Keşke heba olan, havaya giden sadece on dört yıl olsaydı.
Koskoca ülkenin, bu çilekeş milletin tamı tamına on dört yılı heba oldu, heba olan bu yıllarla beraber fert fert birikimleri eridi, nice şirketler iflas bayrağını çekti ve devletin tüm kaynakları elden çıkarıldı.
Yaşadığımız, bizzat şahidi olduğumuz bu gerçeklerin altını çizdiğimizde bazı arkadaşlar siyaset yaptığımızı, partizanlıktan ötürü böyle söylediğimizi zannediyor ve de iddia ediyorlar.
Bilgiye ulaşmak, istatistikleri incelemek, her yılın gelir ve gider dökümünü çıkarmak, kurulan şirketlerin ve kapanan şirketlerin listesini çıkarıp mukayesesini yapmak için muhasebeci ya da mali müşavir olmaya gerek yok.
İki binli yılların başında devletin elinde olan kurum ve kuruluşlar, devletin sahip olduğu maden yatakları, yer altı ve yer üstü kaynaklar ve bu gün itibariyle el değiştirmiş olan servet ve sermaye...
Basit bir araştırma ve küçük bir mukayese ile hemen her meslek erbabının rahatlıkla anlayacağı tablolar ortaya çıkacaktır.
Ortaya çıkacak tablo partizanlıktan durmamış olan zihinlere şu gerçeği haykıracaktır; heba edilen, havaya giden sadece on dört yıl değil, ülkenin maddi kaynakları, yüzlerce yıllık birikimleri de erimiş bitmiştir.
Söz konusu maddi kayıpların yanı sıra insanımızın uğradığı manevi kayıplar, fertler arasında oluşan güvensizlik, hiç bir devirde olmadığı kadar yaygınlaşan dünyevileşme...
İlgilenen arkadaşlar, gazetemizin yazarlarından Selim Kotil'in 1 Mart 2016 tarihli "Enkazımı geri istiyorum" başlıklı yazısına bakabilirler. O yazıda elli maddede elden çıkarılan kurum ve kuruluşlar sadece özetleniyor, demek ki tamamı kitaplar dolduracak kadar uzun.
Dış politika ve iç güvenlik meselesine ise hiç göz atmaya gerek yok, her tarafı dökülüyor çünkü.
BTP lideri sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle zifiri karanlık günlerin yaşandığı şu zaman diliminde, bugünlere gelişte hayli katkıları olan sayın " akil adamların" şimdilerde ne iş yaptıklarını, bu acıklı manzarayı nasıl yorumladıklarını gerçekten merak ediyorum.
Keşke heba olan, havaya giden sadece on dört yıl olsaydı.
Koskoca ülkenin, bu çilekeş milletin tamı tamına on dört yılı heba oldu, heba olan bu yıllarla beraber fert fert birikimleri eridi, nice şirketler iflas bayrağını çekti ve devletin tüm kaynakları elden çıkarıldı.
Yaşadığımız, bizzat şahidi olduğumuz bu gerçeklerin altını çizdiğimizde bazı arkadaşlar siyaset yaptığımızı, partizanlıktan ötürü böyle söylediğimizi zannediyor ve de iddia ediyorlar.
Bilgiye ulaşmak, istatistikleri incelemek, her yılın gelir ve gider dökümünü çıkarmak, kurulan şirketlerin ve kapanan şirketlerin listesini çıkarıp mukayesesini yapmak için muhasebeci ya da mali müşavir olmaya gerek yok.
İki binli yılların başında devletin elinde olan kurum ve kuruluşlar, devletin sahip olduğu maden yatakları, yer altı ve yer üstü kaynaklar ve bu gün itibariyle el değiştirmiş olan servet ve sermaye...
Basit bir araştırma ve küçük bir mukayese ile hemen her meslek erbabının rahatlıkla anlayacağı tablolar ortaya çıkacaktır.
Ortaya çıkacak tablo partizanlıktan durmamış olan zihinlere şu gerçeği haykıracaktır; heba edilen, havaya giden sadece on dört yıl değil, ülkenin maddi kaynakları, yüzlerce yıllık birikimleri de erimiş bitmiştir.
Söz konusu maddi kayıpların yanı sıra insanımızın uğradığı manevi kayıplar, fertler arasında oluşan güvensizlik, hiç bir devirde olmadığı kadar yaygınlaşan dünyevileşme...
İlgilenen arkadaşlar, gazetemizin yazarlarından Selim Kotil'in 1 Mart 2016 tarihli "Enkazımı geri istiyorum" başlıklı yazısına bakabilirler. O yazıda elli maddede elden çıkarılan kurum ve kuruluşlar sadece özetleniyor, demek ki tamamı kitaplar dolduracak kadar uzun.
Dış politika ve iç güvenlik meselesine ise hiç göz atmaya gerek yok, her tarafı dökülüyor çünkü.
BTP lideri sayın Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle zifiri karanlık günlerin yaşandığı şu zaman diliminde, bugünlere gelişte hayli katkıları olan sayın " akil adamların" şimdilerde ne iş yaptıklarını, bu acıklı manzarayı nasıl yorumladıklarını gerçekten merak ediyorum.
Keşke heba olan, havaya giden sadece on dört yıl olsaydı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘İnen hak aşkına…’ / 30.12.2025
- Yoksulun halini onlar ne bilsin? / 26.12.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025
- Yoksulun halini onlar ne bilsin? / 26.12.2025
- Özetin özeti… Hayatın özeti… / 24.12.2025
- Üç aylar iklimi derman olsa derdimize / 22.12.2025
- Var mı bir gören? / 16.12.2025
- Ey insan! / 14.12.2025
- Negatif büyüme! / 12.12.2025
- Ezber bozan parti: BTP / 11.12.2025
- Her kime dokunsan ağlayası var / 04.12.2025
- Tefecinin çetecinin elinden koca bir memleket yandı ha yandı / 02.12.2025



































































































