Çok büyük bir afet yaşadık, yaşamaya da devam ediyoruz. Aynen geçmişteki afetlerde olduğu gibi bu afetin de manevi ve maddi etkileri çok uzun yıllar devam edecektir.
Hedef haliyle 21 yıllık tek parti iktidarı. Haklı olarak, iktidara yapılması gerekip de yapılmayanların ve de yapılmaması gerekirken yapılanların hesabı soruluyor.
Tabi kantarın topuzunu kaçıranlarda var, kantara yeni topuz monte isteyenlerde. Ama 21 yıllık iktidarın deprem konusunda ki hassasiyetlerini de inkar etmemek lazımdır.
23 yıl önceye gidelim. Ülkemiz siyaseti tıkanma noktasına gelmişti. Erdoğan, bugünkü 'millet ittifakı' gibi çok bileşenli bir kadro kurup, milletin önüne çıkmıştı. Söylem ve çıkışlarıyla umut vaat ediyor, verdiği ayarlar herkesin hoşuna gidiyordu.
İktidar oldu. İktidarının ilk yılında Bingöl'de deprem oldu. İki yüze yakın insanımızı kaybettik. Binlerce insanımız yaralandı. Yüzlerce bina çöktü.
Bu deprem 100 yıl içinde Bingöl'de yaşanan 6. depremdi. Sayın Erdoğan bölgeye gitti ve bu depremin sebebini açıkladı.
"Kırılan ar damarlarıdır…
Malzemeden çalmanın arkasındaki ahlak hırsızlığıdır…
Demokrasiden çalmak, hukuk kapkaççılığı, siyaset yankesiciliği ve kamu yönetimi kalpazanlığı yatmaktadır…
Bu olay, kamu otoritesinin devlet imkanlarını nasıl kullandığını bütün çıplaklığı ile ortaya koymuştur.
Olay kader diye geçiştirilemez' dedi.
Yüzde 1 milyon haklıydı ve Marmara depreminin acılarını yaşayan insanımıza bu sözler umut olmuştu.
Tabi deprem coğrafyasındaydık ve sallanıyorduk. Van, Elazığ, Malatya, Ağrı, İzmir, Manisa, Düzce, İstanbul ve daha birçok ilimizde büyük-küçük onlarca deprem meydana geldi ve binlerce insanımız kaybettik.
Ama iktidarımız deprem konusundaki hassasiyetini hiç kaybetmedi.
Örneğin 2019 yılında İstanbul sallanmıştı ve Sayın Erdoğan: "Allah göstermesin yarın öbür gün buralarda bir deprem olursa ve bu depremden sonra hazmedemeyeceğimiz neticeler olursa ne yaparız o zaman? Kime ah edersiniz? Yine bana, ah edersin" diyordu.
Erdoğan'ın yardımcısı Fuat Oktay ise 'Her birimiz, kendi üzerimize düşeni yapınca zaten deprem öldürmez. Bu kadar net. Dünyanın hiçbir yerinde deprem öldürmez' diyordu.
Tedbir elimizde
Dört ay önce 12 Kasım 2022'de Sayın Erdoğan bir kez daha deprem konusundaki hassasiyetlerini şu cümlelerle dile getiriyordu:
"Depremi önlemek mümkün değil ama can kayıplarının önüne geçecek tedbirler almak bizim elimizdedir…
Geçmişteki acı tecrübelerin ışığında yaptığımız hazırlıklarla, hamdolsun artık hiçbir afette vatandaşlarımızın 'nerede bu devlet?' diyen feryadını duymuyoruz."
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise çıtayı zirveye çakmıştı! (17 Ağustos Marmara Depremi'nin 2022'deki anma etkinliğinde) "Aradan geçen 23 yılda biz, tek bir kişiye bile nerede bu devlet dedirtmedik."
Deprem başlığında bu kadar hassas olan 21 yıllık tek parti iktidarı resmi olarak 46 bin insanımız öldükten sonra ilk birkaç gün geç kaldıklarını ifade edip, 'helallik' istedi ve tam 21 yıl sonra 'ulusal risk konseyini' topladı.
Tabi akla gelen ilk soru, deprem konusunda bu kadar duyarlı açıklamalar yapıp, geçmişteki hükümetleri, fail ilan eden AKP hükümeti döneminde neden deprem ve diğer afetlerde bu kadar çok canımız yok oldu, neden bu kadar çok canımız yandı, yanıyor, sorusudur!
Cevabı tek ve nettir: Söylediklerini, yapmadılar.
İspat: 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten Erdoğan: 'Fay hatlarına, dere yataklarına, heyelan bölgelerine bina yapılma dönemi artık bitmiştir.' dedi.
Demek ki bile bile yapmışlar…
Sayın Erdoğan ne demişti?
'Kırılan ar damarlarıdır…'
Bir kere satan yine satar, satacak
Dün Erdoğan için "Sen, Esad'ın kirli bir kopyası, Pensilvanya'nın eski sevdalısı, Washington'un daimi tutsağı, Kandil'in tavizsiz havarisi, Ermeni hısımı, Türklüğün yaşayan düşmanısın…
Türklüğü reddeden, TC'yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkarcıdan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olamayacaktır.
Kısacası iki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz!"
Diyen Devlet Bahçeli bugün Erdoğan'ın yanında, Meral Akşener için; "Masaya geri oturan İP Başkanı, söylediği ağır sözlerin altından nasıl kalkacak? İnsanımızın yüzüne utanmadan, sıkılmadan nasıl bakacaktır? Türk siyaseti, bu tip bir ilkesizliği ne görmüş ne de muhatap olmuştur. Bir kere satan yine satar, satacak" dedi.
Ayna ayna söyle bana…
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025






























































































