik ederim ki, o'nun velisi de hikmetini dile getirdi. O'ndan önceki bütün nebiler, yüce hikmeti ifade ettiler. Allah'a itaat etmek için hep birlikte çabaladılar. Bâtıldan ve bâtıl ehlinden ayrıldılar. Pislikten ve pislik ehlinden uzaklaştılar. Sapıklık yolundan ayrıldılar.
Allah, kendisine ibâdet etmeleri dolayısıyla, onlara yardım etti, onları günahlardan korudu. Onlar, Allah'ın velileri ve dinin yardımcılarıdır. İnsanları hayra teşvik ederler, hayrı emrederler. Ben onların en küçüğünden en büyüğüne kadar tümüne iman ettim.
Adını andıklarıma ve anmadıklarıma inandım. Âlemlerin Rabbi olan Allah Tebareke ve Teâlâ'ya iman ettim.'
Bunları ikrar ettikten sonra zünnarı ve boynundaki altın haçı kopardı, sonra şunları söyledi: 'Bana zekâtımı nereye harcamam gerektiğini söyle, emrini derhal yerine getireyim.'
Buyurdu ki: 'Burada bir kardeşin var, o da senin dinin üzereydi ve senin kavminden Kays b. Salebe kabilesine mensuptur. O da senin kavuştuğun nimete (İslam) kavuşmuş bulunuyor. Onunla eşit durumdasınız. Onunla komşuluk etmeni istiyorum. Ben, İslam'dan doğan haklarınızı esirgemeyeceğim.'
Dedi ki: 'Allah seni sâlih kılsın. Ben zengin bir insanım. Memleketimde -yarısı erkek yarısı dişi olmak üzere- üç yüz tane atım ve bin tane devem var. Senin onlar üzerindeki hakkın, benim onlar üzerindeki hakkımdan daha geniştir.'
İmam ona dedi ki: 'Sen, Allah'ın ve Resûlü'nün azadlığısın. Soyun sopun eski saygınlığı üzere devam edecektir.'
Adam güzel bir Müslümanlık örneği sergiledi.
Fihroğulları aşiretinden bir kadınla evlendi. Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ona, Ali b. Ebi Tâlib (aleyhisselâm) sadakasından elli dinar mehir verdi. Ona bir hizmetçi tuttu ve evini verdi.
Ebû İbrahim (aleyhisselâm) Medine'den çıkarılıncaya kadar o evde kaldı. Ebû İbrahim'in Medine'den çıkarılışından yirmi sekiz gün sonra vefat etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Adam, 'Hayır' dedi.
İmam şu açıklamayı yaptı: 'O nehir, Fırat nehridir. Bu nehrin kenarında hurma ve üzüm bağları vardır. Hiçbir yerin hurma ve üzümü, Fırat kenarındaki hurmalara ve üzümlere yetişemez.
Meryem'in dilinin tutulduğu ve dönemin Yahudi kralı Kaydus'un oğullarını ve taraftarlarını çağırdığı, kendisine yardım edip İmranoğulları'nı dışarı çıkarıp Meryem'e bakmalarını sağladığı gün, Meryem'e bir şeyler söylediler. Allah, onların bu sözlerini senin kitabında (İncil) ve bizim kitabımızda (Kur'ân) anlatmıştır. Sen bu sözlerin mânâsını anladın mı?'
Dedi ki: 'Evet, daha bugün okudum.'
Buyurdu ki: 'O zaman sen bu mecliste Müslüman olup hidâyete ermeden kalkmazsın.'
Hıristiyan adam dedi ki: 'Annemin ismi Süryanice'de ve Arapça'da nedir?'
Buyurdu ki: "Senin annenin ismi Süryanice'de, Ankaliye'dir. Babaannenin adı ise Unkure'dir. Annenin isminin Arapçası, Humeyye'dir. Babanın adı, Abdulmesih'tir; bunun Arapça aslı ise Abdullah'tır. Çünkü Mesih'in kulu olmaz.'
Dedi ki: 'Doğru söyledin ve ne güzel söyledin. Peki, dedemin adı nedir?'
İmam buyurdu ki: 'Dedenin ismi ise Cebrâil'dir. Ona şu meclisimde Abdurrahmân adını verdim.'
Dedi ki: 'O, Müslüman mıydı ki?'
Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) buyurdu ki: 'Evet ve şehit edildi. Askerler evine girdiler, haince onu öldürdüler, askerler Şamlı idiler.'
Dedi ki: 'Benim künyemden önceki adım neydi?'
Dedi ki: 'Senin adın, Abdussalib'di (Haçın kulu).'
Dedi ki: 'Bana ne ad koyacaksın?'
Dedi ki: 'Sana Abdullah (Allah'ın kulu) adını koyuyorum.'
Adam İmam'ın huzurunda dedi ki: 'Ben, büyük Allah'a iman ettim. Allah'tan başka ilâh olmadığına, O'nun tek ve ortaksız olduğuna şahitlik ettim. O tektir, hiçbir şeye muhtaç değildir.
Hıristiyanların ve Yahudilerin vasfettiği gibi değildir. Ya da herhangi bir şirk türünün tanımladığı gibi değildir. Muhammed'in O'nun kulu ve Resûlü olduğuna şahitlik ederim. Allah O'nu hak ile gönderdi.
O, hakkı, Hakk'a taraftar olanlar için açıkladı. Ama bâtıl taraftarları körlük içinde kaldılar. O, Allah tarafından bütün insanlara gönderilmiş bir elçiydi. Kızıl derilisinden siyah derilisine kadar herkes, O'nun mesajı karşısında eşittir.
Görenler gördü, hidâyete erenler hidâyete erdi. Bâtıl taraftarları, körlük içinde bocaladılar. Tanrı olduklarını iddia ettikleri putları bile, onlardan uzaklaştılar.
Şahitlik ederim ki, o'nun velisi de hikmetini dile getirdi. O'ndan önceki bütün nebiler, yüce hikmeti ifade ettiler. Allah'a itaat etmek için hep birlikte çabaladılar. Bâtıldan ve bâtıl ehlinden ayrıldılar. Pislikten ve pislik ehlinden uzaklaştılar. Sapıklık yolundan ayrıldılar.
Allah, kendisine ibâdet etmeleri dolayısıyla, onlara yardım etti, onları günahlardan korudu. Onlar, Allah'ın velileri ve dinin yardımcılarıdır. İnsanları hayra teşvik ederler, hayrı emrederler. Ben onların en küçüğünden en büyüğüne kadar tümüne iman ettim.
Adını andıklarıma ve anmadıklarıma inandım. Âlemlerin Rabbi olan Allah Tebareke ve Teâlâ'ya iman ettim.'
Bunları ikrar ettikten sonra zünnarı ve boynundaki altın haçı kopardı, sonra şunları söyledi: 'Bana zekâtımı nereye harcamam gerektiğini söyle, emrini derhal yerine getireyim.'
Buyurdu ki: 'Burada bir kardeşin var, o da senin dinin üzereydi ve senin kavminden Kays b. Salebe kabilesine mensuptur. O da senin kavuştuğun nimete (İslam) kavuşmuş bulunuyor. Onunla eşit durumdasınız. Onunla komşuluk etmeni istiyorum. Ben, İslam'dan doğan haklarınızı esirgemeyeceğim.'
Dedi ki: 'Allah seni sâlih kılsın. Ben zengin bir insanım. Memleketimde -yarısı erkek yarısı dişi olmak üzere- üç yüz tane atım ve bin tane devem var. Senin onlar üzerindeki hakkın, benim onlar üzerindeki hakkımdan daha geniştir.'
İmam ona dedi ki: 'Sen, Allah'ın ve Resûlü'nün azadlığısın. Soyun sopun eski saygınlığı üzere devam edecektir.'
Adam güzel bir Müslümanlık örneği sergiledi.
Fihroğulları aşiretinden bir kadınla evlendi. Ebû İbrahim (Mûsâ b. Ca'fer aleyhisselâm) ona, Ali b. Ebi Tâlib (aleyhisselâm) sadakasından elli dinar mehir verdi. Ona bir hizmetçi tuttu ve evini verdi.
Ebû İbrahim (aleyhisselâm) Medine'den çıkarılıncaya kadar o evde kaldı. Ebû İbrahim'in Medine'den çıkarılışından yirmi sekiz gün sonra vefat etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.