Hz. Hüseyin’in şehâdeti
Herkes şehadet şerbetini içmiş, İmam’ın bütün ashabı ve Hâşimoğulları öldürülmüş, geriye bir tek Hz. Hüseyin kalmıştı. Çadırdaki ailesine hitaben şöyle buyurdu
23.08.2024 08:24:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Herkes şehadet şerbetini içmiş, İmam'ın bütün ashabı ve Hâşimoğulları öldürülmüş, geriye bir tek Hz. Hüseyin kalmıştı. Çadırdaki ailesine hitaben şöyle buyurdu:
"Ey Sakine, ey Fâtıma, ey Zeyneb! Sizlere selam olsun! Bu Benim, sizinle son görüşmemdir. Bilesiniz ki artık hüzünlü olaylarla karşılaşmanız yakındır."
Ağlama sesleri ve feryatlar göğe yükseldi.
Daha sonra Hz. Hüseyin hepsini etrafına toplayarak şunları söyledi:
"Belaya hazırlıklı olunuz. Biliniz ki Allah koruyucunuzdur. Sizleri düşmanın şerrinden koruyacak, akıbetinizi hayırlı kılacak, düşmanlarınızı çeşitli belalara uğratacak, bu çektiğiniz sıkıntılar karşısında sizlere türlü nimet ve keramet verecektir. Asla şikayet etmeyiniz. Değerinizi düşürecek sözler söylemeyiniz."
Ardından örtülerini üzerlerine almalarını emretti. Hz. Zeyneb kendisine bunun nedenini sorunca şöyle cevap verdi:
"Sizlerin yakında köleler gibi muamele görüp, develer önünde yürütüleceğinizi ve kötü fiillere mâruz kalacağınızı görür gibiyim."
Ağabeyinden bu sözleri işiten Hz. Zeyneb ağlamaya ve "Yalnızlıktan, yardımın azlığından ve kötü sondan dolayı eyvahlar olsun!" diyerek feryat etmeye ve yüzüne vurmaya başladı.
Bunun üzerine Hz. Hüseyin, "Sakin ol ey Murtaza'nın kızı! Daha çok ağlayacaksın" buyurdu.
İmam Hüseyin çadırdan çıkmak isteyince Hz. Zeyneb ona sarılarak dedi ki:
"Kardeşim, dur ne olur! Dur da Sana bakıp dayanma gücü elde edeyim! Ardından hiçbir karşılaşmanın olmayacağı bu vedada Sana doyabileyim."
Sonra da Hz. Hüseyin'in ellerini ve ayaklarını öpmeye başladı.
Hz. Hüseyin sabır tavsiye etti. Eliyle sırtını sıvazlayarak O'nu sakinleştirdi. Allah'ın sabredenlere hazırlamış olduğu nimetleri hatırlattı.
Hz. Zeyneb, "İçini ferah tut ve gözün aydın olsun. Beni istediğin ve râzı olduğun gibi bulacaksın" dedi.
Bunun üzerine İmam Hüseyin Efendimiz şöyle buyurdu: "Beni öldürdükten sonra soymamaları için kimsenin göz dikmeyeceği ve elbisemin altından giyebileceğim bir gömlek getir. Çünkü Ben öldürüldükten sonra üzerimdekiler alınacak."
Kadınların ağlama sesleri tekrar yükseldi. Hz. Hüseyin bir elbiseyi alıp yırttı ve onu iç elbise olarak giyip savaş meydanına çıktı.
Ardından savaş meydanına çıktı. Artık yanında hiç kimse yoktu.
Askerler Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Hz. Hüseyin onlara karşılık verdi. Piyadelerin kimi sağından, kimi solundan O'na saldırıyor, O da, onları bozguna uğratıyordu.
Ömer b. Sa'd ve Şimr b. Zilcevşen, bu durumu uzaktan seyrediyorlardı.
Hz. Hüseyin artık susuzluktan ve kan kaybından yorgun düşmüştü. Bir zaman hareketsiz kaldı. O sırada Şimr, Kûfeliler'e şöyle bağırdı:
"Yazıklar olsun size! Daha ne bakıp duruyorsunuz bu adama? Öldürsenize onu!"
Bunun üzerine her taraftan Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Zür'a b. Şerik et-Temimî, Hz. Hüseyin'e hücum etti, avucuna ve omuzuna kılıç darbeleri indirdi.
Hz. Hüseyin de onu kılıçla vurup yere düşürdü. Hz. Hüseyin o sırada yüzünün üstüne düşüp düşüp kalkıyordu.
O sırada Sinan b. Enes arkasından gelerek mızrağını Hz. Hüseyin'in köprücük kemiğinden saplayıp, göğsünden çıkarınca Hz. Hüseyin yüzünün üzerine yere düştü.
O sırada vücudunda otuz dört kılıç yarası, otuz üç mızrak yarası vardı.
Hz. Zeyneb, Hz. Hüseyin Efendimizi yerde görünce, "Eyvahlar olsun kardeşim! Vah onun ailesine! Gökyüzü yerin üzerine kapaklanıverse! Dağlar paramparça olsa!" diye feryat ederek çadırdan çıktı.
Rivâyete göre; Hz. Hüseyin yerde son anlarını yaşarken Hz. Zeyneb savaş meydanına doğru geldi ve kardeşi İmam Hüseyin'i yerde, yaralarından kan akar ve son nefesini verir bir halde görünce, "Kardeşim Hüseyin! Sen misin? Annemin oğlu! Sen misin? Koruyucumuz! Sen misin? Sen misin ey ümidimiz?" dedi.
Hz. Hüseyin kendiyle meşgul olduğundan ona cevap veremedi.
Gözlerini açınca Hz. Zeyneb, O'nu arkasına oturttu. İmam'ı göğsüne yasladı.
İmam Hüseyin, " Zeyneb! Kardeşim! Kalbimi parça parça ettin. Hüznüme hüzün kattın. Allah aşkına sakin ol ve ağır başlı davran" dedi.
Hz. Zeyneb, "Ah benim kardeşim! Sen bu durumdayken, ölüm döşeğindeyken nasıl susabilirim, nasıl sakin olabilirim? Ruhum ruhuna feda olsun" dedi.
Hz. Zeyneb, Ömer b. Sa'd'a hitaben, "Ey Ömer! Hüseyin öldürülüyor ve sen buna seyirci mi kalıyorsun?" dedi.
Bunun üzerine Ömer b. Sa'd ağlamaya başladı. Yanakları ve sakalları ıslandı. Yüzünü Hz. Zeyneb'den çevirdi.
Bunun üzerine Hz. Zeyneb, "Yazıkları olsun size! İçinizde Müslüman bir kimse yok mu?" diye haykırdı. Ancak kimse cevap vermedi.
Aynı eserde, Ömer b. Sa'd'ın Hz. Zeyneb'in bu sözlerine karşılık sustuğu yazılmaktadır.
Yerde yatarken hiç kimse Hz. Hüseyin'e yaklaşmaya cesaret edemiyordu.
Sinan b. Enes, Havliy b. Yezid'e, "Başını kes onun!" diye bağırdı.
Ama Havliy, bunu yapmak isteyince elleri titredi yapamadı. Sinan, "Allah iki kolunu kırsın!" diyerek attan indi ve Hz. Hüseyin'in başını gövdesinden ayırarak Havli'ye verdi.
Hz. Hüseyin Hicret'in 61. yılında, Muharrem ayının onunda, Cuma günü öğleden sonra şehit edildi.
Şehit olduğunda elli yedi yaşına basmıştı.
Resûlullah'ın vefatının üzerinden kırk sekiz yıl gibi bir zaman geçmişti.
Resûlullah'ın Gadir hutbesinde, "Hilafet Ali'den sonra O'nun neslinden olan tertemiz evlatlarımın hakkıdır" buyurmasının üzerinden kırk sekiz yıl geçmişti." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
"Ey Sakine, ey Fâtıma, ey Zeyneb! Sizlere selam olsun! Bu Benim, sizinle son görüşmemdir. Bilesiniz ki artık hüzünlü olaylarla karşılaşmanız yakındır."
Ağlama sesleri ve feryatlar göğe yükseldi.
Daha sonra Hz. Hüseyin hepsini etrafına toplayarak şunları söyledi:
"Belaya hazırlıklı olunuz. Biliniz ki Allah koruyucunuzdur. Sizleri düşmanın şerrinden koruyacak, akıbetinizi hayırlı kılacak, düşmanlarınızı çeşitli belalara uğratacak, bu çektiğiniz sıkıntılar karşısında sizlere türlü nimet ve keramet verecektir. Asla şikayet etmeyiniz. Değerinizi düşürecek sözler söylemeyiniz."
Ardından örtülerini üzerlerine almalarını emretti. Hz. Zeyneb kendisine bunun nedenini sorunca şöyle cevap verdi:
"Sizlerin yakında köleler gibi muamele görüp, develer önünde yürütüleceğinizi ve kötü fiillere mâruz kalacağınızı görür gibiyim."
Ağabeyinden bu sözleri işiten Hz. Zeyneb ağlamaya ve "Yalnızlıktan, yardımın azlığından ve kötü sondan dolayı eyvahlar olsun!" diyerek feryat etmeye ve yüzüne vurmaya başladı.
Bunun üzerine Hz. Hüseyin, "Sakin ol ey Murtaza'nın kızı! Daha çok ağlayacaksın" buyurdu.
İmam Hüseyin çadırdan çıkmak isteyince Hz. Zeyneb ona sarılarak dedi ki:
"Kardeşim, dur ne olur! Dur da Sana bakıp dayanma gücü elde edeyim! Ardından hiçbir karşılaşmanın olmayacağı bu vedada Sana doyabileyim."
Sonra da Hz. Hüseyin'in ellerini ve ayaklarını öpmeye başladı.
Hz. Hüseyin sabır tavsiye etti. Eliyle sırtını sıvazlayarak O'nu sakinleştirdi. Allah'ın sabredenlere hazırlamış olduğu nimetleri hatırlattı.
Hz. Zeyneb, "İçini ferah tut ve gözün aydın olsun. Beni istediğin ve râzı olduğun gibi bulacaksın" dedi.
Bunun üzerine İmam Hüseyin Efendimiz şöyle buyurdu: "Beni öldürdükten sonra soymamaları için kimsenin göz dikmeyeceği ve elbisemin altından giyebileceğim bir gömlek getir. Çünkü Ben öldürüldükten sonra üzerimdekiler alınacak."
Kadınların ağlama sesleri tekrar yükseldi. Hz. Hüseyin bir elbiseyi alıp yırttı ve onu iç elbise olarak giyip savaş meydanına çıktı.
Ardından savaş meydanına çıktı. Artık yanında hiç kimse yoktu.
Askerler Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Hz. Hüseyin onlara karşılık verdi. Piyadelerin kimi sağından, kimi solundan O'na saldırıyor, O da, onları bozguna uğratıyordu.
Ömer b. Sa'd ve Şimr b. Zilcevşen, bu durumu uzaktan seyrediyorlardı.
Hz. Hüseyin artık susuzluktan ve kan kaybından yorgun düşmüştü. Bir zaman hareketsiz kaldı. O sırada Şimr, Kûfeliler'e şöyle bağırdı:
"Yazıklar olsun size! Daha ne bakıp duruyorsunuz bu adama? Öldürsenize onu!"
Bunun üzerine her taraftan Hz. Hüseyin'e saldırdılar. Zür'a b. Şerik et-Temimî, Hz. Hüseyin'e hücum etti, avucuna ve omuzuna kılıç darbeleri indirdi.
Hz. Hüseyin de onu kılıçla vurup yere düşürdü. Hz. Hüseyin o sırada yüzünün üstüne düşüp düşüp kalkıyordu.
O sırada Sinan b. Enes arkasından gelerek mızrağını Hz. Hüseyin'in köprücük kemiğinden saplayıp, göğsünden çıkarınca Hz. Hüseyin yüzünün üzerine yere düştü.
O sırada vücudunda otuz dört kılıç yarası, otuz üç mızrak yarası vardı.
Hz. Zeyneb, Hz. Hüseyin Efendimizi yerde görünce, "Eyvahlar olsun kardeşim! Vah onun ailesine! Gökyüzü yerin üzerine kapaklanıverse! Dağlar paramparça olsa!" diye feryat ederek çadırdan çıktı.
Rivâyete göre; Hz. Hüseyin yerde son anlarını yaşarken Hz. Zeyneb savaş meydanına doğru geldi ve kardeşi İmam Hüseyin'i yerde, yaralarından kan akar ve son nefesini verir bir halde görünce, "Kardeşim Hüseyin! Sen misin? Annemin oğlu! Sen misin? Koruyucumuz! Sen misin? Sen misin ey ümidimiz?" dedi.
Hz. Hüseyin kendiyle meşgul olduğundan ona cevap veremedi.
Gözlerini açınca Hz. Zeyneb, O'nu arkasına oturttu. İmam'ı göğsüne yasladı.
İmam Hüseyin, " Zeyneb! Kardeşim! Kalbimi parça parça ettin. Hüznüme hüzün kattın. Allah aşkına sakin ol ve ağır başlı davran" dedi.
Hz. Zeyneb, "Ah benim kardeşim! Sen bu durumdayken, ölüm döşeğindeyken nasıl susabilirim, nasıl sakin olabilirim? Ruhum ruhuna feda olsun" dedi.
Hz. Zeyneb, Ömer b. Sa'd'a hitaben, "Ey Ömer! Hüseyin öldürülüyor ve sen buna seyirci mi kalıyorsun?" dedi.
Bunun üzerine Ömer b. Sa'd ağlamaya başladı. Yanakları ve sakalları ıslandı. Yüzünü Hz. Zeyneb'den çevirdi.
Bunun üzerine Hz. Zeyneb, "Yazıkları olsun size! İçinizde Müslüman bir kimse yok mu?" diye haykırdı. Ancak kimse cevap vermedi.
Aynı eserde, Ömer b. Sa'd'ın Hz. Zeyneb'in bu sözlerine karşılık sustuğu yazılmaktadır.
Yerde yatarken hiç kimse Hz. Hüseyin'e yaklaşmaya cesaret edemiyordu.
Sinan b. Enes, Havliy b. Yezid'e, "Başını kes onun!" diye bağırdı.
Ama Havliy, bunu yapmak isteyince elleri titredi yapamadı. Sinan, "Allah iki kolunu kırsın!" diyerek attan indi ve Hz. Hüseyin'in başını gövdesinden ayırarak Havli'ye verdi.
Hz. Hüseyin Hicret'in 61. yılında, Muharrem ayının onunda, Cuma günü öğleden sonra şehit edildi.
Şehit olduğunda elli yedi yaşına basmıştı.
Resûlullah'ın vefatının üzerinden kırk sekiz yıl gibi bir zaman geçmişti.
Resûlullah'ın Gadir hutbesinde, "Hilafet Ali'den sonra O'nun neslinden olan tertemiz evlatlarımın hakkıdır" buyurmasının üzerinden kırk sekiz yıl geçmişti." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)