"İnsan ne oldum dememeli, ne olacağım demeli" derdi büyüklerimiz. İşte bu mealde bizim Nasrettin Hocaya "kimsin" diye sormuşlar. Hoca; "Hiç" demiş. "Hiç kimseyim" bu cevabın önemsenmediğini gören hoca, muhataplarına dönüp, sen kimsin? Diye sormuş. Muhatabı (birazda kabararak) Mutasarrıfım, demiş.Hoca; "Sonra ne olacaksın?" diye sormuş. "Herhalde vali olurum" diye cevaplamış adam. Hoca; "Daha sonra?" diye üstelemiş. "Vezir" demiş adam. "Daha daha sonra ne olacaksın?" "Bir ihtimal sadrazam olabilirim." "Peki ondan sonra?"Artık makam kalmadığı için adam, boynunu büküp, son makamını söylemiş; "Hiç" Tabi bizim Hocada anında lafı oturtuyor gediğine; "Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım. "Hiçlik makamında!"Evet, 'Hiçlik Makamı'. Bakış ve anlayışa göre en yüksek makam olabildiği gibi aşağıların aşağısı da olunabilecek bir mevki, bir durum. Gönül ehlinin tabiriyle; (Nefsini) Çıkarırsan aradan, geri kalır yaradan, makamı. Dünyayı gönlüne değil, cebine koyanların makamı, cennet karşılığı canlarını Rablerine teslim edenlerin makamı. Hülasa 'kulluk' makamı diyebiliriz. Ya diğer 'hiçlik' işte o da Allah-u Teâlâ'nın "aşağıların aşağısı" olarak vasfettiği makam olsa gerek. O kişiler ki, az bir dünyalık menfaat karşılığı dinlerini satarlar, konuştukları zaman yalan söylerler, emanete hıyanet ederler, sözlerinde durmazlar, Allah'ın dininden gayri din ararlar, Allah'ın dost edinmeyin dediklerini dost edinirler ve yine "dost edinin" dediklerine karşı düşmanlık, kin, haset besleyenler. Elde ettikleri makam ve mevkilerle kibirlenenler. Haksız yere Müslüman kanı akıtanlar. Müslüman kanı akıtanlara destek olanlar, onlarla işbirliğine girenler vs. Şimdi tekrar başa dönersek; Makamlar, mevkiler, şöhretler vs. hepsi gelip geçicidir. İşte onun için "Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli" insan. Malum, gündem siyaset. Konu Başbakan, rahatsızlığı, terlikli karşılama vs. Tam geçmişini okumadım ama anlattığı kadarıyla Sayın Başbakan; Kasımpaşalı. Top oynamış. Sonra; bir partinin gençlik kolları. Sonra; il başkanlığı. Sonra; Belediye başkanlığı. Sonra; yeni bir parti ve genel başkanlığı. Sonra; 3 dönemlik iktidar ve başbakanlık. Sonra? (Arada atladıklarım olabilir)Başbakan Erdoğan ki, (siz ister sevgiden, ister korkudan, ister saygıdan ne derseniz deyin) Birçok farklı toplum kesiminin, anlayışın karşısında el pençe durduğu, titrediği, titremeyenlerin ise titretildiği bir şahıs. Örnek olarak; teşrif ettiği tören alanında ayağa kalkmayan Paşanın içeri tıkılması gibi? Tabi bu ve benzer uygulamalar hep demokrasinin hudutları içinde yapıldı! Birilerinin, Atatürk'ten sonraki en güçlü lider diye tanımladıkları Erdoğan, yatağa düştü. Bir ameliyat geçirdi. Geçmiş olsun. Ama gel gör ki, bu güçlü şahsiyat daha hayatta. Doktorlar önemli bir şeyi diyor. Ama gündem, Erdoğan sonrası lider kim olur? İsimler artarda. Davutoğlu, Gül, Arınç vb. Dedim ya! Ekranlarda tartışılıyor, yazılar yazılıyor, yorumlar yapılıyor. AKP'den de kimse çıkıp, ne oluyor, diye sormuyor. Yani; Türkiye'nin bu kadar etkin kişisi, bir hastalıkla, hem de kendi arkadaşlarının ismiyle bir anda "hiç" edildi. Ne diyelim! Dünyadaki makamlar belli. Herkes bu makamlara gelebilir. Ama gelmek mesele değil. Hakk'ın yolunda, hak ederek gelmek mesele. İşte o zaman birinci "hiçlik" seni bekler. Yoksa yine "hiç" olursun. Ben unutmadımGeçen yıl bu zamanlardı. Meltem TV ekranlarında bir canlı yayın. Türk tarihinde ilk kez bir ekonomi tezi yazan, ilim ve bilim adamı, hazırladığı Ehl-i Beyt Külliyatı ile yüzyıllardır milletimizden saklanan hem tarihi, hem imanî gerçekleri önümüze koyan Sayın Haydar Baş Bey canlı yayında. Programın sonuna doğru konu diyalog ve diyalogculara gelmişti. Sayın Baş, okyanusun ötesinde ikamet eden vaizin "Küresel Barışa Doğru" kitabının 131. Sayfasından bir alıntı ile milletin imanının nasıl etki altına alındığını anlatıyordu. Hz. Ali'yi (k.v) (haşa) kâfirlikle itham eden anlayışın sesi bir anda Sayın Baş için Meltem stüdyolarında seslendi. Ani bir şok. Tabi Sayın Baş'ın sevenleri anında müdahale etti. Sayın Baş, ısrarla; 'arkadaşlar yapmayın' ben onunla konuşurum. Onu ikna ederim, demesine rağmen bazı arkadaşlar sevgilerine binaen bu provokasyona geldi. Tatsız bir olay yaşandı. Ertesi gün akbabalar, leş kargaları, köpek balıkları, çakallar artık gerisini siz sayın? Ne varsa piyasada insan kanıyla beslenen?"Haber" lerini "vakit" lice yapıp, sonra "akit" leşip ve "nakit" lice satanlar "Haydar Baş canlı yayında adam dövdürdü" başlığı attılar. Aynen, son seçimlerde kendisine oy vermediği haberleri gibi. Aynen sitelerinde ayet ve hadislerin altına, nereden, ne amaçla geldiği bilinmeyen, siyasetçilerin porno görüntülerini koymaktan utanmadıkları gibi.Birde bu zihniyetin çağdaşları var. Mesela; 80'li yıllarda para karşılığı Ağca ile röportaj yapıp, 2000'li yıllarda yine ağca ile röportaj yapanları ahlaksızlıkla, ilkesizlikle suçlayan, bir kesimin usta gazeteci, diğer bir kesimin "artık emekli olsa da kurtulsak" dediği, bu aralar Erdoğan'ın yakın takipçisi M. Ali Birant gibi. Bu usta gazetecide (!) aynı (hata demiyorum) kastı gösterip, Haydar Baş dayak attırdı, diye ana haberde Türkiye'ye yalan haber spikerliği yaptı. Gün geçti, geldik bu güne. Sayın Birant yine ana haberde. Ve bir Bakan konuşmasında protesto olayı haberi var. Sayın Birant ne kadar nazik. "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahini, tanıyorsunuz, diyor. Çok nazik, sakin, kendisini eleştirenleri dinleyen, (neredeyse "hanım hanımcık" bir Bakan diyecek) protestolara olgunlukla bakan vs. cümleler kuruyor. Ama o korumaları yok mu? Bakan Şahin "yapmayın, durun" demesine rağmen protestocuları yaka paça dışarı çıkarıyorlar, diyor ve devam ediyor övgülerine. Yüzlerden yansıyanları görüyorsunuz değil mi? Dinci medya; AKP'ye karşı her girişimi dine karşı bir girişim gibi yansıtıyor. Çağdaş geçinen medya ise nasıl vergi muafiyetleri kazanırım, hangi rantlara ortak olurum hesabında.İşte, o babanın meşhur sözü var ya! "Sana vali olamazsın dememiştim?" İşte o hesap.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bilal Erdoğan-Oktay Saral / 29.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025
- Yunus Emre Vakfı ve Ünsal Ban / 28.12.2025
- Komisyon süresi neden uzatıldı? / 27.12.2025
- Toplum önüne geçenler neden illegal yollara kayar? / 26.12.2025
- Kimin hedefindeyiz? / 25.12.2025
- Saadettin Saran, Rümeysa, Nedim Şener ve diğerleri / 24.12.2025
- Raporlar DEM’i bozdu / 22.12.2025
- Saha, söylenenleri doğrulamıyor / 21.12.2025
- Erdoğan ve Bahçeli bu noktaya nasıl geldi? / 20.12.2025
- ‘Haydar Baş haklıymış’ dediğin zaman çok geç olacak / 19.12.2025

































































































