Gönüller sultanı Hazreti Mevlana, ölüm gününe düğün günüm dediği, Hakka vuslatının 739. yılı çeşitli etkinliklerle anıldı. Her defasında olduğu gibi bu defa da yüce Hak dostunu herkes kendi akıl ruh ve gönül penceresinden gördüğü gibi tarif etmeye, herkes kendi niyet ve gayretine göre Onu bir yerlere mal etmeye, anlamaya ve anlatmaya çalıştı.
Kimileri Onu hümanist, kimileri neyzen, kimileri semazen, kimileri diyalogcu olarak tanıtmaya çalıştı. Onu anlamaktan ziyade, kendi emellerine alet etmeye gayret gösterenler daha çoğunluktaydı.
Onu anlamak ve anlatmak da Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosuna nasip oldu. İstanbul'da İcmal dergisi tarafından düzenlenen etkinlikte Hazreti Mevlana'nın Hak dostluğu, Ehl-i Beyt taraftarlığı, Kur'an ve Peygamber hayranlığı, Şemsle olan muhabbeti, mürşitliği, aşk ve kıyamı anlatıldı. Velhasıl yüce gönül sultanı hakkında, kendi ifadesiyle, diğerlerininken farklı şeyler, yeni şeyler söylendi.
Asırlar önce Hazreti Mevlana, sıradan sözlerden, sıradan işlerden, sıradan meşguliyetlerden bıkkınlığını; farklı şeyler yapılmasının, farklı şeyler söylenmesinin gereğini şöyle dile getirmişti:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Onun hakkında ileri geri konuşanlar ya da Onu kendi emellerine alet etmek isteyenler, Hazreti Mevlana'yı anlamakta samimi olsalardı, Onun sözlerine kulak verirlerdi ve Onu kendi emellerine alet etme basitliğine düşmezlerdi. Ama ne yapalım ki Hak dostlarından istifade etmek yüceliği herkese nasip olmaz. Onlar bir yönüyle de Hakkın aynası konumunda olduğundan, Ona bakanlar kendi kendilerini görmüş ve kendilerini tarif etmişlerdir.
Hazreti Mevlana, hakkında ileri geri konuşup iftira atacakları önceden sezmiş olacak ki asırlar önce kendini şu ifadelerle savunmuştur: "Bu canım var oldukça ben Kur'an'a tutsağım. Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım.
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa. Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım"
Bu sözleri söyleyen Hazreti Mevlana'yı İslam'ın, Kur'an'ın, Peygamberin yolundan ayrı bir yerde göstermek, o yüce şahsiyete bir zarar vermez. Olsa olsa Ona iftira atanları büyük bir vebale ve azaba sürükler. Gönüller sultanı Hazreti Mevlana'nın hayat ölçülerine bugün dünden daha fazla muhtacız. Bugün insanlık yolunu kaybetmiş, bencillik, mesuliyetsizlik hastalığına düşmüş, çok yüzlülük ahlak haline gelmiş. Öfke, kavga, zulüm dünyaya hâkim olmuş. Birlik beraberlik yok olmaya yüz tutmuş bir vaziyettedir.
Dün Anadolu'ya geldiğinde de durum bundan farksız değildi. Ama O, uğradığı her gönlü aşk potasında eritmiş, nefisini temizlemiş, Hakka kul etmiş, kavgalar barışa, ayrılıklar birliğe dönüşmüştü. Yine Onun çağımıza söylemek istediği kutlu mesajlarla bu millet bir yürek bir bilek olabilir. Yeter ki Onun verdiği mesajlar anlaşılabilsin ve yaşanabilsin.
Gönüller sultanın beyitlerinden bir kısım sunarak yazımıza son verelim: "Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol."
Kimileri Onu hümanist, kimileri neyzen, kimileri semazen, kimileri diyalogcu olarak tanıtmaya çalıştı. Onu anlamaktan ziyade, kendi emellerine alet etmeye gayret gösterenler daha çoğunluktaydı.
Onu anlamak ve anlatmak da Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosuna nasip oldu. İstanbul'da İcmal dergisi tarafından düzenlenen etkinlikte Hazreti Mevlana'nın Hak dostluğu, Ehl-i Beyt taraftarlığı, Kur'an ve Peygamber hayranlığı, Şemsle olan muhabbeti, mürşitliği, aşk ve kıyamı anlatıldı. Velhasıl yüce gönül sultanı hakkında, kendi ifadesiyle, diğerlerininken farklı şeyler, yeni şeyler söylendi.
Asırlar önce Hazreti Mevlana, sıradan sözlerden, sıradan işlerden, sıradan meşguliyetlerden bıkkınlığını; farklı şeyler yapılmasının, farklı şeyler söylenmesinin gereğini şöyle dile getirmişti:
"Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım;
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım." Onun hakkında ileri geri konuşanlar ya da Onu kendi emellerine alet etmek isteyenler, Hazreti Mevlana'yı anlamakta samimi olsalardı, Onun sözlerine kulak verirlerdi ve Onu kendi emellerine alet etme basitliğine düşmezlerdi. Ama ne yapalım ki Hak dostlarından istifade etmek yüceliği herkese nasip olmaz. Onlar bir yönüyle de Hakkın aynası konumunda olduğundan, Ona bakanlar kendi kendilerini görmüş ve kendilerini tarif etmişlerdir.
Hazreti Mevlana, hakkında ileri geri konuşup iftira atacakları önceden sezmiş olacak ki asırlar önce kendini şu ifadelerle savunmuştur: "Bu canım var oldukça ben Kur'an'a tutsağım. Muhammed Mustafa'nın yolundaki toprağım.
Benden başkaca bir söz nakledenler olursa. Hem onu söyleyenden hem o sözden uzağım"
Bu sözleri söyleyen Hazreti Mevlana'yı İslam'ın, Kur'an'ın, Peygamberin yolundan ayrı bir yerde göstermek, o yüce şahsiyete bir zarar vermez. Olsa olsa Ona iftira atanları büyük bir vebale ve azaba sürükler. Gönüller sultanı Hazreti Mevlana'nın hayat ölçülerine bugün dünden daha fazla muhtacız. Bugün insanlık yolunu kaybetmiş, bencillik, mesuliyetsizlik hastalığına düşmüş, çok yüzlülük ahlak haline gelmiş. Öfke, kavga, zulüm dünyaya hâkim olmuş. Birlik beraberlik yok olmaya yüz tutmuş bir vaziyettedir.
Dün Anadolu'ya geldiğinde de durum bundan farksız değildi. Ama O, uğradığı her gönlü aşk potasında eritmiş, nefisini temizlemiş, Hakka kul etmiş, kavgalar barışa, ayrılıklar birliğe dönüşmüştü. Yine Onun çağımıza söylemek istediği kutlu mesajlarla bu millet bir yürek bir bilek olabilir. Yeter ki Onun verdiği mesajlar anlaşılabilsin ve yaşanabilsin.
Gönüller sultanın beyitlerinden bir kısım sunarak yazımıza son verelim: "Cömertlikte ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol. Hoşgörülülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol."
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Yalancıların akıbeti! / 27.12.2024
- ‘Faizi kaldıracağız inşallah’ diye yola çıkanlar! / 26.12.2024
- Hüseyin Baş soruyor ‘Türkiye Suriye'de ne kazandı?’ / 25.12.2024
- Suriye’de kim kazandı? / 24.12.2024
- Çukurova Hüseyin Baş’ı bağrına bastı / 18.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024
- ‘Faizi kaldıracağız inşallah’ diye yola çıkanlar! / 26.12.2024
- Hüseyin Baş soruyor ‘Türkiye Suriye'de ne kazandı?’ / 25.12.2024
- Suriye’de kim kazandı? / 24.12.2024
- Çukurova Hüseyin Baş’ı bağrına bastı / 18.12.2024
- ‘Kandırıldık’ der geçerler! / 17.12.2024
- Suriye’de yalan ve talan / 16.12.2024
- ‘At yalanı seveyim inananı’ / 14.12.2024
- Suriye’de oynanan oyunlardan kim kârlı çıkacak? / 13.12.2024
- Hüseyin Baş, 'ABD ve İsrail emellerine ulaştı' diyor / 12.12.2024