Hz. Ali’nin Kur’an’ı toplaması ve tefsiri
Hz. Ali, Resulüllah’ın cenaze ve defin işinin sona ermesinin ardından evine çekilmiş ve Kur’an ayetlerini toplayıp nüzul sırasına göre tertip etmekle meşgul olmuştur
15.02.2023 20:55:00





Hz. Ali, Resulüllah'ın cenaze ve defin işinin sona ermesinin ardından evine çekilmiş ve Kur'an ayetlerini toplayıp nüzul sırasına göre tertip etmekle meşgul olmuştur.
İmam Câfer-i Sâdık bu konuda şöyle diyor:
"Resulüllah, Ali'ye dedi ki, 'Ey Ali! Kur'an yatağımın arkasında Mushaf'ta, ipek levhalarda ve kâğıtlarda yazılıdır. Yahudilerin, Tevrat'ı kaybetmeleri gibi onları kaybetmeyin.' Bunun üzerine Ali, onları sarı bir örtü içine koyup topladı."
Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Mü'minlerin Emiri, Kur'an'ı baştan sona bir araya getirdi, yapması gerekeni yaptı. Mekkî ayetleri Medenî ayetlerden önce, nesholunmuş ayetleri nesheden ayetlerden önce yazmak suretiyle her ayet her ayeti olması gereken yerde yazmıştı."
İbn-i Nedim şöyle yazıyor: "Hz. Ali, Hz. Peygamber'in vefatından sonra halktan vefasızlık görünce Kur'an'ı toplayıncaya kadar sırtına aba almayacağına yemin etti.
Sonra bu isteğini yerine getirebilmek için üç gün evde oturdu. Böylece bu kitap, Ali'nin göğsünden aktardığı ilk kitap idi. Bu kitap, Câferoğulları'nın (Ehl-i Beyt imamlarının) yanındadır."
Ve şöyle ekliyor: "Ben bu dönemlerde Ebu Hamza Ya'lî el-Hasani'nin yanında bir kitap gördüm. Birkaç yaprağı da düşmüştü. O kitap, Hz. Ali'nin (a.s.) hattı ile yazılmıştı ve Hasan'ın çocuklarına miras kalmıştı.
Muhammed b. Sirin, İkrime'den şöyle nakletmektedir: "Ebu Bekir'in hilafetinin ilk günlerinde Ali b. Ebu Tâlib evde oturup Kur'an'ı toplamakla meşgul oldu."
Ben, İkrime'den, "Acaba o zaman aynı nüzul sırasına göre başka bir Kur'an'da yazılmış mıydı?" diye sordum.
"Eğer cinler ve insanlar hepsi bir araya gelselerdi, böyle bir Kur'an vücuda getiremezlerdi" cevabını verdi.
İbn-i Sirin diyor ki: "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım."
İbn-i Cezzi Kelbi şöyle yazıyor: "Kur'an, Hz. Peygamber zamanında sahifelerde ve kişilerin sinelerinde (hafızalarında) perakende ve dağınık bir haldeydi. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatından hemen sonra Ali b. Ebu Tâlib (a.s.) onu ayetlerin iniş sırasına göre toplayıp düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice ilimler vardı ama ne yazık ki elimizde değil."
İbn-i Ebi'l-Hadid şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin (a.s.) Peygamber (s.a.v.) zamanında Kur'an hafızı olduğu ve ondan başka hiç kimsenin Kur'an'ın tamamına hafız olmadığı ve Peygamber (s.a.v.)'den sonra ilk Kur'an'ı toplayan şahıs olduğu, görüş birliğine varılmış bir konudur."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Halktan hiç kimse Kur'an'ı nüzul sırasına göre topladığını iddia etmemiştir, etmişse de yalan söylemiştir. Ali b. Ebu Tâlib (a.s.) dışında hiç kimse, Kur'an'ı Allah'ın indirdiği şekilde hıfzedip toparlamamıştır."
Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Ali (as) Kur'an'ı toparlayıncaya kadar omzuna aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu iş için bir müddet onlardan (zamanın hâkimlerinden) uzak durdu.
Zamanı gelince yazmış olduğu Kur'an'ı bir parçaya sarılmış olarak herkes mescitte oldukları bir sırada mescide getirdi.
Herkes Hz. Ali'nin (a.s.) bunca zaman sonra gelmesine hayret etmişlerdi.
Onların arasına girince kitabı ortaya koyup şöyle buyurdu: "Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlardı ki: 'Ben, sizin aranızda kendi yerime bir şey bırakacağım, eğer O'na yapışırsanız doğru yoldan sapmazsınız. O, Allah'ın Kitabı ve Benim İtret'im ve Ehl-i Beyt'im'dir.' Şimdi, bu Kitap'tır ve Ben de Ehl-i Beyt'im."
Hz. Ömer kalkıp şöyle dedi: "Eğer Senin, Kur'an'ın varsa onun benzeri bizde de vardır."
Hz. Ali (a.s.) hücceti tamamladıktan sonra (delil ile mazeret yolunu kapadıktan sonra) kitabını alıp geri döndü."
Başka bir rivayette ise Hz. Ali'nin şu ayeti okuyarak oradan ayrıldığı geçmektedir: "Sonra onlar, Kur'an'ı arkalarına attılar ve onu çok ucuza sattılar ne de kötü bir ticaret yaptılar."
Bazıları demiştir ki: "Hz. Ali (a.s.)'ın Kur'an'ının kabul görmemesinin nedeni şuydu: Hz. Ebu Bekir Kur'an'ı açtığında Muhacirler ve Ensar'dan bazılarının yanlış davranışlarının bu kitapta yazılı olduğunu gördü. Bunun, maslahata uygun olmayacağı korkusuyla onu reddetti."
"İmam Ali, Peygamberimizin vefatından sonra insanlarda dine karşı bir duymazlık, bir hafiflik gördü. Bunun üzerine Kur'an'ı toplamadıkça üzerine bir rida almamaya yemin etti. Evinden üç gün çıkmadı. Bu süre içinde Kur'an'ı cem etti."
"Hidayet Önderleri" eserinde anlatıldığına göre:
Hz. Ali Kur'an'ı toplama işini tamamladıktan sonra mescitte toplanan insanların yanına gitti. Hazırladığı kitabı ortalarına koydu ve şöyle dedi:
"Resulullah buyurdu ki, aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldığınız sürece sapmazsınız. Biri Allah'ın Kitabı, diğeri benim soyum Ehl-i Beyt'imdir." İşte bu Allah'ın Kitabı'dır, ben de Peygamberin Ehl-i Beyt'iyim."
Ardından şöyle devam etti: "Yarın bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz için bunu yaptım. Kıyamet günü sizi, bana yardım etmeye çağırmadığımı, size hakkım olan şeyi hatırlatmadığımı, sizi Fatiha'dan sonuna kadar Allah'ın Kitabı'na çağırmadığımı söylemeyin."
Ömer, O'na şu karşılığı verdi:
"Eğer senin yanında Kur'an varsa bizim yanımızda da aynısı vardır. Bizim ikinize de ihtiyacımız yoktur."
Hz. Ali Kur'an'ı yazma girişimi konusunda şunları söylüyor:
"Resulüllah'a inen hiçbir Kur'an ayeti yoktur ki bana okumuş ve yazdırmış olmasın. Ben de bu ayetleri yazardım.
Resulüllah ayetlerin tevilini, tefsirini, nasıhini, mensuhunu, muhkemini ve muteşabihini bana öğretti. Allah'a, onların anlamını bana öğretmesi için dua etti.
Allah'ın Kitabı'ndan hiçbir ayeti unutmadım. Bana öğretip de yazdığım hiçbir bilgi aklımdan çıkmadı.
Allah'ın kendisine öğrettiği, helali, haramı, emri ve yasağı bana da öğretti. Geçmişte olmuş, gelecekte olacak olan bütün itaatleri ve isyanları bana da bildirdi. Ve ben bütün bunları ezberledim. Bunlardan tek bir harf bile unutmadım."
Hz. Ali'nin Kur'an bilgisi sahabenin ittifakla kabul ettiği bir konudur.
"Kitap bilgisine sahip olan kimse Ali'dir" denmiştir.
Hz. Ali'nin sahabenin en bilgini olduğunda hiçbir tartışma yoktur.
Şeyh Süleyman Belhi, Yenabi'ul Mevedde'nin 14. bâbında sayfa 74'de şöyle demektedir:
Ebu Said Bahteri şöyle anlatıyor: Hz. Ali'yi Kûfe minberinde gördüm. Hz. Peygamberin yün elbisesini giymiş, sarığını takmış, kılıcına dayanmıştı. Sonra minbere oturup şöyle dedi:
"Beni kaybetmeden bana sorun. Şüphesiz şu göğsüm ilimle doludur. Şu içim ilim yatağıdır. Bu Hz. Peygamberin ağzıma sürdüğü tükürüktür. Peygamber, bana böylece ilmin tanelerini yedirdi.
Allah-ü Teala'ya and olsun ki oturup Tevrat ehline Tevrat'la, İncil ehline İncil'le, hüküm verecek olsam ve Allah da o iki kitabı konuşturacak olsa şöyle derler:
"Ali sizlere bizim aramızda hak üzere hüküm verdi. Siz kitabı okuyorsunuz. Hala akletmeyecek misiniz?"
Ahmed bin Hanbel Müsned'de, İbn-i Abbas'tan Hz. Ali'nin minberde şöyle buyurduğunu yazıyor:
"Beni kaybetmeden Bana, Allah'ın Kitabı'ndan sorun. Her ayetin nerede nâzil olduğunu, dağda mı, yumuşak toprak da mı indiğini herkesten iyi bilirim. Bana fitneleri sorun. Her fitnenin ne zaman kopacağını ve onda öldürülecekleri bilirim."
İbn-i Mesud şöyle dedi: "Eğer Allah'ın Kitabı'nı benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara ve zahmetlere düşecek olsam bile, onun hizmetine koşardım." (Ali'yi nasıl buluyorsun) diye sordular, "Ben O'nunla başladım, Kur'an'ı O'nun yanında öğrendim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
İmam Câfer-i Sâdık bu konuda şöyle diyor:
"Resulüllah, Ali'ye dedi ki, 'Ey Ali! Kur'an yatağımın arkasında Mushaf'ta, ipek levhalarda ve kâğıtlarda yazılıdır. Yahudilerin, Tevrat'ı kaybetmeleri gibi onları kaybetmeyin.' Bunun üzerine Ali, onları sarı bir örtü içine koyup topladı."
Şeyh Müfid şöyle yazıyor: "Mü'minlerin Emiri, Kur'an'ı baştan sona bir araya getirdi, yapması gerekeni yaptı. Mekkî ayetleri Medenî ayetlerden önce, nesholunmuş ayetleri nesheden ayetlerden önce yazmak suretiyle her ayet her ayeti olması gereken yerde yazmıştı."
İbn-i Nedim şöyle yazıyor: "Hz. Ali, Hz. Peygamber'in vefatından sonra halktan vefasızlık görünce Kur'an'ı toplayıncaya kadar sırtına aba almayacağına yemin etti.
Sonra bu isteğini yerine getirebilmek için üç gün evde oturdu. Böylece bu kitap, Ali'nin göğsünden aktardığı ilk kitap idi. Bu kitap, Câferoğulları'nın (Ehl-i Beyt imamlarının) yanındadır."
Ve şöyle ekliyor: "Ben bu dönemlerde Ebu Hamza Ya'lî el-Hasani'nin yanında bir kitap gördüm. Birkaç yaprağı da düşmüştü. O kitap, Hz. Ali'nin (a.s.) hattı ile yazılmıştı ve Hasan'ın çocuklarına miras kalmıştı.
Muhammed b. Sirin, İkrime'den şöyle nakletmektedir: "Ebu Bekir'in hilafetinin ilk günlerinde Ali b. Ebu Tâlib evde oturup Kur'an'ı toplamakla meşgul oldu."
Ben, İkrime'den, "Acaba o zaman aynı nüzul sırasına göre başka bir Kur'an'da yazılmış mıydı?" diye sordum.
"Eğer cinler ve insanlar hepsi bir araya gelselerdi, böyle bir Kur'an vücuda getiremezlerdi" cevabını verdi.
İbn-i Sirin diyor ki: "Bu kitabı araştırmaya koyuldum; Medine'ye mektup yazdım, ancak ona ulaşamadım."
İbn-i Cezzi Kelbi şöyle yazıyor: "Kur'an, Hz. Peygamber zamanında sahifelerde ve kişilerin sinelerinde (hafızalarında) perakende ve dağınık bir haldeydi. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) vefatından hemen sonra Ali b. Ebu Tâlib (a.s.) onu ayetlerin iniş sırasına göre toplayıp düzenledi. Bu değerli kitapta saklı nice ilimler vardı ama ne yazık ki elimizde değil."
İbn-i Ebi'l-Hadid şöyle yazıyor: "Hz. Ali'nin (a.s.) Peygamber (s.a.v.) zamanında Kur'an hafızı olduğu ve ondan başka hiç kimsenin Kur'an'ın tamamına hafız olmadığı ve Peygamber (s.a.v.)'den sonra ilk Kur'an'ı toplayan şahıs olduğu, görüş birliğine varılmış bir konudur."
İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyuruyor: "Halktan hiç kimse Kur'an'ı nüzul sırasına göre topladığını iddia etmemiştir, etmişse de yalan söylemiştir. Ali b. Ebu Tâlib (a.s.) dışında hiç kimse, Kur'an'ı Allah'ın indirdiği şekilde hıfzedip toparlamamıştır."
Yine şöyle rivayet edilmiştir: "Hz. Ali (as) Kur'an'ı toparlayıncaya kadar omzuna aba almayacağına dair yemin etti. Sonra bu iş için bir müddet onlardan (zamanın hâkimlerinden) uzak durdu.
Zamanı gelince yazmış olduğu Kur'an'ı bir parçaya sarılmış olarak herkes mescitte oldukları bir sırada mescide getirdi.
Herkes Hz. Ali'nin (a.s.) bunca zaman sonra gelmesine hayret etmişlerdi.
Onların arasına girince kitabı ortaya koyup şöyle buyurdu: "Peygamber (s.a.v.) buyurmuşlardı ki: 'Ben, sizin aranızda kendi yerime bir şey bırakacağım, eğer O'na yapışırsanız doğru yoldan sapmazsınız. O, Allah'ın Kitabı ve Benim İtret'im ve Ehl-i Beyt'im'dir.' Şimdi, bu Kitap'tır ve Ben de Ehl-i Beyt'im."
Hz. Ömer kalkıp şöyle dedi: "Eğer Senin, Kur'an'ın varsa onun benzeri bizde de vardır."
Hz. Ali (a.s.) hücceti tamamladıktan sonra (delil ile mazeret yolunu kapadıktan sonra) kitabını alıp geri döndü."
Başka bir rivayette ise Hz. Ali'nin şu ayeti okuyarak oradan ayrıldığı geçmektedir: "Sonra onlar, Kur'an'ı arkalarına attılar ve onu çok ucuza sattılar ne de kötü bir ticaret yaptılar."
Bazıları demiştir ki: "Hz. Ali (a.s.)'ın Kur'an'ının kabul görmemesinin nedeni şuydu: Hz. Ebu Bekir Kur'an'ı açtığında Muhacirler ve Ensar'dan bazılarının yanlış davranışlarının bu kitapta yazılı olduğunu gördü. Bunun, maslahata uygun olmayacağı korkusuyla onu reddetti."
"İmam Ali, Peygamberimizin vefatından sonra insanlarda dine karşı bir duymazlık, bir hafiflik gördü. Bunun üzerine Kur'an'ı toplamadıkça üzerine bir rida almamaya yemin etti. Evinden üç gün çıkmadı. Bu süre içinde Kur'an'ı cem etti."
"Hidayet Önderleri" eserinde anlatıldığına göre:
Hz. Ali Kur'an'ı toplama işini tamamladıktan sonra mescitte toplanan insanların yanına gitti. Hazırladığı kitabı ortalarına koydu ve şöyle dedi:
"Resulullah buyurdu ki, aranızda iki şey bırakıyorum. Onlara sarıldığınız sürece sapmazsınız. Biri Allah'ın Kitabı, diğeri benim soyum Ehl-i Beyt'imdir." İşte bu Allah'ın Kitabı'dır, ben de Peygamberin Ehl-i Beyt'iyim."
Ardından şöyle devam etti: "Yarın bizim bundan haberimiz yoktu" dememeniz için bunu yaptım. Kıyamet günü sizi, bana yardım etmeye çağırmadığımı, size hakkım olan şeyi hatırlatmadığımı, sizi Fatiha'dan sonuna kadar Allah'ın Kitabı'na çağırmadığımı söylemeyin."
Ömer, O'na şu karşılığı verdi:
"Eğer senin yanında Kur'an varsa bizim yanımızda da aynısı vardır. Bizim ikinize de ihtiyacımız yoktur."
Hz. Ali Kur'an'ı yazma girişimi konusunda şunları söylüyor:
"Resulüllah'a inen hiçbir Kur'an ayeti yoktur ki bana okumuş ve yazdırmış olmasın. Ben de bu ayetleri yazardım.
Resulüllah ayetlerin tevilini, tefsirini, nasıhini, mensuhunu, muhkemini ve muteşabihini bana öğretti. Allah'a, onların anlamını bana öğretmesi için dua etti.
Allah'ın Kitabı'ndan hiçbir ayeti unutmadım. Bana öğretip de yazdığım hiçbir bilgi aklımdan çıkmadı.
Allah'ın kendisine öğrettiği, helali, haramı, emri ve yasağı bana da öğretti. Geçmişte olmuş, gelecekte olacak olan bütün itaatleri ve isyanları bana da bildirdi. Ve ben bütün bunları ezberledim. Bunlardan tek bir harf bile unutmadım."
Hz. Ali'nin Kur'an bilgisi sahabenin ittifakla kabul ettiği bir konudur.
"Kitap bilgisine sahip olan kimse Ali'dir" denmiştir.
Hz. Ali'nin sahabenin en bilgini olduğunda hiçbir tartışma yoktur.
Şeyh Süleyman Belhi, Yenabi'ul Mevedde'nin 14. bâbında sayfa 74'de şöyle demektedir:
Ebu Said Bahteri şöyle anlatıyor: Hz. Ali'yi Kûfe minberinde gördüm. Hz. Peygamberin yün elbisesini giymiş, sarığını takmış, kılıcına dayanmıştı. Sonra minbere oturup şöyle dedi:
"Beni kaybetmeden bana sorun. Şüphesiz şu göğsüm ilimle doludur. Şu içim ilim yatağıdır. Bu Hz. Peygamberin ağzıma sürdüğü tükürüktür. Peygamber, bana böylece ilmin tanelerini yedirdi.
Allah-ü Teala'ya and olsun ki oturup Tevrat ehline Tevrat'la, İncil ehline İncil'le, hüküm verecek olsam ve Allah da o iki kitabı konuşturacak olsa şöyle derler:
"Ali sizlere bizim aramızda hak üzere hüküm verdi. Siz kitabı okuyorsunuz. Hala akletmeyecek misiniz?"
Ahmed bin Hanbel Müsned'de, İbn-i Abbas'tan Hz. Ali'nin minberde şöyle buyurduğunu yazıyor:
"Beni kaybetmeden Bana, Allah'ın Kitabı'ndan sorun. Her ayetin nerede nâzil olduğunu, dağda mı, yumuşak toprak da mı indiğini herkesten iyi bilirim. Bana fitneleri sorun. Her fitnenin ne zaman kopacağını ve onda öldürülecekleri bilirim."
İbn-i Mesud şöyle dedi: "Eğer Allah'ın Kitabı'nı benden daha iyi bilen birini tanısaydım, uzun yollara ve zahmetlere düşecek olsam bile, onun hizmetine koşardım." (Ali'yi nasıl buluyorsun) diye sordular, "Ben O'nunla başladım, Kur'an'ı O'nun yanında öğrendim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.