İmam Ali’ye (a.s.) isyan etmek küfürdür
İmam Bâkır’a (a.s.) göre, İmam Ali’ye isyan etmek de küfürdür
03.10.2023 19:30:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Bâkır'a (a.s.) göre, İmam Ali'ye isyan etmek de küfürdür.
Ebu Bâsir, rivayet eder: "Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Ali'ye uymak zillete neden olur. Ona isyan etmek ise küfürdür.'
Denildi: 'Ali'ye (a.s.) uymak zillet, ona isyan etmek nasıl Allah'a (Azze ve Celle) inkâr olur?'
Buyurdu ki: Şüphesiz Ali (a.s.) sizi Hakka götürür, eğer ona uyarsanız, ezilir, zelil olursunuz ama ona isyan ederseniz, Allah'ı (Azze ve Celle) inkâr etmiş olursunuz."
Fudayl b. Yesar rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki: Allah Azze ve Celle, Ali b. Ebu Tâlib'i (a.s.), Kendisiyle kulları arasında bir işaret olarak dikmiştir.
Bu işareti tanıyan, bilen mü'mindir, tanımayan, bilmeyen de kâfirdir. Cahil olansa, şaşkın-dır. Onunla beraber başka bir alamete yer verense müşriktir. Ali'nin (a.s.) velayeti ile gelen cennete, onun düşmanlığı ile gelen de cehenneme girer."
İmam Ali'nin velayetine tâbi olmak ile ilgili hadisleri
Sa'd b. Tarif şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) buyurdu ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Nebilerin hayatına benzer bir hayat yaşamak, şehitlerin ölümüne benzer şekilde ölmek ve Rah-man'ın diktiği, bahçelerle süslediği cennetlerde yaşamak isteyen, Ali'yi veli edinsin, ona uysun, onun dostunu dost edinsin ve ondan sonra gelen imamlara uysun.
Çünkü onlar, benim zürriyetimdirler, benim yaratıldığım topraktan yaratılmışlardır. Allah'ım!
Benim anlayışımı ve Benim ilmimi onlara bahşet. Ümmetimden onlara karşı çıkanlara yazıklar olsun! Allah'ım onları Benim şefaatime erdirme!"
Ebu Hamza es-Sumâlî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Allah diyor ki: 'Senin ümmetinden bedbaht olanların aleyhindeki kanıtımın tamamlanması, onların, Ali'nin velayetini terk etmeleri, onun düşmanlarını veli edinmeleri, onun ve ondan sonraki vasilerin üstünlüklerini inkâr etmeleri şeklinde gerçekleşir.
Çünkü Senin üstünlüğün, onların üstünlüğüdür, Sana itaat, onlara itaattir. Senin hakkın, onların da hakkıdır. Sana baş kaldırmak onlara da baş kaldırmaktır.
Onlar Senden sonraki doğru yol önderleridir. Senin ruhun, onların içindedir. Senin ruhun ise Allah tarafından içine konulmuştur. Onlar Senin yaratıldığın topraktan ve Senin ıtret (zürriyet)indendirler. Senin etinden ve kanındandırlar.
Allah Azze ve Celle onlarla ilgili olarak Senin ve Senden önceki peygamberlerin sünnetini uygulamıştır. Onlar Senden sonra Benim ilmimin bekçileridir. Bunlar Benim üzerimde haktır. Onları seçtim, Kendime has kıldım ve onlardan râzı oldum. Onları seven, onları veli edinen ve onların üstünlüklerini kabul eden kurtuldu.'
Cebrail, Bana onların ve babalarının adlarını, onları sevenleri ve üstünlüklerini kabul edenleri haber vermiştir."
Câbir el-Cûfî, Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Benim hayatımı yaşamak, Benim gibi ölmek, Bana vaad edilen cennete girmek ve Rabbimin Kendi elleriyle diktiği dala tutunmak kimin hoşuna gidiyorsa, Ali b. Ebu Tâlib ve ondan sonraki vasileri veli edinsin.
Çünkü onlar sizi sapıklık kapısından içeri sokmaz ve hidâyet kapısından dışarı çıkarmazlar. Onlara öğretmeye kalkışmayın; çünkü onlar sizden daha bilgilidirler.
Ben Rabbimden onlarla Kitabın, havuz başına geri dönünceye kadar birbirinden ayırmamasını istedim. İşte böyle -Peygamberimiz iki elinin işaret parmağını birleştirdi- o havuzun genişliği San'a ile Eyle arası kadardır ve içinde yıldızlar sayısınca altın ve gümüş kadehler vardır."
Fudayl b. Yesar şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) dedi ki:
Allah'ın (Azze ve Celle) rahmet ve huzur meltemi, zaferi, yardımı, kurtuluşu, bereketi, kerameti, bağışlaması, affı, kolaylığı, müjdesi, hoşnutluğu, yakınlığı, yardımı, egemen kılışı, umudu ve sevgisi Ali'yi veli edinen, onu imam edinip düşmanlarından uzaklaşan, onun ve ondan sonraki vasilerinin üstünlüğünü kabul eden kimse içindir.
Onları şefaatimin kapsamına almak Benim üzerimdeki bir haktır. Onlarla ilgili olarak Benim duamı kabul etmek de Rabbimin üzerindeki bir haktır. Çünkü onlar Benim tâbilerimdir. Bana tâbi olan da Bendendir."
İmam Ali'nin (a.s.) faziletleri ile ilgili aktardıkları
Zürâre b. A'yen, babasından şöyle nakleder: "İmam Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu:
Ali (a.s.) sabah namazını kılınca gün ağarıncaya kadar zikir ve dua ile meşgul olurdu. Güneş doğunca fakirler, düşkünler ve diğer insanlar etrafında toplanırlardı. Onlara fıkıh ve Kur'an öğretirdi. Ardından, belli bir saatte kalkıp oradan ayrılırdı.
Bir gün dışarı çıktığında oradan geçen bir adam ona kötü bir söz söyledi. -Ebu Câfer (a.s.), bu adamın adını zikretmedi.-
İmam derhal geri döndü, minbere çıktı ve halkın mescide toplanmasını emretti. İnsanlar mescide toplanınca, Allah'a hamd etti, O'na övgüler sundu. Peygamberine (s.a.v.) salât ve selâm getirdi. Sonra şöyle dedi:
'Ey insanlar! İmamın hilminden (ağırbaşlılığından) ve fıkhından daha çok Allah'a sevimli gelen ve menfaati yaygın olan başka bir şey yoktur.
Yine, imamın bir anda parlamasından ve kontrolsüz öfkelenmesinden daha çok Allah'a buğzedici gelen ve zararı daha yaygın olan başka bir şey yoktur.
Haberiniz olsun, kendi nefsinden öğüt vereni olmayan insanın Allah tarafından koruyanı da olmaz.
Haberiniz olsun, kim kendi nefsi itibari ile insaf ölçülerinde davranmayı bilirse, Allah onun onurunu, izzetini arttırır. Haberiniz olsun, Allah'a itaatte zelil olmak, O'na isyanda gururlanmaktan daha iyidir.'
Sonra şöyle dedi: 'Nerede az önce konuşan kişi?' Adam kendini gizleyemedi ve 'Buradayım, ey Emire'l-Mü'minin' dedi. Bunun üzerine İmam'a (a.s.) şöyle dedi: 'Eğer affetsen, hoş görsen, sana yakışan da budur.'
İmam (a.s.), 'Affettim, bağışladım' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Ebu Bâsir, rivayet eder: "Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Ali'ye uymak zillete neden olur. Ona isyan etmek ise küfürdür.'
Denildi: 'Ali'ye (a.s.) uymak zillet, ona isyan etmek nasıl Allah'a (Azze ve Celle) inkâr olur?'
Buyurdu ki: Şüphesiz Ali (a.s.) sizi Hakka götürür, eğer ona uyarsanız, ezilir, zelil olursunuz ama ona isyan ederseniz, Allah'ı (Azze ve Celle) inkâr etmiş olursunuz."
Fudayl b. Yesar rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki: Allah Azze ve Celle, Ali b. Ebu Tâlib'i (a.s.), Kendisiyle kulları arasında bir işaret olarak dikmiştir.
Bu işareti tanıyan, bilen mü'mindir, tanımayan, bilmeyen de kâfirdir. Cahil olansa, şaşkın-dır. Onunla beraber başka bir alamete yer verense müşriktir. Ali'nin (a.s.) velayeti ile gelen cennete, onun düşmanlığı ile gelen de cehenneme girer."
İmam Ali'nin velayetine tâbi olmak ile ilgili hadisleri
Sa'd b. Tarif şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) buyurdu ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: Nebilerin hayatına benzer bir hayat yaşamak, şehitlerin ölümüne benzer şekilde ölmek ve Rah-man'ın diktiği, bahçelerle süslediği cennetlerde yaşamak isteyen, Ali'yi veli edinsin, ona uysun, onun dostunu dost edinsin ve ondan sonra gelen imamlara uysun.
Çünkü onlar, benim zürriyetimdirler, benim yaratıldığım topraktan yaratılmışlardır. Allah'ım!
Benim anlayışımı ve Benim ilmimi onlara bahşet. Ümmetimden onlara karşı çıkanlara yazıklar olsun! Allah'ım onları Benim şefaatime erdirme!"
Ebu Hamza es-Sumâlî şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum:
Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Allah diyor ki: 'Senin ümmetinden bedbaht olanların aleyhindeki kanıtımın tamamlanması, onların, Ali'nin velayetini terk etmeleri, onun düşmanlarını veli edinmeleri, onun ve ondan sonraki vasilerin üstünlüklerini inkâr etmeleri şeklinde gerçekleşir.
Çünkü Senin üstünlüğün, onların üstünlüğüdür, Sana itaat, onlara itaattir. Senin hakkın, onların da hakkıdır. Sana baş kaldırmak onlara da baş kaldırmaktır.
Onlar Senden sonraki doğru yol önderleridir. Senin ruhun, onların içindedir. Senin ruhun ise Allah tarafından içine konulmuştur. Onlar Senin yaratıldığın topraktan ve Senin ıtret (zürriyet)indendirler. Senin etinden ve kanındandırlar.
Allah Azze ve Celle onlarla ilgili olarak Senin ve Senden önceki peygamberlerin sünnetini uygulamıştır. Onlar Senden sonra Benim ilmimin bekçileridir. Bunlar Benim üzerimde haktır. Onları seçtim, Kendime has kıldım ve onlardan râzı oldum. Onları seven, onları veli edinen ve onların üstünlüklerini kabul eden kurtuldu.'
Cebrail, Bana onların ve babalarının adlarını, onları sevenleri ve üstünlüklerini kabul edenleri haber vermiştir."
Câbir el-Cûfî, Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) şöyle rivayet etmiştir: "Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Benim hayatımı yaşamak, Benim gibi ölmek, Bana vaad edilen cennete girmek ve Rabbimin Kendi elleriyle diktiği dala tutunmak kimin hoşuna gidiyorsa, Ali b. Ebu Tâlib ve ondan sonraki vasileri veli edinsin.
Çünkü onlar sizi sapıklık kapısından içeri sokmaz ve hidâyet kapısından dışarı çıkarmazlar. Onlara öğretmeye kalkışmayın; çünkü onlar sizden daha bilgilidirler.
Ben Rabbimden onlarla Kitabın, havuz başına geri dönünceye kadar birbirinden ayırmamasını istedim. İşte böyle -Peygamberimiz iki elinin işaret parmağını birleştirdi- o havuzun genişliği San'a ile Eyle arası kadardır ve içinde yıldızlar sayısınca altın ve gümüş kadehler vardır."
Fudayl b. Yesar şöyle rivayet etmiştir: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır Aleyhisselâm) dedi ki:
Allah'ın (Azze ve Celle) rahmet ve huzur meltemi, zaferi, yardımı, kurtuluşu, bereketi, kerameti, bağışlaması, affı, kolaylığı, müjdesi, hoşnutluğu, yakınlığı, yardımı, egemen kılışı, umudu ve sevgisi Ali'yi veli edinen, onu imam edinip düşmanlarından uzaklaşan, onun ve ondan sonraki vasilerinin üstünlüğünü kabul eden kimse içindir.
Onları şefaatimin kapsamına almak Benim üzerimdeki bir haktır. Onlarla ilgili olarak Benim duamı kabul etmek de Rabbimin üzerindeki bir haktır. Çünkü onlar Benim tâbilerimdir. Bana tâbi olan da Bendendir."
İmam Ali'nin (a.s.) faziletleri ile ilgili aktardıkları
Zürâre b. A'yen, babasından şöyle nakleder: "İmam Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu:
Ali (a.s.) sabah namazını kılınca gün ağarıncaya kadar zikir ve dua ile meşgul olurdu. Güneş doğunca fakirler, düşkünler ve diğer insanlar etrafında toplanırlardı. Onlara fıkıh ve Kur'an öğretirdi. Ardından, belli bir saatte kalkıp oradan ayrılırdı.
Bir gün dışarı çıktığında oradan geçen bir adam ona kötü bir söz söyledi. -Ebu Câfer (a.s.), bu adamın adını zikretmedi.-
İmam derhal geri döndü, minbere çıktı ve halkın mescide toplanmasını emretti. İnsanlar mescide toplanınca, Allah'a hamd etti, O'na övgüler sundu. Peygamberine (s.a.v.) salât ve selâm getirdi. Sonra şöyle dedi:
'Ey insanlar! İmamın hilminden (ağırbaşlılığından) ve fıkhından daha çok Allah'a sevimli gelen ve menfaati yaygın olan başka bir şey yoktur.
Yine, imamın bir anda parlamasından ve kontrolsüz öfkelenmesinden daha çok Allah'a buğzedici gelen ve zararı daha yaygın olan başka bir şey yoktur.
Haberiniz olsun, kendi nefsinden öğüt vereni olmayan insanın Allah tarafından koruyanı da olmaz.
Haberiniz olsun, kim kendi nefsi itibari ile insaf ölçülerinde davranmayı bilirse, Allah onun onurunu, izzetini arttırır. Haberiniz olsun, Allah'a itaatte zelil olmak, O'na isyanda gururlanmaktan daha iyidir.'
Sonra şöyle dedi: 'Nerede az önce konuşan kişi?' Adam kendini gizleyemedi ve 'Buradayım, ey Emire'l-Mü'minin' dedi. Bunun üzerine İmam'a (a.s.) şöyle dedi: 'Eğer affetsen, hoş görsen, sana yakışan da budur.'
İmam (a.s.), 'Affettim, bağışladım' dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)