Hırsız vaaar!

Bu nasıl iş, bu nasıl gidiş?

Çalındığımız ayan-beyan ortada, çalınan malımız-mülkümüz, paramız-pulumuz, hanımız-hamamız, köyümüz-kentimiz, ovamız-obamız, dağımız-yaylamız, deremiz-çayımız belli beyan ama çalanlar belli değil!

Bu nasıl açıklama, bu nasıl beyanat?

Yatıyoruz kalkıyoruz, bir yerimiz eksilmiş, bir tarafımız resmen götürülmüş, birileri cebimize el atmış, cüzdanımıza el atmış, mutfağımıza balıklama dalmış, kilerimizi resmen küreklemiş ama failleri bir türlü bulamıyoruz, göremiyoruz.

Bu mesele bugünün meselesi değil, dünün meselesi de değil, hatta önceki günün de günlerin de meselesi değil, yıllardır, on yıllardır süren bir mesele, on yıllardır süren bir soygun ve vurgun.

Her gün soyuluyoruz, her sabah yeni yeni vurgunlarla uyanıyoruz, acılarla, sancılarla, bin bir çeşit düşüncelerle geçen uykusuz gecelerin sabahında iyi bir dayak yemişçesine uyanıyoruz.

Zar-zor uyandıktan sonra, zaten tükenmeye yüz tutmuş olan enerjimizi; "aah kolum, aah kanadım, aah elim, aah belim, aah param, aah pulum" diyerek bitiriyoruz ve ne yazık ki:

"Hırsız vaaar" diye bağırmaya mecalimiz bile kalmıyor.

Böylesine ağır, böylesine ustalıklı, böylesine organize soygun ve vurgunlara bu kadar uzun yıllar boyunca hiçbir millet dayanamaz, bizler dayandık ama gel gör ki geldik duvara da dayandık.

Milletin yaklaşık yüzde doksanı hem lisanı ile, hem lisan-ı hali ile hem de bizzat fiili ile neredeyse yirmi dört saat esasına göre; "hırsız vaaar" diye feryat ediyor ama çığlığı karşı duvarlara, karşı kayalıklara ve devasa beton bloklara çarpıp yine kendine dönüyor.

Hırsız var, hırsızlar var ve hırsızlığın bin bir türlüsü var ama çalınan mallarımız, buharlaştırılan alın terimiz ve emeğimiz bir türlü geri gelmiyor, malı götüren sürekli heybesini dolduruyor, malı götürülen kitleler ise feryatları ile baş başa kalıyorlar.

Acaba soyguna uğrayanlar, vurguna maruz kalanlar, akşam yatarken kırk kat su geçirmez özel muşambaya sardığını sabahleyin yerinde bulamayanlar yeterince bağırmıyorlar, bağıramıyorlar mı?

Millet olarak; "yetti gari" deyip, ele ele, göz göze, diz dize ve omuz omuza vererek ve dahi ses sese vererek:

"Hırsız vaaar" diye bağırsak bu saatten sonra bir faydası olur mu dersiniz?