Hz. Hüseyin’i şehit etmekle yetinmediler
Hz. Hüseyin'in başı gövdesinden ayrılıncaya kadar O'na yaklaşmaya cesaret edemeyenler, ölümünden sonra elbiselerini soydular. Bahr b. Ka'b, donunu soyup aldı. Onu çıplak bıraktı
23.08.2024 18:33:00 / Güncelleme: 24.08.2024 10:36:52
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hz. Hüseyin'in başı gövdesinden ayrılıncaya kadar O'na yaklaşmaya cesaret edemeyenler, ölümünden sonra elbiselerini soydular. Bahr b. Ka'b, donunu soyup aldı. Onu çıplak bıraktı.
Esved adındaki bir adam ayakkabılarını, Hehşel b. Darem de kılıcını aldı. İshak b. Hayati'l-Hadramî, sırtından gömleğini soydu.
Kays b. Eş'as, Hz. Hüseyin'in deniz koyunu tiftiğinden dokunmuş kadifesini almıştı. Bundan dolayı Kadife Kays diye dillere düştü.
Bunların olacağını İmam Hüseyin zaten şehâdetinden az evvel haber vermişti.
İmam Hüseyin'in başsız bedeni on atlıya çiğnettirilmiştir.
Bazı kaynaklarda bunun bizzat Ubeydullah b. Ziyad'ın emri olduğu geçmektedir.
Ömer b. Sa'd'a gönderdiği mektupta şöyle yazmıştır: "Eğer Hüseyin öldürülürse göğsünü ve sırtını atlara çiğnet! Çünkü O bir asi, O bir eşkıya, O bir haydut, O bir zalimdir!
Gerçi öldükten sonra böyle bir uygulamanın O'na bir zararı olmaz. Ancak bu kendime verdiğim bir sözdür. Eğer öldürülürse böyle yapacağım diye…"
Çadırların yağmalanması
Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinin adından Şimr'in emriyle Ehl-i Beyt'in çadırlarına hücum edildi. Çadırlar, eşyalar yağmalandı. İmam Zeynelâbidin o anları şöyle anlatır:
"Allah'a yemin ederim ki, ne zaman halalarımı ve kız kardeşlerimi görsem, gözyaşlarım boğazımda düğümleniyor. Aşura günü o azgın güruhun münadisi, 'Yakın zalimlerin evlerini!' diye bağırırken, bir çadırdan diğerine, bir sığınaktan ötesine koşmaları gözlerimin önüne geliyor."
O gün İmam Hüseyin'in kafilesi, develeri ve yükleri ne varsa talan edildi, kadınlara ait süs eşyalarını bile yağmaladılar. Ömer b. Sa'd ve ordusu Kerbela'da iki gün daha kaldı. Bu sürede kendi ordusundan ölenler için cenaze namazı kıldırdı ve onları gömdürdü.
Muhammed b. Tavus, "el-Luhuf A'la Katl'et-Tufuf" adlı eserde şunları yazıyor:
"Hilal ibn-i Nâfi şöyle rivâyet eder: Ben Ömer b. Sa'd'ın ordusuyla durmuştum. Biri gelip, 'Ey emir, müjdeler olsun sana! Şimr, Hüseyin'i öldürdü' deyince ordu safından ayrılıp can vermekte olan Hüseyin'in karşısında durdum.
And olsun Allah'a ki, bugüne kadar O'ndan daha güzel yüzlü, kanına belenmiş bir şehid görmemiştim. Yüzünün nuru ve görünüm güzelliği karşısında O'nun şehâdetini düşünemedim bile.
Hüseyin (a.s.) bu durumunda su istiyordu. Birinin şöyle dediğini duydum: 'And olsun Allah'a, suyu tadamayacaksın; cehenneme gidip kaynar suyundan içeceksin.'
Hüseyin (a.s.) buyurdu: 'Ben ceddim Resûlullah'ın (s.a.v.) nezdine ve cennetteki makamına gidecek ve cennetin zülal suyundan içeceğim. Bana yaptığınız zulümleri de ceddime şikayet edeceğim.'
Ordu bu sözü duyunca çok hiddetlendi, öyle ki sanki Allah hiçbirinin kalbinde acıma duygusunu karar kılmamıştı. Hüseyin onlarla konuşurken başını bedeninden ayırdılar. Onların bu denli acımasızlığından hayrete düştüm ve 'And olsun Allah'a, hiçbir hususta sizinle birlikte olmayacağım' dedim.
Daha sonra İbn-i Sa'd'ın ordusu Hüseyin'in elbiselerini çıkarmaya giriştiler. Gömleğini İshak b. Harbe-i Hazremî (l.a.) götürüp giydi ve çopur hastalığına yakalandı, bedenindeki tüyler döküldü.
Rivayete göre; O Hazret'in gömleğinde yüz on dokuza yakın kılıç, ok ve mızrak yarası vardı.
Hz. Sâdık (a.s.), Hüseyin'in (a.s.) bedeninde otuz üç mızrak ve otuz dört kılıç yarası görüldüğünü buyurmuştur.
Hüseyin'in (a.s.) gömleğinin alt kısmına giydiği giysisini Ebhar b. Ka'b-i Temimî (l.a.) aldı. Onu aldıktan sonra felç olduğu rivayet edilmiştir.
Hüseyin'in imâmesini Ahnes b. Mursid b. Alkame (l.a.) ve bir rivayete göre de Cabir b. Yezit-i Avdi (l.a.) alıp başına bağladı ve deli oldu.
Ayakkabılarını Esved b. Halid (l.a.) götürdü. Becdel b. Selim-i Kelbî (l.a) de O Hazret'in parmağını keserek yüzüğünü aldı. Muhtar Sekafi kıyam ettikten sonra Becdel b. Selim'i tutup her iki el ve ayağını kesti ve öylece ölüme terk etti.
Hüseyin'in (a.s.) kadife giysisini Kays b. Eş'as (l.a.), Betra adındaki zırhını da Ömer b. Sa'd (l.a.) aldı. Muhtar o zırhı Ömer b.Sa'd'ı öldüren Ebi Ümre'ye bağışladı.
Hüseyin'in (a.s.) kılıcını ise Cemi b. Hakl-i Avdi ve bir rivâyete göre de Ben-i Temim kabilesinden Esved b. Hanzele aldı. İbn-i Ebi Es'ad'ın rivâyetinde ise Hüseyin'in (a.s.) kılıcını Felafes-i Nahşelî'nin aldığı söylenmiştir.
Muhammed b. Zekeriyya bu rivayeti naklettikten sonra şöyle der: 'O kılıç Nahşelî'den sonra Habib b. Bedil'in kızına intikal etti.'
Şunu da belirtmek gerekir ki; ganimet olarak alınan bu kılıç Zülfikâr değildir. Çünkü Zülfikâr nübüvvet ve imametin diğer zahireleriyle birlikte mahfuzdur. Bunu rivâyet ehli tasdik ve nakletmişlerdir."
Çadırların yağmalanıp yakılması
Hüseyin'in (a.s.) şehâdetinden sonra çadırlardan bir kadın çıktı. Biri ona, "Ey emetallah (Allah'ın cariyesi), efendin Hüseyin öldürüldü" dedi.
Bunu duyan kadın, "Ağlayarak kadınların yanına döndüm, beni ağlar gören herkes ağlamaya ve nale etmeye başladı" der.
Bundan sonra askerler, Peygamberin evlatlarının, Fâtıma'nın (a.s.) göz nurlarının mallarını yağma etmek için süratle çadırlara yöneldiler, kadınların üzerlerindeki örtüleri bile çekip aldılar. Peygamberin kızları çadırlardan çıkıp, hâmilerinin ve dostlarının ayrılığında nale ettiler, ağladılar.
Hamid b. Müslim rivayet eder:
Ben-i Bekr ibn-i Vâil kabilesinden bir kadın kocasıyla birlikte Ömer b. Sa'd'ın ordusundaydı. Ordunun kadınlara ve çadırlara saldırdığını yağma ettiğini görünce eline bir kılıç alarak çadırlara geldi ve "Ey Bekr ibn-i Vâil kabilesi! Sizin gözünüzün önünde Peygamber'in kızlarının giysileri yağma ediliyor; nerede gayretiniz, nerede yiğitliğiniz?" diye bağırdı.
Kocası gelip kolundan tuttu ve çadırına götürdü. Çadırlar yağmalandıktan sonra ateşle yakıldı. Peygamber'in kızları ve ailesi, giysileri yağmalandığından ötürü başı açık ve yalın ayak, ağlayarak ve nale ederek çadırlardan çıkarıldı ve horlanarak esir edildiler.
Esirler, "Sizi Allah'a and veriyoruz, bizi Hüseyin'e (a.s.) götürün" dediler.
Hüseyin'in (a.s.) öldürüldüğü yere geldiklerinde şehidleri gördüler ve sızlamalar, yakınmalar, dövünmeler ve ağlamalar başladı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)
Esved adındaki bir adam ayakkabılarını, Hehşel b. Darem de kılıcını aldı. İshak b. Hayati'l-Hadramî, sırtından gömleğini soydu.
Kays b. Eş'as, Hz. Hüseyin'in deniz koyunu tiftiğinden dokunmuş kadifesini almıştı. Bundan dolayı Kadife Kays diye dillere düştü.
Bunların olacağını İmam Hüseyin zaten şehâdetinden az evvel haber vermişti.
İmam Hüseyin'in başsız bedeni on atlıya çiğnettirilmiştir.
Bazı kaynaklarda bunun bizzat Ubeydullah b. Ziyad'ın emri olduğu geçmektedir.
Ömer b. Sa'd'a gönderdiği mektupta şöyle yazmıştır: "Eğer Hüseyin öldürülürse göğsünü ve sırtını atlara çiğnet! Çünkü O bir asi, O bir eşkıya, O bir haydut, O bir zalimdir!
Gerçi öldükten sonra böyle bir uygulamanın O'na bir zararı olmaz. Ancak bu kendime verdiğim bir sözdür. Eğer öldürülürse böyle yapacağım diye…"
Çadırların yağmalanması
Hz. Hüseyin'in şehit edilmesinin adından Şimr'in emriyle Ehl-i Beyt'in çadırlarına hücum edildi. Çadırlar, eşyalar yağmalandı. İmam Zeynelâbidin o anları şöyle anlatır:
"Allah'a yemin ederim ki, ne zaman halalarımı ve kız kardeşlerimi görsem, gözyaşlarım boğazımda düğümleniyor. Aşura günü o azgın güruhun münadisi, 'Yakın zalimlerin evlerini!' diye bağırırken, bir çadırdan diğerine, bir sığınaktan ötesine koşmaları gözlerimin önüne geliyor."
O gün İmam Hüseyin'in kafilesi, develeri ve yükleri ne varsa talan edildi, kadınlara ait süs eşyalarını bile yağmaladılar. Ömer b. Sa'd ve ordusu Kerbela'da iki gün daha kaldı. Bu sürede kendi ordusundan ölenler için cenaze namazı kıldırdı ve onları gömdürdü.
Muhammed b. Tavus, "el-Luhuf A'la Katl'et-Tufuf" adlı eserde şunları yazıyor:
"Hilal ibn-i Nâfi şöyle rivâyet eder: Ben Ömer b. Sa'd'ın ordusuyla durmuştum. Biri gelip, 'Ey emir, müjdeler olsun sana! Şimr, Hüseyin'i öldürdü' deyince ordu safından ayrılıp can vermekte olan Hüseyin'in karşısında durdum.
And olsun Allah'a ki, bugüne kadar O'ndan daha güzel yüzlü, kanına belenmiş bir şehid görmemiştim. Yüzünün nuru ve görünüm güzelliği karşısında O'nun şehâdetini düşünemedim bile.
Hüseyin (a.s.) bu durumunda su istiyordu. Birinin şöyle dediğini duydum: 'And olsun Allah'a, suyu tadamayacaksın; cehenneme gidip kaynar suyundan içeceksin.'
Hüseyin (a.s.) buyurdu: 'Ben ceddim Resûlullah'ın (s.a.v.) nezdine ve cennetteki makamına gidecek ve cennetin zülal suyundan içeceğim. Bana yaptığınız zulümleri de ceddime şikayet edeceğim.'
Ordu bu sözü duyunca çok hiddetlendi, öyle ki sanki Allah hiçbirinin kalbinde acıma duygusunu karar kılmamıştı. Hüseyin onlarla konuşurken başını bedeninden ayırdılar. Onların bu denli acımasızlığından hayrete düştüm ve 'And olsun Allah'a, hiçbir hususta sizinle birlikte olmayacağım' dedim.
Daha sonra İbn-i Sa'd'ın ordusu Hüseyin'in elbiselerini çıkarmaya giriştiler. Gömleğini İshak b. Harbe-i Hazremî (l.a.) götürüp giydi ve çopur hastalığına yakalandı, bedenindeki tüyler döküldü.
Rivayete göre; O Hazret'in gömleğinde yüz on dokuza yakın kılıç, ok ve mızrak yarası vardı.
Hz. Sâdık (a.s.), Hüseyin'in (a.s.) bedeninde otuz üç mızrak ve otuz dört kılıç yarası görüldüğünü buyurmuştur.
Hüseyin'in (a.s.) gömleğinin alt kısmına giydiği giysisini Ebhar b. Ka'b-i Temimî (l.a.) aldı. Onu aldıktan sonra felç olduğu rivayet edilmiştir.
Hüseyin'in imâmesini Ahnes b. Mursid b. Alkame (l.a.) ve bir rivayete göre de Cabir b. Yezit-i Avdi (l.a.) alıp başına bağladı ve deli oldu.
Ayakkabılarını Esved b. Halid (l.a.) götürdü. Becdel b. Selim-i Kelbî (l.a) de O Hazret'in parmağını keserek yüzüğünü aldı. Muhtar Sekafi kıyam ettikten sonra Becdel b. Selim'i tutup her iki el ve ayağını kesti ve öylece ölüme terk etti.
Hüseyin'in (a.s.) kadife giysisini Kays b. Eş'as (l.a.), Betra adındaki zırhını da Ömer b. Sa'd (l.a.) aldı. Muhtar o zırhı Ömer b.Sa'd'ı öldüren Ebi Ümre'ye bağışladı.
Hüseyin'in (a.s.) kılıcını ise Cemi b. Hakl-i Avdi ve bir rivâyete göre de Ben-i Temim kabilesinden Esved b. Hanzele aldı. İbn-i Ebi Es'ad'ın rivâyetinde ise Hüseyin'in (a.s.) kılıcını Felafes-i Nahşelî'nin aldığı söylenmiştir.
Muhammed b. Zekeriyya bu rivayeti naklettikten sonra şöyle der: 'O kılıç Nahşelî'den sonra Habib b. Bedil'in kızına intikal etti.'
Şunu da belirtmek gerekir ki; ganimet olarak alınan bu kılıç Zülfikâr değildir. Çünkü Zülfikâr nübüvvet ve imametin diğer zahireleriyle birlikte mahfuzdur. Bunu rivâyet ehli tasdik ve nakletmişlerdir."
Çadırların yağmalanıp yakılması
Hüseyin'in (a.s.) şehâdetinden sonra çadırlardan bir kadın çıktı. Biri ona, "Ey emetallah (Allah'ın cariyesi), efendin Hüseyin öldürüldü" dedi.
Bunu duyan kadın, "Ağlayarak kadınların yanına döndüm, beni ağlar gören herkes ağlamaya ve nale etmeye başladı" der.
Bundan sonra askerler, Peygamberin evlatlarının, Fâtıma'nın (a.s.) göz nurlarının mallarını yağma etmek için süratle çadırlara yöneldiler, kadınların üzerlerindeki örtüleri bile çekip aldılar. Peygamberin kızları çadırlardan çıkıp, hâmilerinin ve dostlarının ayrılığında nale ettiler, ağladılar.
Hamid b. Müslim rivayet eder:
Ben-i Bekr ibn-i Vâil kabilesinden bir kadın kocasıyla birlikte Ömer b. Sa'd'ın ordusundaydı. Ordunun kadınlara ve çadırlara saldırdığını yağma ettiğini görünce eline bir kılıç alarak çadırlara geldi ve "Ey Bekr ibn-i Vâil kabilesi! Sizin gözünüzün önünde Peygamber'in kızlarının giysileri yağma ediliyor; nerede gayretiniz, nerede yiğitliğiniz?" diye bağırdı.
Kocası gelip kolundan tuttu ve çadırına götürdü. Çadırlar yağmalandıktan sonra ateşle yakıldı. Peygamber'in kızları ve ailesi, giysileri yağmalandığından ötürü başı açık ve yalın ayak, ağlayarak ve nale ederek çadırlardan çıkarıldı ve horlanarak esir edildiler.
Esirler, "Sizi Allah'a and veriyoruz, bizi Hüseyin'e (a.s.) götürün" dediler.
Hüseyin'in (a.s.) öldürüldüğü yere geldiklerinde şehidleri gördüler ve sızlamalar, yakınmalar, dövünmeler ve ağlamalar başladı." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Zeynep ve Hz. Masume eserinden)